-Bazı izleyiciler tiyatroyu sevdiği dizi oyuncularıyla keşfediyor…
Televizyon dizileri hayatın büyük bölümünü kaplıyor. Bazen hayatlarındaki ilk tiyatro deneyimlerini o dizilerden tanıdıkları oyuncular sayesinde yaşıyorlar. O sevdikleri oyuncuyu karşılarında görmek ve sahnede izlemek farklı hissettiriyor. Hayatında hiç Çehov izlememiş. Diyelim ben ‘Üç Kızkardeş’te oynuyorum, gelebiliyor. Böylece Çehov’la da tanışmış oluyor. Bizim diziyi izleyip ‘Aşk-ı Memnu’nun kitabı çıkmış duydun mu?’ diye sorabilen değişik bir yapımız var. Mesela dizimiz ‘Yaprak Dökümü’nün kitabının satışında patlama olmuştu. Diziler bunlara vesile oluyorsa, biraz olsun hayatlara sanat bulaştırıyorsa, bence iyi tarafından bakmak gerek. Sanat, insanın hayatındaki en büyük renk.
-Bir role nasıl hazırlanırsınız?
Dizi, sinema ve tiyatro… Üçüne de üzerine iyice kafa yorup ve ekiple prova yaparak hazırlanmayı tercih ederim. Ama sanırım tiyatroda bu çalışma yöntemi daha çok işliyor. Çünkü hep bir şeyleri yetiştirme telaşı ve zamansızlık, daha çabuk karar verme ve başka türlü bir pratiklikte hayatı öğrenmemize neden oluyor.