Ana sayfa Dizi Magazin Haberleri Okan Bayülgen, seçim şansı olsa kadın olmak isterdi!

Okan Bayülgen, seçim şansı olsa kadın olmak isterdi!

tarafından ker_def

okan-bayülgen-dada-dandinista

Siz oyun oynamayı sever misiniz?

Hayır, kesinlikle. Ben hiç misafir sevmiyorum. Evet, ben bir tek kızımla oyun oynamayı seviyorum. Şimdi bir dakika duralım. Oyundan sonra devam edelim.

RÖPORTAJIN İKİNCİ YARISI

“Kentsoylu ailenin çocuğuyum, iyi okullarda okudum, her şey iyiydi ama sıradandı demişsiniz. Daha ne olmasını istiyordunuz?

Burjuva bir çocuk olarak ömrüm boyunca kendimi yaratmanın peşine düştüm. Başka türlü bir ailede yetişseydim belki daha kolay yaratırdım kendimi. Hayatımda verdiğim en büyük mücadele kendimle ve ailemle oldu. Çünkü hep sokak çocuğu olmak istedim. Bugün de öyleyim zaten. Beni oluşturan ne varsa kırmak istedim. Para, yetiştirme tarzı… Birçok insana aykırı gelen fikirlerim de böyle oluştu belki de. Gösteri dünyasında bir striptizciden dünyanın en önemli Hamlet yorumcusuna kadar hepsini aynı kefeye koyuşum birçok insanı sinirlendirir mesela. Ama gözü oyalamaya, insanlara güzel zaman geçirtmeye ve gösteri dünyasının çok sert kurallarını bire bir yerine getirmeye inanırım. Yoksa şu iş çok kaliteliymiş, falancanın filmi çok iyiymiş; beni ilgilendirmiyor. Sanatta en büyük günah -Lorca’nın söylediği gibi- sıkıcı olmaktır. Müthiş bir film, çok ödül almış ama beni ilgilendirmez. Sıkıcıysa zavallı bir üretimdir.

Sanatçı tanımınız nedir?

Bu sanat seviciliği dediğimiz kraldan çok kralcılık gibi ve en nefret ettiğim şeydir. Bir adam belki bir ipin üzerindedir belki bir çemberi çeviriyordur, seyirciyi büyüleyebiliyorsa işte benim için en büyük sanatçı odur. Sadece saygı gösterdiğimiz için dünya kadar sıkıcı, berbat işi izliyoruz. Ve sadece saygı gösterdiğimiz için de riyakârca davranıyoruz. Dünyada bu tür şarkıcılardan, tiyatroculardan, ressamlardan o kadar çok var ki. Adam bitmiş ölmüş ve çok sıkıcı ama biz ona saygı gösteriyoruz. Mesela hiçbir şekilde sanatçı tanımını kabul etmedim. Ne yapayım sanatçılığı, lüzumsuzluk. Sahneye çıktığımda insanların illüzyonunu, hayretini, sevincini, dikkatini almak isterim. Biri “Okan sana çok saygı duyduk” derse beni ilgilendirmez. Saygıyla ilgilenmiyorum. Ben, pür dikkat kesilmek, heyecanlanmak, şaşırmak, büyülenmek, şoka uğramak, provoke edilmek gibi duygularla ilgileniyorum. “Sana çok saygı duyuyoruz” deniyorsa beni mezara koyuyordur. Yani ne yapayım, saygı mezarda…