Zira üzülerek de olsa gördük onlarsız da hikâyenin pek güzel devam edebildiğini (Yazar burada hıçkırıklara boğuluyor.). Ben bölüm boyunca İsa’nın küçüklüğünü ne kadar sevdiğimi düşünüp durmama vurgu yapmak istiyorum. O ödev sahnelerinin izlenebilirliğinde İsa’nın sevimliliğinin çok büyük bir payı varmış demek. Yoksa ergenlik ne kadar korkunç, ne kadar çekilmez bir şey ya! Taşkafa İsa’ya tokadı yapıştırdığı için çok sevindim, yalan söyleyemeyeceğim. ^^ Ayşegül azarladığında da “Oh!” demiştim. Böyle itici tavırlar, dünyayı karşısına almaya çalışmalar, “Boşanacaksın o adamdan!” tripleri atmalar… Hayır bir de etrafındaki aklı başında bütün yetişkinlerin çocukmuş gibi davranmaları var ki İsa’ya, o da hiç çekilir gibi değil. Bu ölüm mevzusunun bir noktada patlayacağı belliydi, İsa da kendince sonuna kadar haklı tabii; ama ben bu atarlı giderli ergenliği izlerken kendimi öldürecek raddeye geldim, öyle söyleyeyim.
Poyraz Karayel dizisindeki soru işaretleri!
330
Önceki gönderi