Star TV ekranlarının yeni dizisi Avlu, izleyicileri çok etkiledi. Dizi daha başlamadan Adalet Bakanlığı’ndan gelen eleştiriler üzerine sahnelerde çeşitli düzenlemeler yapılmasına karşın yine de çok sert bir dizi olması nedeniyle eleştiriler aldı. Ancak olumlu yöndeki eleştiriler daha fazla. Dizideki oyunculuklar da mest ediyor…
Milliyet Cadde yazarlarından Sinan Biçici, Avlu dizisiyle ilgili bir yazı kaleme aldı. Biçici yazısında, dizinin geçtiği cezaevini ve oyuncuları yorumladı:
‘Avlu’daki gibi cezaevi var mı?
‘Avlu’, pilot uygulamanın yapıldığı bir kadın cezaevinde geçiyor. Sloganı, “Bir avluya kaç ömür sığar.” Dizi ana karakter Deniz’in hikayesiyle başlıyor ama üçüncü bölümden itibaren diğer karakterlerin de öykülerini anlatacak. Demir parmaklıklar ardında neler yaşandığını ekrana taşıyacak.
Kocası Hakan’ın kötü muamelesine maruz kalan Deniz, dayanamaz ve evden ayrılmak ister. Hakan onu engellemeye çalışır, durduramayınca da silah çeker. Çıkan arbede de kızları babasını vurur. Kızını korumak isteyen Deniz, suçu üstlenir ve cezaevine girer. Kocası yaralanır ve kendini vurduğunu itiraf eder. Deniz tam kurtulacakken cezaevinde iktidar mücadelesi yapan Kudret ve Azra’nın arasında kalır. Cezaevinde çıkan bir isyan sonucu öldürülen müdirenin cinayet zanlısı olur.
AVLU DİZİSİ BÖLÜMLERİ, SAHNELERİ VE TÜM VİDEOLARI İÇİN TIKLAYINIZ
Cezaevi filmleri ve dizileri genelde kader mahkumlarının hikayesini anlatıyor. ‘Avlu’da da öyle. Deniz suçsuzluğunu ispat edene kadar uzun bir süre cezaevinde kalacağa benziyor.
Bu tip hikayelerin sosyal açıdan faydası, cezaevine düşen insanlarla empati kurma fırsatı vermesi. Mahkumların en büyük şikayeti bu oluyor, toplumdan dışlanmak. Oysa her özgür insan aslında bir mahkum adayıdır. Kimin başına ne zaman ne geleceği belli olmaz. Hiç umulmadık bir anda demir parmaklıklar ardına düşebilir insan. Tıpkı kahramanımız Deniz gibi.
Demet Evgar, Ceren Moray, Nursel Köse ve Teoman Kumbaracıbaşı gibi güçlü bir oyuncu kadrosuna sahip. Genç oyuncu Eslem Akar da iyi bir keşif olmuş. ‘Dondurmam Gaymak’, ‘İftarlık Gazoz’ ve ‘Entelköy Efeköy’ filmlerinden tanıdığımız yönetmen Yüksel Aksu, sinema estetiğini yakalamak için oldukça özen göstermiş. Bir Avustralya dizisi olan ‘Wentworth’den uyarlanan senaryo, iki bölümde de tempoluydu. İnsanın zekasıyla alay etmeyen, özenli, sinema tadı veren bir dizi oldu. Reytinglerine ve sosyal medya yorumlarına bakılırsa seyircide de karşılığını bulmuş.
Eksik tarafı ne derseniz, bence Deniz karakterinin cezaevine girer girmez iki güçlü mahkumun iktidar mücadelesinin odağına girmesi. Yani neden herkes Deniz’in peşinde, buna ikna edilemedik. Bu da geç kalmadan hikayeye başlamak için tercih edilmiş. Reyting mücadelesinin arızaları işte.
‘Avlu’daydık
İkinci bölümü dizinin platosunda ekiple birlikte izledik. Beş dönüm arazi üzerine kurulmuş cezaevi platosu, bildiğimiz cezaevlerinden farklı, daha çok Amerikan filmlerinden aşina olduğumuz bir mimariye sahip. Zaten hikaye pilot bir cezaevinde geçiyor.
Star TV yöneticileri Ömer Özgüner, Ümmü Burhan, yapımcı Hayri Aslan, yönetmen Yüksel Aksu ve tüm ekip geceye katılmıştı. Büyük bir emek harcanmış işten dolayı, hepsi çok umutluydu. Herkes projeye inanmış ve iyi bir sinerji yakalanmış. Bu işin başarısını da çok olumlu etkiliyor. Diziyi yapanlar inanmazsa, seyirciyi inandırmaları çok zor. Emeği geçen herkesin eline sağlık!
Gerçekçi mi, inandırıcı mı?
‘Çukur’ gibi mahalle olur mu?, ‘Avlu’ gibi cezaevi olur mu?, ‘Ufak Tefek Cinayetler’deki gibi site var mı? Bu eleştirileri çok duyuyorum.
Bizim seyirci için en önemli kriter inandırıcılık. İnanmazsa kesinlikle izlemez. Aynı seyirci yukarıda yazdığım eleştirileri de yapıyor. Burada bir çelişki var mı? Aslında yok. Seyircinin anlatmak istediği şu: “Beni inandır.”
“Gerçek hayattaki gibi yapmana gerek yok. Öyle bir dünya kur ki, ben izlediklerimin gerçekten yaşanmış olabileceğine inanayım.”