Yepyeni bir kötülük deneyimi: Hülya (Devin Özgür Çınar)
Kalbimdeki Deniz korkunç sıradan bir dizi olabilirdi. Salt iyi ve salt kötü sezonlarca birbirini boğazlayabilirdi. Ancak Deniz’in saflıkla iyileştiricilik arasında gidip gelen aurası durumu biraz toparlıyor. Mesleki arzu nesnesi olan Kutsi de doktorluktan sonra seyis ya da dizide hep tartışıldığı üzere neyse o iş alanındaki alfalığını etrafındaki kadınlar için sağlıyor galiba. Yine de Kalbimdeki Deniz’i paha biçilmez yapan kesinlikle Hülya. Kadının kadına yapabileceği bütün kötülüklerin, iyi sandığımız arkadaşlıkların besleyebileceği bütün kötü duyguların çok başarılı bir hali. Hatta sadece bunların değil. Fakirlerden, hayvanlardan ve yaşlılardan da özellikle nefret ediyor. Uzun zamandır bu kadar başarılı bir kötü kadın görmemiştim. Hatta koca sezonun başka hiçbir kötüye ihtiyacı olmayabilir. Hülya’nın kötülük yaparken yüzünde beliren o zevk ifadesi, yavaş yavaş insanın ağzından laf alırken yüzündeki mimiklerle baklayı tane tane çıkartması, inci gibi seçilmiş dikkatlice cümleler… Karşısındakini kendi fikrine inandırdığı anlarsa mükemmel. Bence Müge Dağıstanlı ve Gülşen Yüksel’le Renkli Sayfalar’ı sunmalı Hülya. Bu potansiyel orada mükemmel işlere imza atabilir. Hatta kısa sürede diğer iki sunucudan kurtulup tek başına o kötülük yuvasının merkezine geçebilir. Hülya ekrana çıktığında en sevdiğim şeylerden biri de arkada çalan o pembe dizi kötüsü tadındaki müzik. Zaten Hülya’nın mimikleri bende ayna etkisi uyandırıyor, iki gün onun gibi ağız yüz hareketleri yaparak dolaşıyorum ortada. En önemlisi de Devin Özgün Çınar’ın sırf bu karakter için özellikle kilo almış olması. Evet, Hülya tam bu irilikte bir kadın olmalıydı.