Ana sayfa Oyuncu Biyografileri Tuba Ünsal Kimdir? Nereli – Boyu – Yaşı – Dizileri – Ailesi

Tuba Ünsal Kimdir? Nereli – Boyu – Yaşı – Dizileri – Ailesi

tarafından ker_def

Tuba Ünsal, 7 Aralık 1981 tarihinde Denizli’de doğmuştur. Türk dizi, sinema, tiyatro oyuncusu ve eski model.

Adı: Tuba Ünsal
Doğum Tarihi: 7 Aralık 1981
Doğum Yeri: Denizli
Boyu: 1.67 m.
Kilosu:  55 kilo
Burcu: Yay
Göz Rengi: Açık Mavi
Saç Rengi: Koyu Sarı
Annesi: Aysel Ünsal
Babası: Nazım Ünsal
Çocuğu: Sare Pilevneli, Civan Mert Cabas
Kardeşleri: Ablası var
Instagram: https://www.instagram.com/tubaunsal/

Tuba Ünsal Kimdir? Nereli – Boyu – Yaşı – Dizileri – Ailesi 9

Ailesi: Baba tarafından Yunanistan göçmeni, anne tarafından Bulgaristan ve Romanya göçmeni. Annesi el sanatları öğretmeni, babası asker.  Ebru adında evli bir ablası var. “Annem öğretmendi ve uzun yıllar çalıştı. Babam da askerdi ve tabi ki ataerkil bir yapıda olduğumuz için babamın görevi esas alınarak annem hep tayinini babamın olduğu şehirlere almak zorunda kalırdı. O da benim gibi sosyal sorumluluğa çok önem veren ve kadınlar için çalışan biriydi. Biz ailede hep şunu gördük. Kadın da erkek de çalışırdı. Rahmetli babam hep şunu derdi; ‘Zengin bir koca hayal edeceğinize; zengin olmayı, tek başınıza üretmeyi ve karşılığını almayı hayal edin’. Ben de kızıma bunu öğretmeye çalışıyorum. Bugüne kadar özellikle eş seçimlerimde iyi insan olmalarına özen gösterdim. Hayatımın neredeyse her evresinde çalıştım. Yirmi senedir iş hayatının içindeyim. Açıkçası benim kariyerim çok da kolay bir şekilde ilerlemedi. Ailem benim hiçbir şekilde oyuncu olmamı istemedi. Tam klasik bir Türk ailesi yapısındaydılar. Kabuğunu kırmaya çalışan birinin hayat hikayesiydi benimkisi. Açıkçası matematikle ilgili önemli sorunlarım vardı. Oysa ailem maalesef bankacı olmamı istiyordu. Bu mesleği güvenli ve sağlam bir gelecek olarak görüyorlardı ve beni matematik bölümünde okuttular. Ben her zaman zorlanarak ve aptal olduğumu düşünerek yaşadım.”

Çocukluk yılları: Çok küçük yaştan itibaren sektörün içinde.  İlk dizisinde rol aldığında daha 16 yaşındaydı. “Her zaman gururla söylüyorum. 16 yaşında ilk vergimi verdim ben bu ülkede ve neredeyse çocuk işçi statüsünde çalışma hayatına başladım. Bana ailemde şu öğretildi; ‘Hayattan aldığını pozitif olarak hayata geri vermen gerekiyor.’ Çocuk yaşta bir yandan çalışırdım, bir yandan yine konferanslara giderdim. İlk konferansımı 20 yaşında verdim. Konu, genç yaşta üretmenin değeriydi. Sonra çocuk işçilerle ilgili çalışmalara başladım. Artık yaşım ilerleyip de büyüdüğümü hissettiğimde ve sonrasında da anne olduğumda kadın hakları konusuna da eğilmeye karar verdim.”

Eğitim hayatı: İlkokulu Vize, Kırklareli’de okudu, ortaokulu Şanlıurfa’da okudu. liseyi ise İzmir Bornova’da Hayrettin Duran Anadolu Lisesi’nde okudu. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İşletme Bölümü’nde okurken  öğrenimine ara verdi. Daha sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde eğitimini tamamladı. 1998 yılında Elite Model Look yarışmasına katıldı. Ardından profesyonel mankenlik yapmaya başladı. Los Angeles’ta Stella Eller Akademide de oyunculuk eğitimi aldı.

Oyunculuğa ilk adım: Televizyon macerasına ‘Mahallenin Muhtarları’ dizisiyle başladı.

Hangi proje ile parladı? ‘Karaoğlan’ dizisinde canlandırdığı ‘Bayır gülü’ karakteri ile dikkatleri üzerine çekti.

Kişilik özellikleri: Azimli, çalışkan, cesur, idealist. Cesur bir kadın olduğumu düşünüyorum. Bunu kendime bakarak anlayamıyorum da, çevremde aynı işi yaptığım insanlara baktığımda farkına varabiliyorum. Çocuklar bütün negatif enerjimi nötrlüyorlar. Aile olmak huzur veriyor. Tiyatroda sahnede başka bir kadınım, sahneden indiğimde enerjim çok yüksek oluyor.”

Tuba Ünsal Kimdir? Nereli – Boyu – Yaşı – Dizileri – Ailesi 10

Kişisel gelişim: Kişisel gelişimi çok önemsiyor. “İnsan çok değişen ve gelişen bir varlık. Bence görsel alanlarda iş yapan insanlar bu gelişimi başkalarının gözünün önünde de yaşadığı için çok daha fazla sorumlu olarak ilerliyor hayatta ve bu belki de diğer insanlardan daha çok farkındalığa sahip olup farklı bir şekilde gelişmenizi sağlıyor. Ben ilk önce eğitimle başladım çünkü kariyerime başladığımda çok küçüktüm. Çalışırken üniversiteye gittim. Ondan sonra da hayatıma baktığımda her yedi senelik periyotta mutlaka görsel iletişimin içinde bir alan seçip farklı yollardan gittiğimi görüyorum. Bir dönem proje geliştirme ajansım vardı. Ana hattım hep oyunculuktu, çevresinde hep bambaşka işler yaparak ilerledim. Şimdi bulunduğum bu noktada yapımcılık da devam ediyor ama sanki yine bambaşka bir işin arifesindeyim gibi hissediyorum. Pandemi döneminde online eğitimleri takip ediyordum, daha proaktif nasıl vakit geçirebilirim diye düşünürken Harvard’ın online programı  Edx’e başladım. Temmuz’un sonunda mini MBA’imi tamamlayacağım. Küresel ısınmanın insan sağlığına etkileri üzerine MBA yapıyorum, az bir sürem kaldı. Bir süredir WWF (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ile çalışıyorum. Onlarla daha iyi bir dünyanın mümkün olabileceğiyle ilgili farkındalık yaratmaya ve insanlara çevre bilinci aşılamaya çalışıyoruz. Bakalım hayatım ileride nasıl evrilecek?”

Düşünce yapısı: “Ünlü olmak ateşten bir gömlek. Bu süreçte sadece para kazanmak, harcamak ya da ününe ün katmak yeterli olamazdı. Zamanı daha verimli harcamak gerektiğine inandım her zaman. Hep böyle baktım ve böyle konsantre oldum. Sonrasında da hayatımın merkezine kadın konusunu koydum. Çok fazla göz önünde olmak, hep başarılı olmak adına bir baskı yaratıyor tabii ki ama sevdiğin işlerin içinde olmak süreci kolaylaştırıyor. Sonucunda gelen başarı mükafatın oluyor. Karamsarlığa kapıldığım anlarda, ‘Bugünlerin tam karşıtı iyi günler gelecek, dünyanın düzeni böyle’ diyorum. Trajedilerde de başarılı anlarda da çok takılmıyorum, başka bir iç ritmim var benim. Herkesin önemsediği birçok şey benim için önemli değil.”

Mutluluk kaynağı: Uyumlu, çevresindekileri ve sevdiklerinin huzurlu olması en büyük mutluluk kaynaklarından bir tanesi. “Ben her şeye okeyim, yeter ki herkes huzurlu olsun. Her yerde mutlu olabilirim çevremdekiler mutluysa.”

İlk sinema filmi: Ercan Durmuş, Hakan Haksun/ Kolay Para

Hayran olduğu kişi: Sektörden Filiz Akın’a büyük hayranlık duyuyor. “Kariyerime yeni başladığım dönemlerde yapımcılar sarışın kadın oyuncuların genelde kötü karakter rollerinde oynadığını söylerdi. Yine aynı dönemlerin birinde bir yerde Filiz Akın’a rastladım ve arkasından koşarak ‘Siz nasıl hep iyi rollerde oynamayı başardınız? Hiç kötü karakter rolünüz yok. Üstelik sarışınsınız.’ diye sordum. Döndü ve bana ‘Tubacım sen bu yönde bir sıkıntı mı yaşıyorsun? Senin suratına baktıklarında senden hiç kötü kadın çıkmayacağını anlarlar merak etme. Gittiğin yolda ilerle.’ dedi. Yıllar sonra Kürk Mantolu Madonna’yı sahneye koyacakken bir gün telefonum çaldı ve telefondaki Filiz Akın’dı ve bana ‘Kürk Mantolu Madonna benim hayal ettiğim bir roldü. Esmer bir kadın olduğu için ben oynayamadım. Hayat sana nasıl döndü farkında mısın? Sarışın, iyi rollerin hakkını veren sinemacı ve televizyon oyuncusuyken kariyerinin en önemli rolünde yönetmen sana esmer bir kadının rolünü teslim ediyor’ dedi.”

Aşka bakışı: “Âşık olmayı çok seviyorum. Müthiş bir his, ama o aşkı çocuklarımla da yaşayabilirim. Artık 15 yaşındaki Tuba değilim. Çünkü sonucunda çok üzülüyorum ve yeni üzüntülere henüz hazır değilim. Ama her şeyi yöneten bu kız, özel hayatı söz konusu olunca asla yönetemiyor ve çok fazla fedakarlık yapıp Z raporu geldiğinde günün sonunda çok üzülüyor! Artık kendimdem çok verdiğim ilişkiler değil, beni iyi hissettiren insanları hayatıma çekmek istiyorum. Biz bir puzzle gibiyiz. Ne noktada eksiksek oradan yaralı olanı hayatımıza çekiyoruz. Ben artık tam olmak ve kimsenin eksiklerini tamamlayan olmak istemiyorum!  Yeni tanıştığım ve arkadaş olduğum insanlar ‘İş hayatında bu kadar programlı, ne yaptığını bilen, çevresini donatan kadın, o durumlarda çok savunmasız oluyor’ diyorlar. Bu aslında aşkın kendi tanımının içine giriyor. Çok hesaplı kitaplı olmuyor. O yüzden de seviyorum aşık olma halini.”

Hayata bakışı: Katıldığı bir program hayata bakışını değiştirdi. Sosyal olmayı seviyorum, ama sanırım son zamanlarda bunun tam tersi bir hayat yaşıyorum. İyileştirici kamp programına katıldım. İnanılmaz bir “healer” (iyileştirici) kadınla tanıştım, Rahime Acar. Bana baktı ve dedi ki: ‘Kocaman heybetli bir ağaç gibisin ama kökün havada, yani kuruyorsun. Yaşam enerjin sönüyor, kendini bulman lazım’. Çok etkilendim. Çünkü bu deli enerji, sürekli değişim hali aslında kendimi bulmak değil; tam tersi kendimden kaçmanın göstergesiymiş! İnsanın en zor yolculuğu kendi içine yaptığı yolculukmuş, şimdi anlıyorum. Bu kamp esnasında bir koyda, sadece meditasyon ve bilinçaltı terapisi yaparak ve organik beslenerek tek başıma kalabildiğim kadar kaldım. Akşamüstü birası olmadan, mezelere rakıyı eşlik ettirmeden gün batımı izlemek, tek başına şarkı söylemek, kimseyle konuşmadan bir gün geçirmek çok güzel bir tecrübe oldu bana. Şimdi aynı beslenme düzeninde ve zihin yapısında devam ediyorum. Çok fazla insanlar için yaşıyordum. Arkadaşlarım, özel hayatım, ailem; herkese yetecek enerjim vardı. Ama kendime kalmıyordu. Şimdi kendime gelme sürecim başladı.”

İş hayatına bakışı: Oyunculuğun yanı sıra kreatif ajansı var orada fikir üreterek para kazanıyor. Son dönemde popüler oyuncuların dijital platform yapımlarına ve sahnelere kaymasını üretilen işlerin kalitesine bağlıyor. “Televizyondaki tüketim ve üretilen işlerin kalitesi git gide farklılaştı. Ruhunu beslemeyen içerikler, zaman doldurmak için söylenen replikler, uzun bakışmalar ve saatlerce süren diziler oyuncuyu gitgide doyumsuz hale getirdi. Oyuncu ruhunu beslemeli ki üretebilsin. Bu yüzden tiyatro bir nefes alma alanı. Kreatif ajansım var. Artık paramın çoğunu fikrimle kazanıyorum. İnsanlar mesela benim sadece Koton’un yüzü olduğumu düşünebilir ama öyle değil, birlikte pek çok proje geliştirdik. Bence her şeyin temelinde yaratıcılık var. Dijitaller filmler için yeni ve parlak fikirler bulmak, koleksiyon yaratmak ya da filmde karakter yaratmak birbirinden çok da ayrı düşen şeyler değil. Mesele yaptığın her işi benimsemek. Ben kendimi heyecanlı, hevesli ve yaratıcı bir girişimci olarak görüyorum. Fikrimle para kazanmayı, bir şeyler geliştirmeyi ve var etmeyi seviyorum. Buna yatırım yapıyorum. 50’lerime geldiğimde elimde daha sağlam bir işim olsun istiyorum. Bir taraftan da, artık yurt dışında böyle spesifik tanımlar yok. Biz takıyoruz bunlara. Ee şimdi nesin sen? Manken mi, tasarımcı mı, oyuncu mu? Valla dünyada herkes her işi yapıyor, artık hayat böyle. Penelope Cruz’a bakıyorsun, film prodüktörlüğü de yapıyor, marka da yaratıyor. JessicaAlba’ya bakıyorsun, anne-çocuk markası yaratıp girişimcilik ödülleri alıyor. Sadece bir markanın yüzü olmaktan, gelen bir senaryoyu okuyup karakter yaratmaktan fazlası olman gerekiyor artık. Bu yeni dünyada multifonksiyonel karakterler olmamız icap ediyor.

Kariyer planı: Salt oyunculuk yapmaktan tatmin olmuyor. Farklı perspektiflerde ilerlemeye çalışıyor. “Canlandırmak istediğim çok fazla güçlü kadın hikayesi vardı ve bunların bana gelmesini beklemek için vakit kaybetmek istemiyordum. Önümde bir listem vardı, Maria Puder bunlardan bir tanesiydi. İnsanların o kitapların haklarını alıp, uyarlayıp, akıllarına benim gelmem olasılığını hesapladığımda kendi yapmamın daha mantıklı olduğuna karar verdim ve yapımcılığa adım attım. Ayşe Kulin’in ‘Adı Aylin’ kitabını da sahneye uyarlıyoruz. Aylin hayatımın karakteri. İşin sadece ön tarafında değil, mutfağında olmayı da seviyorum. Sadece kendi oynadığım oyunlar değil, başka kadın oyuncuların da canlandıracağı hikayeleri tiyatroya ve sinemaya taşımak istiyorum. Oyunculuğum hakkında ki ii eleştirilere kulak asmıyorum beni ilgilendiren negatif olanlar. Daha iyi olmak için yolumu açan onlar. Kendimi de çok acımasızca eleştiririm. Kabul etmediğiniz ya da ertelediğim için pişmanlık duyduğum hiçbir proje yada rol yok. Hayat seçimler ve tercihlerle şekilleniyor ve ben olduğum insandan, içinde yer aldığım hayattan çok mutluyum.

Nasıl bir anne? Çocuk istediği için anne oldu ve şimdi hayal ettiği gibi bir anne olduğunu düşünüyor. “Hep böyle bir anne olmayı hayal etmiştim. Çocuklarla müthiş bir aşk var aramızda. Merhametli, vicdanlı çocuk yetiştirmek çok önemli. Bunun için çaba gösteriyorum, okuyorum araştırıyorum. Onlara dürüst davranıyorum. ‘Benim bugün canım çok sıkkın, biraz yalnız kalmaya ve kendimi toparlamaya ihtiyacım var’ dediğimde beni anlıyorlar. Birlikte eğleniyoruz da. Yoğun iş hayatından sonra eve gelip onlarla dans etmek en güzel terapi. Biraz da değişik bir anneyim! Bir dakikada bavul yapıp kamp yapmaya gidebiliyoruz. Ya da kostümlerle evde deli gibi dans ettiğimiz bir parti yapmamız bizim için çok sıradan. Sare’nin doğum gününde mesela dokuz arkadaşını aldım ve evde onlara sinema gecesi, dans partisi ve sonunda da kamp yaptım. Kadın erkek eşitliği kavramına kendi ailemizden başlamamız gerekiyor. Çocuklarım bir şey istediklerinde önce onu hak etmesi gerekiyor. Kızım da yatağını toplamakla yükümlüdür oğlum da. Kendi dünyamızda kadına, kız ve erkek çocuğuna eşit davranıyoruz. Bizde erkek çocuğuna öyle paşalık makamı yok.

Tuba Ünsal Kimdir? Nereli – Boyu – Yaşı – Dizileri – Ailesi 11

Sosyal medyayı kullanıyor mu? Sosyal medyada bazen çok zaman geçirse de kimi zaman da hiç kullanmamayı tercih ediyor. “Arada da detoks yapıyorum, telefonla ilişkimi kesiyorum. Sette hiç telefonumla muhatap olmuyorum mesela. Kullanmaktan en keyif aldığım emoji ise şaşkın surat emojisi.”

Kaygıları: İçinde yaşadığımız bu dijital çağda, toplumsal bir mesaj iletme ya da insanlığı eğitme konusunda sanatın ve sanatçının hala etkisini ve gücünü koruduğunu düşünüyor. “Sadece sanatçının değil milyonlara hitap etme şansı olan her bireyin omuzlarında bu sorumluluk olmalı. Toplumdan aldığını topluma vermen gerekir. Bunu her platformda anlatman, paylaşman gerekir. Çevremde trajedi varken, bir haber izlediğimde, bir çocuğun başına kötü bir şey geldiğinde hayattaki her şeyden kopuyorum.  ‘Merhamet yorgunluğu’ tam yaşadığımın tarifi.”

Rol modeli: Bu hayattaki birçok zorluğu aşma adına rol modeli teyzesi olmuş. “Teyzem müthiş ilham veren bir kadındı. Hiçbir zaman yılmazdı ve dünyayı dolaşırdı. O da bir öğretmendi ancak ona biçilmiş öğretmen kalıbının dışında bir öğretmendi. O yüzden kendi küçük dünyamda hep yanı başımda olan kadın oydu. Onun gibi konuşmaya çalışırdım küçükken, biraz büyüyüp genç kız olduğumda onun gibi giyinmeye özenirdim. Hayatımda tanıdığım en muhteşem kadındı. Yakın zamanda kaybettim.  Ben de insanların sevdiği çoğu özelliğimi ondan aldım. Bir araya geldiğimizde gezeceğimiz ülkelerden konuşurduk. Tam bir dünya kadınıydı.

Formunu nasıl koruyor? Her gün spor yapmaya çalışıyor, beslenmesine dikkat ediyor. “Her gün 15 dakika 20 dakika ya da yarım saat spor yapmaya çalışıyorum bu bana psikolojik olarak iyi geliyor. Gitgide dış görünüşten çok iç dünyanın nasıl olduğuna kafayı takmış durumdayım. Nasıl olduğun ve nasıl hissettirdiğin önemli. Sen dünyanın en güzel kadını ol, iç dünyanda sorunlar yaşıyorsan dış dünyaya verdiğin enerji o kadar kötü oluyor ki. Bizler enerji çeken varlıklarız. Sen hangi enerjideysen o enerjideki insanları çekiyorsun. Ben daha hissetmeye yönelik şeylere odaklanıyorum. Cilt bakımına da yeni yeni başladım. Kadınlar da çok dürüstçe anlatmıyor, ben de araştırıyorum. Herkes doğuştan sanki öyleymiş gibi davranıyor, utanıyorlar şunu yaptırdım demeye, anlaşılabilir bir şey tabii ki. Geçen gün bir buçuk yıldır oturduğumuz apartmandaki kapı komşumun çok ünlü bir plastik cerrah olduğunu yeni öğrendim. Yavaş yavaş kendime uyan şeyleri toparlamaya çalışıyorum ama doğal olmak benim için en temel şey. Suratımdaki değişikliklere cesaret edemedim, bence doğru bakımla hallolur. Beslenmeme dikkat ederim, tatlı çok yemem. ‘Fasting’ yapmaya çalışıyorum. Ramazanda oruç tutmaya çalışıyorum. Karantina döneminde çevremdeki herkes kilo alırken ben verdim. Evdeyiz, cezbedecek yemek toplantıları yok. Bir süre detoks yaptım. Çok da abartmıyorum tabii, her şeyi yiyorum.”

Hangi dizileri takip ediyor?  ‘The Crown’ ve ‘Sense 8’ takip ettiği dizilerden bazıları. “’The Crown’  çok iyi bir prodüksiyon. O kadar şaşaalı bir yapımda oynamak isterdim. Dekorlar, mekanlar, kostümler muhteşem. ‘Sense8’ çok naif ve insan kimliğine dair çok güzel detayları olan bir dizi. Kadın, erkek, gay, lezbiyen ayırt etmeden sadece insana odaklanan, toplumda ötekileştirilen ilişkileri olabildiğince normalize ederek anlatan şahane bir iş.”

TELEVİZYON DİZİLERİ 

1992 – Mahallenin Muhtarları / Kız

1998 – Kara Melek / Funda

1997 – Ruhsar / Eylem (Konuk Oyuncu)

1998 – Kırık Hayatlar

1999 – Ayşecik

1999 – Kurt Kapanı / Elmas

1999 – Kıvılcım / Pelin

2000 – Çarli İş Başında / Genç Kız

2000 – Savunma

2002 – Karaoğlan / Bayır gülü

2004 – Ruhun Duymaz / Feray

2005 – Seni Çok Özledim / Berfin

2005 – Yeniden Çalıkuşu / Çalıkuşu Handan

2006 – Ümit Milli / Tuba

2007 – Yemin / Leyla Mermertay

2009 – Bu Kalp Seni Unutur Mu? / Gülümsün Peker Doğan

2009 – Canını Sevdiğim İstanbul’u / Oya Çakır-Komiser Yardımcısı

2011 – Tövbeler Tövbesi / Pelin Taşpınar

2011- Mor Menekşeler

2012/2013 – Öyle Bir Geçer Zaman ki / Filiz

2013-  Bebek İşi (Konuk Oyuncu)

2014 – Ruhumun Aynası / Elçin

2017 – İçerde / Handan (Konuk Oyuncu)

2020 – Aşk 101 / Yetişkin Eda

2021-  Aşk 102/   Yetişkin Eda

SİNEMA FİLMLERİ

2002- Kolay Para / Sanem

2002 – Mumya Firarda

2003 – Vizontele Tuuba / Tuba Sernikli

2004 – Hızlı Adımlar / Sadenaz

2006 – Küçük Hanımefendi / Ceren  (TV Filmi)

2006 – Küçük Hanımefendinin Şoförü / Ceren (TV Filmi)

2007 – Çılgın Dersane / Çıtır Özlem

2008- Çocuk / Rüya

2008 – Plajda / Zeynep Nehir

2008- A Beautiful Life

2009- Suluboya

2009 – Türkler Çıldırmış Olmalı        / Tuğçe Bayer

2010 – Çakallarla Dans / Sinem

2011- Beni Unutma / Ebru

2014- Hayat Sana Güzel

2016 – Dünyanın En Güzel Kokusu / Derya

2017 – Dünyanın En Güzel Kokusu 2 / Derya

2020- Masallardan Geriye Kalan / Asya

TİYATRO OYUNLARI

2017- Kürk Mantolu Madonna / Maria Puder / Yapımcı

2017- Fantastik Hikayeler Makinesi / Oyuncu

2016- İsimsiz Yıldız / Oyuncu

2014- Guguk Kuşu / Candy

SERGİLERİ

2017- Çocukluğumdaki Yaz / Sanatçı