Caner Cindoruk Kimdir? Nereli – Boyu – Yaşı – Dizileri – Ailesi

221

Caner Cindoruk, 17 Nisan 1980 tarihinde Adana’da doğmuştur. Türk dizi, sinema, tiyatro oyuncusu ve yazar.

Adı: Caner Cindoruk
Doğum Tarihi: 17 Nisan 1980
Doğum Yeri: Adana
Boyu: 1.85 m.
Kilosu: 74 kilo
Burcu: Koç
Göz Rengi: Açık Kahverengi
Saç Rengi: Siyah
Annesi: Müşerref Cindoruk
Babası: Zafer Doruk
Kardeşleri: Münir Can Cindoruk, Taner Cindoruk
Instagram: https://www.instagram.com/canercindoruk/
Evcil Hayvanları: Kedisi var.

Ailesi:  Annesi Müşerref Cindoruk, babası ise iki kez Orhan Kemal Öykü Ödüllü öykü yazarı Zafer Doruk’tur. Münir Can Cindoruk ve Taner Cindoruk adında iki erkek kardeşi var. Amcası Erdal Cindoruk’ta tiyatro oyuncusu.  Ekonomik düzeyi düşük ancak sıcak, birbirine bağlı bir ailede büyüdü. “Ömrüm sokaklarda, hayat mücadelesiyle geçti. Adana’nın varoş bir mahallesinde doğup büyüdüm ama eğitimin kesinlikle sınıfsal ya da ekonomik bir boyutunun olduğunu düşünmüyorum. Bu anlamda da kendimi çok şanslı görüyorum. Çünkü öykü yazarı bir babanın oğluyum. Daha çocuk yaşlarda beni okumaya teşvik etti. Bu da karakterimin oluşmasında beni çok etkiledi. Babam öykü yazarıydı ama mesleğinden hiç para kazanamadı. İşportacılık yapardı. Sonra öyküleriyle önemli üç-dört ödül kazandı. Birden magazinin ilgisini çekti. ‘İşportacı yazar’ olarak popüler oldu. Ama o, bunun depresif tarafını yaşadı. Kitap hazırlığına girdi. Kendini kapattı. Biz üç kardeştik ve teknenin dönmesi gerekiyordu. En büyükleri olarak ben okuldan kalan zamanlarda çalışmaya başladım. Terlik, oyuncak, balon sattım. O zaman ne popülerse onu satıyordum.”

Çocukluk yılları: Çocukluk yılları kuliste geçti. Ortaokulda, lisede, üniversite yıllarında sergilenen oyunlarda kendine hep bir sahne buldu. İlk profesyonel rolü Fehim Paşa Konağı’ndaki Yusuf karakteri oldu. 1997 yılında Adana Seyhan Belediyesi Tiyatro Topluluğu ile beraber ilk profesyonel tiyatro oyununa çıktı. On yıl boyunca Seyhan Belediye ve Adana Şehir Tiyatro’larında oyuncu olarak görev aldı.

Eğitim hayatı: Çukurova Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu.

Hayatının dönüm noktası: Adana Şehir Tiyatrosu’nda Genel Sanat Yönetmeni olan amcasının etkisiyle çocuk yaşlarda tiyatroya başladı. 17 yaşında Şehir Tiyatrosu’nda kadroya girdi. Maddi imkânsızlıklardan dolayı konservatuvar okuyamadı. “Derslerim çok iyiydi. Üniversite sınavına girdiğimde aslında içten içe Ankara’da konservatuvar okumak istiyordum. Puanım da yüksekti. Ama dediğim gibi maddi sebeplerle Çukurova’da işletme okumak durumunda kaldım. Orada alttan alta tiyatroya devam edip oyunculuğu hayatımın merkezine koydum.”

Oyunculuğa ilk adım: Televizyon macerasına ‘Kara Güneş’ dizisiyle başladı.

Hangi proje ile parladı? ‘Hanımın Çiftliği’ dizisinde canlandırdığı ‘Kemal’ karakteri ile dikkatleri üzerine çekti.

Düşünce yapısı: Hayatın tozpembe isteklerine yenik düşmemek gerektiğine inanıyor. Vicdanını yok etmemeye ve hayatta hep adil bir Caner olmaya çalışıyor. “İnsan olarak kendimizi çok kıymetli görüyoruz. Bu en büyük zaafımız. Çünkü insanın üstünde daha değerli bir doğa var. Hayatın birçok evresinde sustuğum oluyor.”

Mutluluk kaynağı: Mahallesindeki esnafla sohbet etmeyi çok seviyor. Hâlâ annesinin yüzünü okşamak ya da onun, saçını okşaması terapi gibi geliyor. “Mutsuz hissettiğimde bir çocuğun gözlerine bakarak ya da bir köpeği severek enerji depoluyorum. Mutluluk böyle küçük anlarda gizli. Bu anları ıskalamayalım.”

İlk sinema filmi: Sırrı Süreyya Önder- Muharrem Gülmez/ Beynelmilel

Aşka bakışı: “Aşk sınır tanımaz. Aşk gelip geçen bir duygu. Birine aşık oluyorsunuz, onu elde ediyorsunuz ama aslında siz kafanızda yarattığınız bir hayale, onun etrafında kurduğunuz düşlere aşık oluyorsunuz. Hayal kırıklığıyla karşılaşmanız da mümkün.  Kimya tuttuğu zaman öyle devam ediyor sanırım mutlak aşk. Ve o ilk baştaki duygu da hiçbir şey tanımıyor.”

Hayata bakışı: Erdem duygusunu yenileyerek hareket etmeye çalışıyor. Hayatında, iyi oyuncu ve iyi insan olarak anılmak dışında bir amacı yok. Hatta iyi bir insan olarak anılmak onun için bir adım daha önde.

İş hayatına bakışı: Oyuncuların sosyal bir sorumluluğu olması, halktan bağımsız olmaması gerektiğini düşünüyor. Fiziğiyle değil oyunculuğuyla ön planla olmak istiyor.  “Yaşadığımız toplumu ve onun sorunlarını yansıtabilmeliyiz. Sanatçı olarak, ülkede yaşanılan her sorun bizim sorunumuzdur ve bunları dile getirmek ne politikacıların ne de başkalarının işidir. Bu sanatçıların işidir. Fiziğimle değil de oyunculuğumla ön planda olmak bana iyi geliyor. Ayrıca tiyatro sahnesine de çıkıyorum. Aşırı kas bizim işimize gelmez çünkü esnek ve her an dönüşüme hazır olmam gerek. Mesela Zeki Demirkubuz’un filmi için seçildiğimde, ‘Televizyon oyuncusu istemiyorum’ demişti. Ben de hızla kilo alıp ‘yaşayan’ bir adama dönüştüm.”

Kariyer planı: Oyunculuğun poz kesmek olmadığı görüşünde. Biriktirmeyi bıraktığı anda oyunculuğunun geriye doğru gideceğini düşünüyor. Bu yüzden sürekli sahnede olmak onun için çok önemli. “Ben bir kere her aktörün her rolü oynayabileceği fikrine karşı bir insanım. Çünkü cast dediğimiz bir sistem var. Mesela ben x castına değil de, y castına uygun bir aktör olabilirim bir hikâyede. Ben y isem, x bende eğreti durabilir. İkincisi ise, ben de her rolde oynamak istemem. Niye? Bir kere senaryonun sözü, benim sözüm olmalı. Yönetmenin dili ile örtüşebilmeliyim. Oynadığım karakteri sevebilmeliyim. Bu karakterin iyiliğinden veya kötülüğünden değil, o karakteri içselleştirmemle alakalı. Yani kendi içimde, daha zor veya daha kolay yapabileceğimi görmeliyim. Öte yandan karakter, tabii ki benim fikirlerime uymak zorunda değil.”

 

Gelecek Hayali: Ölene kadar mesleğini icra etmek en büyük hayali. “Sanırım ölene kadar yapacağım bir iş oyunculuk. İnsan gerçekten her oyunda her projede bir şey öğreniyor. 70 yaşında da olsan sınırların başka olacak.”

Kaygıları: Özgürlük kavramını çok sorguluyor. Bir sanatçı olarak tek hayali; yaptığı her işi özgürce yapabilmek duygusu. “Medeniyet ve dünya bireysel hazlara doğru yol alıyor. Dolayısıyla ülkemiz de o akımın içinde. Herkes birbirini sevmek zorunda değil ama birbirine saygı duymak zorunda. Böyle olmadığı için tabiatı ve tarımı yok ediyoruz. Doğadan uzaklaşıyoruz. Çözüm olarak biraz daha toprağa yönelmeliyiz. Birbirimize karşı saygı mekanizmasını çalıştırabilecek yollara başvurmalıyız. Yoksa insanlığın çok az ömrü kaldı. Farklı olan her şeyi yok saymaya, ötekileştirmeye hatta linç etmeye kadar giden bir faşizmin içinde yaşıyoruz. Oysa en temel şey tüm farklılıklarımızla bir arada yaşayabilmeyi başarmak. Biraz daha sağduyulu olalım. Bir arada olarak, birbirimizi ötekileştirmeyerek, dışlamayarak, birbirimize kardeşçesine saygı duyarak yol alalım. Biz saygı kavramını kaybettik, saygının olmadığı yerde de sevginin olması mümkün değil.”

Kadında çekicilik kriteri: En beğendiği kadın Penélope Cruz. Kadında en sevdiği şey ise ‘kusur’. Karşı cinste ilk baktığı yer gözleri.

Etkilendiği şair ve yazarlar kim? İlham aldığı çok yazar ve şair var . “Önce kendi edebiyatımızdan örnek vereyim. Mesela Sait Faik. Hâlâ öykülerine döner bakarım. Bir şey yazacağım zaman bile döner bakarım. Bana çok ilham verir, dilini çok beğenirim. Sabahattin Ali keza.  Şairlerimizden Turgut Uyar, Cemal Süreya, Edip Cansever, Sezai Karakoç. Çağdaş şairlerimizden Haydar Ergülen, Didem Madak şiirleri çok etkiler beni. Mesela hâlâ dönüp Dario Fo metinlerini okuduğumda büyük bir rahatlama yaşarım. Son dönemlerde ise Milan Kundera kitaplarına sardım. Dostoyevski ve Çehov’u zaten saymasam olmaz. Yani bu liste uzar gider bende.”

CANER CİNDORUK TELEVİZYON DİZİLERİ

---

CANER CİNDORUK SİNEMA FİLMLERİ

---

CANER CİNDORUK TİYATRO OYUNLARI

---

CANER CİNDORUK ÖDÜLLERİ