Deniz olarak karşımıza gelip saçma sapan bir denize düşme sürecinin ardından daha da saçma bir ‘yeniden doğuş’ evresiyle kayıp torun Elif olarak ortaya çıkan Gizem Karaca’nın rolüne gelince… ‘Biz şimdi bu değişime diğer karakterlerin inandığına nasıl inanalım’ duygusuyla düşündüren türdendi. Yani aynı kişi olduğu bariz biçimde görünen birini farklıymış gibi gösterme sahteliğini canlandırma çabası içinde bocalayıp durdu bölümler boyu. Bu da haliyle hem karakteri gerçeklikten uzaklaştırdı, hem de Gizem Karaca’nın performansını etkiledi. Sorumluya gelince… Başta farklı birini oynatıp sonra Gizem Karaca’yı Elif olarak devreye sokmayı akıl edemeyenler ve içeriği yazanlar kuşkusuz.
SONUÇTA; Sevilerek izlenebilecek bir dizi olması mümkünken yitip giden işlerden oldu, ‘İçimdeki Fırtına’… Onu ekranın başarısız diziler tarihine uğurlarken bu olumsuzlukta kolaycılığa kaçan yapımcısından, senaristine… Sahnelerin yaratılmasını doğallıktan uzaklaştıran yönetmeninden, oyuncusuna herkesin payı olduğunu bir kez daha vurgulayalım.