Ana sayfa Oyuncu Biyografileri Goncagül Sunar Kimdir? Nereli – Boyu – Yaşı – Dizileri – Ailesi

Goncagül Sunar Kimdir? Nereli – Boyu – Yaşı – Dizileri – Ailesi

tarafından ker_def

Goncagül Sunar, 17 Eylül 1970 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Türk dizi, sinema, tiyatro oyuncusu ve müzisyen.

Adı: Goncagül Sunar
Doğum Tarihi: 17 Eylül 1970
Doğum Yeri: İstanbul
Boyu: 1.64 m.
Kilosu: 57 kilo
Burcu: Başak
Göz Rengi: Kahverengi
Saç Rengi: Koyu Kahverengi
Eşi: Marsel Zalma
Çocuğu: Aksel Zalma
Kardeşleri: Demet Sunar
Instagram: https://www.instagram.com/goncagulsunar/
Evcil Hayvanları: Kedileri var.

Ailesi: Ses mühendisi Marsel Zalma ile olan evliliğinden Aksel adında bir oğlu var.

Eğitim hayatı: 1991’de Şahika Tekand ve Studio Oyuncuları Topluluğu ile sanat hayatına başladı.

Oyunculuğa ilk adım: Televizyon macerasına, ‘Mahallenin Muhtarları’ dizisiyle başladı.

Hangi proje ile parladı? ‘Asmalı Konak’ dizisinde canlandırdığı ‘Hayriye Soylu’ karakteri ile dikkatleri üzerine çekti.

Kariyerinin dönüm noktası: Ortada çok dizinin olmadığı dönemde ‘Mahallenin Muhtarları’ dizisi ile kariyerine başladı. O dönem aynı zamanda tiyatro da yapıyordu. “ İlk Mahallenin Muhtarları dizisi ile geçtim ekran karşısına. Sonrasında diziler peşi sıra geldi. Elbette çok heyecanlı, çok toy çok tecrübesiz bir kız çocuğuydum. Pek fazla bir şey hissedemiyordum, açıkçası yaşın getirdiği aklı bir karış havada olma hali vardı bende o zamanlar ki normalmiş.  O döneme damgasını vuran dizilerde de olmanın kendi içinde bir ağırlığı var. Bu yüzden de şanslıyım. Bu da benim ismimin altını çizdiren yegane sebeplerden biri diye düşünüyorum.  ‘Çemberimde Gül Oya’ dizisi benim için çok özel bir yerde. Onun gibi bir dizi gelmedi. Onun kadar sevdiğim bir iş olmadı. O kadar naif bir diziydi ki tüm karakterler hele Canan gerçekten oya gibi işlenmişti. Canan geriye dönüp baktığımda bana gurur veren, beni ben yapan, ismimi sağlamlaştıran yegane bir armağandır hayatımda.”

Kişilik özellikleri: Mücadeleci, samimi, gerçekçi, disiplinli, mütevazi. “Gelenekselliği kırmak için elinden geleni yapmaya çalışan, Avrupai özentisi olmadan Avrupai kafayla üreten ve yaratmaya çabalayan, natürel kendi halinde bir kadınım.”

Mutluluk kaynağı: Hayattan çaldığı her an kendisini mutlu hissediyor.

İlk sinema filmi: Tunç Başaran/ Abuzer Kadayıf

Hayata bakışı: Hayatının üretken ancak kaygılı bir döneminde. “90’ların başında Şahika Tekand’ın açtığı oyunculuk stüdyosuna katılarak oyunculuk macerasına başladım, aklımda hep tiyatro vardı ama özel kanalların açılmasıyla kendimi televizyonda buldum. 27 yıldır sektörün içinde bir oyuncuyum, hayatımın ikinci yarısında da müzik üretmeye kafayı takmış birbiriyle iç içe geçmiş bu iki disiplini sonuna kadar hakkıyla sürdürmeye kararlı biri olarak tanımlayabilirim kendimi.”

İş hayatına bakışı: Mesleğinin getirdiği tüm zorluklara rağmen üretme çabasından asla vazgeçmiyor. “Ayakta kalıp kendini var edebilmenin, oyunculuk yapmaktan daha zor olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Çünkü Doğulu kültürün dominant olduğu bir yapı var burada.  Hakkaniyetsiz durumların içinde olabilip bunlara tanık oluyorsunuz. Bazen ağzınızla kuş tutsanız da, farklı ve üst düzey bir şey yapsanız da çok ünlü değilseniz yeterince ilgi görmeyebiliyorsunuz. Bu yüzden vazgeçmemeli ve çabalamalısınız. İşte ben bu koşullara rağmen, bu hengâmenin içinde sakin ve sabırlı kalıp üretmeye çalışan bir karakterim.”

Kariyer planı: Hayatının sonuna kadar oyunculuk yapmaya devam edecek, müzik de her zaman kariyer planının bir parçası olacak. “Tabi ki oyunculuk yapmaya devam ediyorum. Dizilerin ve filmlerin içinde olmak istiyorum. Sadece albüme odaklanmadım. Hayatımda müzikte olsun istiyorum. Bir albümüm olsun. Paralel gelişsin ikisi de istedim. Tiyatro, dizi, film ve müzik iç içe geçmiş disiplinler benim için. Hepsi koltuğumun altında yola devam edeceğim. Yol uzun ve çok engebeli. Cesaretli güçlü ve dinamik olmam gerekiyor. Hem yolun başındayım hem de yaşam süreçlerime baktığımda doğru ve verimli bir dönemdeyim.”

Müzik Kariyeri: 2002 yılından itibaren müzikle iç içe, söz yazıp beste yapıyor. Derdi, iyi müzik yapmak, şarkı yazmak ve şarkı tasarlamak. Uzun emek ve yaratım sonucu kendine ait olan şarkıları söylediği albümünü 2019 yılında çıkardı. Albümde kendi yazdığı ve bestelediği 8 şarkıya yer verdi. ”‘En Uzak Yakın’ hem çok gecikmiş ama kendi yaşam süreçlerime, etkilendiğim müzik akımlarının bendeki en sade karşılıklarına baktığımda tam zamanında çıkmış bir albüm. Uzun zamandır şarkı yazıp besteliyorum. Bu: aman oyuncu heves etmiş şarkıcı olmuş gibi bir hikâye değil. Zaten gitar çalıyorum, söz yazıp müziğini kuruyorum.  Bu yıllardır böyle, ancak şimdi gün ışığına çıkıyor.  Garaj müzik (pasaj müzik) öncülüğünde yola çıktık. Kendi müziğimi yapıyorum, kendi seçtiğim iki prodüktörüm Caner Karamukoğlu ve Hakan Kurşun’la istediğim sound ‘u hayata geçirdik. Alternatif, modern gitar ve seslerle bezeli sade ama güçlü şarkılar sırasıyla single olarak gelecek. Şarkılar yine sırayla digital platformlarda kliplenerek yayında olacak. İşte ufak ufak albüm ve sahne almaya doğru gidiyoruz. İçimden gelen şarkıyı seçtim, içimden çıkan müziği yaptığım gibi. Kitlelerin değil anlaşılmanın peşindeyim.

Müzik tarzını nasıl tanımlıyor? Müzik tarzını, duru tavırlı, karakterli ve batılı olarak tanımlıyor. “Yani burası için biraz riskli. Yüreğe dokunarak okumak bana göre değil. Beni etkileyen duygulu ses hafif nağmeli şarkı söyleyenler değil. Ama burada hafif nağmeli ‘ver duyguyu’ gibi bir şarkı okuma biçimi tercih ediliyor, diğerleri pek bir şey ifade etmiyor insanlara özenti geliyor belki ya da düz geliyor. Dinlediğim etkilendiğim kadın vokallerde öyle değil; dolayısıyla içimden çıkan yorum bu. Ama samimi doğal derin bir yerden şarkı söylemeyi ve söyleyenleri seviyorum.”

Anne olmak hayatında neyi değiştirdi? Anne olduktan sonra daha özverili ve şefkatli birisi haline geldi. “Daha güzel ve özel hissediyorsunuz kendinizi. Aslında tüm kadınlar bunu yapabiliyor ama anne, bunu hayattaki bir başarısı olarak kabul ediyor. Bütün canlılara karşı çok daha şefkatli ve sulu gözlü oldum. Ben zaten yufka yürekli ve paylaşımcı biriyimdir. Daha bir gerçekçi oldum. Bu da ebeveyn olmanın getirdiği kaçınılmaz bir durum. Bir ortalamanın içine giriyorsun. Senin kendine ait hayallerin, dünyan olsa da sıradanlaşıyorsun. Yani sokakta yürüdüğün zaman o pusetli insanlara sen de karışıyorsun. O insanlarla birçok ortak yanın oluyor. Ama bu sıradanlığında kendi içinde çok büyülü bir güzelliği var. İşte gerçek mutluluk bu. ‘Hayat dediğin nedir ki?’ oluyor insan. Aile kurmak çok çok önemli ve insanı çok mutlu eden bir şey. Dünyadaki bütün başarıların ötesinde.”

Kaygıları: İnsanlar arasındaki sahte ilişkileri ve sosyal medyadaki kirliliği endişe verici buluyor. “Bence insanların ruhu öldü. Ruhsuz duygusuz bir dünyada yaşıyoruz. Bir de bizim gibi üçüncü dünya ülkelerindeki sonuç çok daha vahim oldu. Instagram epey leş bir ortam. Özellikle gencecik kızlar şişirilmiş büzülmüş dudakları, boş ve güya seksi bakışları, birbirinin aynısı suratları ile porno starlarına benzediklerinin farkında değiller. Sürekli bir şey yapıyormuş, her an aktifmiş gibi görünenler, satın alınan beğeniler, ürün tanıtımı yapıp para kazananlar, mutlu mesut üretkenmiş gibi yapan storyler karanlık dipsiz bir kuyu gibi. Ama bu çağın insanı böyle olmak istedi, bu sunuldu önüne ve bu çağın insanı bunu kabul etti. Bomboş bir dünya, saçma bir ünlü algısı. Ünlü olmadan yarattığın hiçbir şeyin hiçbir önemi olmaması. Kendi halinde bir insansan zaten silik ve yok gibisin. Koca dünya o cep telefonlarına sığdırılıp sıkıştırıldı. Yalanla dolanla beslenen bu insanlar geleceğe tek bir şey bile bırakamayacaklar. İyi yanı ise, sıkılmayı ve ölümlülüğünü unuttu insanoğlu, kendini uzun yıllar oyalayacak bir oyuncak buldu. Sosyal medyanın iyi tarafı alarka ettiğimiz toplumsal gerçeklerin artık çok görünür ve yüzeyde olmasını sağladı. Ama öylesine hızla tüketilen bir bilgi akışı kirliliği var ki o da unutulup gidiyor. Çirkin kadın yok, fakir kadın var. Bu dönem böyle. Ekranda senin göz altı torbalarını sarkmış yanaklarını büyük burnunu görmek istemiyorum, yaptır gel, kıskanma sen de yaptır gel diyen bir talepler silsilesi var.”

TELEVİZYON DİZİLERİ

1992 – Mahallenin Muhtarları / Goncagül

2002 – Asmalı Konak / Hayriye Soylu

2004/2005- Çemberimde Gül Oya / Canan Cansev

2005- Güz Yangını / Zülal

2006 – Fırtına/ İklima

2007 – Tatlı İntikam /Arife

2007- Güzel Günler / Şükriye

2011- Leyla ile Mecnun / Sabiha/Alevsu (Konuk Oyuncu)

2012- Umutsuz Ev Kadınları / Nazan

2013- Salih Kuşu / Vesile

2014- Muhteşem Yüzyıl / Cevher

2014- Cinayet / Meryem Borova

2015- Kaderimin Yazıldığı Gün /Şükran Yörükhan

2017- Hayat Şarkısı

2017- Rüya/ Vuslat Akarsu

2017- Çember

2018- Gülizar/ Nazan

2019- Benim Tatlı Yalanım/ Pervin

2018/2019 – Bir Litre Gözyaşı / Suna

SİNEMA FİLMLERİ

2019- Ağlak Arif (TV Filmi)

2019- Lady Winsley/ Fatma

2018- Müslüm/ Suzan

2018- Babamın Kemikleri/ Nurşen

2017- Her Şey Mümkün / Arzu

2015- Uzaklarda Arama

2013- Mutlu Aile Defteri / Ayça

2008 -Issız Adam / Müşteri

2005- Döngel Karhanesi/ Gülsüm

2005- O Şimdi Mahkum / Mine

2003- Asmalı Konak Hayat/ Hayriye Soylu

2000- Filler ve Çimen

2000-  Abuzer Kadayıf/ Manken

1999- Günaydın İstanbul Kardeş/ Reyhan (TV Filmi)

TİYATRO OYUNLARI

2019- Tartuffe / Elmire

2018- Empatopya

2016- Nereye Gitti Bütün Çiçekler?

2013- Yatak Odası Diyalogları

ALBÜMLERİ

2019- En Uzak Yakın

ÖDÜLLERİ

Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali/ En İyi Kısa Metraj Senaryo Ödülü