‘Siyah Beyaz Aşk’ın derdini anlayıp öyküsünü sevebilmek için de öncelikle sergilenenleri ‘iyi-kötü’ veya ‘doğru-yanlış’ diye kestirip atmak yerine, bu uçlar arasındaki çizgide gelişebilecek tonları algılayıp hissetmek önemli!
En büyük aşkların büyük kavgalardan başlayabileceğini ve gerilimin-korkunun aşkın birleştirici gücünü daha iyi ortaya çıkartma fırsatı yarattığını gösteren ‘Siyah Beyaz Aşk’a bu mantıkla yaklaştığımızda her karakterin kendi içinde siyahtan beyaza veya tam tersi geçiş yapan yönlerinin bulunduğunu ve dizinin vurgulamak istediğinin aslında tam da bu olduğunu algılıyoruz.
Öyle ki sadece geçmişiyle acı dolu bir biçimde yüzleşen ve aşkını kendi kendine bile itiraf edemeyen Ferhat’ın değil, Aslı’nın ölümünü arzulayan Namık’ın ve intikamcılığı başlatarak diziye aksiyon katan Şahin’in de kötücül tavırlarının altında mecburiyetlerle şekillenen hayatların hüznü bulunmakta. Bu gizli öyküler senaryonun baş çekiciliği kuşkusuz. Ancak tüm bunların izleyiciye yeterli bir dille aktarılamadığını, bunun da dizinin daha çok ilgi görmesini engellediğini vurgulamak lazım.
Anlayacağınız siyahla beyaz arasındaki griliklerin hissettirilmesindeki aksaklıklar dizinin karalıklarını oluşturmakta ve gidişatında önemli bir etken! Dizinin karalıklarını daha net vurgulayacak olursak…