TelevizyonGazetesi.com / Detay – ATV ekranında izleyicilerle pazar akşamı buluşmaya başlayan dram ve umut dizisi Adı Sevgi’nin baş rol oyuncusu Yunus Emre Yıldırımer Sabah Gazetesi’nden İlker Geziciye verdiği röportajda rolü ve kariyeriyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
6 sezon boyunca Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisinde canlandırdığı ‘Alparslan’ karakteriyle gönüllerde taht kuran Yunus Emre Yıldırımer, yeni dizisiyle izleyici karşısına çıkmanın heyecanını yaşıyor. ‘Alpraslan benim için hediyeydi’ diyen yakışıklı oyuncuyu Adı Sevgi’de ‘Emir Baykara’ adlı karaktere hayat veriyor.
Okumaya çalışan genç kızların çabasını ve onlara kendini adayan genç bir öğretmenin mücadelesini anlatan dizi eğitim meselesine odaklanıyor. ‘Özellikle kız çocuklarının okumasını çok önemli buluyorum’ diyen Yıldırımer, “Adı Sevgi, yüreği okuma aşkıyla yanıp tutuşan binlerce kız çocuğunun yarasına pansuman olacak, bir eğitim meşalesi yanacak” diye konuştu.
‘Alparslan’rolünden sonra boşluğa düştüğünü de itiraf eden oyuncu, “Tabii ki bir boşluğa düştüm. Ama bu süreçte en çok oğlumla vakit geçirdim. Vakit ayırmakta zorlandığım ailemle zaman geçirmeme yaradı” açıklamasını yaptı.
Oyuncu, Adı Sevgi’ye ‘Evet’ deme nedenini ise şu sözlerle anlattı; “Benim hiçbir zaman aksiyon işinden sonra seyirci beni başka rolde görsün diye bir tercihim olmadı. Ben derdi olan işler ve karakterlerle ilgileniyorum. Adı Sevgi de böyle bir iş. Dizinin toplumsal sorunlara mercek tutan hikayesi beni çok etkiledi. Koliba Film, Ata Türkoğlu böyle bir teklifle gelince çok mutlu oldum ve hemen kabul ettim.”
Derdi olan karakterleri canlandırmak istediğini belirten Yunus Emre Yıldırımer sözlerini şöyle sürdürdü; “Okumaya çalışan genç kızların çabası ve onlara kendini adayan genç bir öğretmenin mücadelesi. İnsanların birbirine saygısının az olduğu, tahammülün hiç kalmadığı bir dönemdeyiz. Bu noktada dizimizin seyirciye iyi geleceğini, umut olacağını düşünüyorum.”
Bugüne kadar hep dürüst, vicdanlı ve iyi karakterleri canlandırıyor olmam fizikle de alakalı olabilir. Ama bundan şikayetçi değilim. Birgün kötü bir adamı oynarsam da onun haklılığını aramaya çalışırım. Eğer yoksa oynamayı çok istemem. Şöyle bir hikaye vardır ya; eğer bir kaplanı avının peşindeyken izlersen ve avını yakalayamazsa hayatta kalamayacağını anlarsın ya da o bir ceylanı yakalayıp yiyebilirse kaplan adına sevinirsin. Ama aynı durumu bir ceylanın gözünden izlersen, av olduğu için bu kez ceylan için üzülürsün. Bu işler de aynı böyledir.”