Araç tutması yeryüzünde her üç insandan birini etkiliyor. Hareket halindeki araçlar neden bulantıya yol açıyor ve bu sorunun tedavisi var mı?
Bu sorunu yaşamayanlar, araç tutması sonucu hissedilen bulantıyı, rahatsız edici ama insanı da öldürmeyen önemsiz bir sorun olarak görür. Ama onu yaşayanlar için gerçek bir sorundur bu.
1977’de Oxford Üniversitesi’nden psikolog Michale Treisman, araç tutmasının insanın gıda zehirlenmesine karşı gösterdiği evrimsel bir tepki olduğunu iddia etmişti. Treisman’a göre, eğer bir yiyeceğin bozuk olduğunu tadından anlamamış isek, baş dönmesi ve kusma yoluyla tedbir sistemi devreye girmiş oluyor.
Bu teori henüz kanıtlanmış değil. Fakat hareket halindeki araç tutması hakkındaki en yaygın açıklama bu sorunu, vizüel-vestibüler sistemler arası uyumsuzluğa dayandırıyor.
Daha anlaşılır bir ifadeyle söyleyecek olursak merkezi sinir sistemi, vücudun denge reseptörlerinden çelişkili mesajlar alır. Bu reseptörler iç kulak (vestibüler sistem), gözler (vizüel sistem) ve vücudun arka kısmından ayaklara kadar inen kaslardan (propriyoseptif sistem) oluşur. Hareket halindeki otomobil ya da uçağa bindiğinizde iç kulağınız harekete geçtiğiniz sinyalini verir; ama gözleriniz tersini söyler; çünkü vücudunuz kendisini çevreleyen ortamla (koltuğunuz, yer, öndeki koltuk vb.) düşünülünce hareketsizdir.
Yani araç tutması için işleyen bir vestibüler sistem şarttır. 1968’deki bir araştırmada, sağırların böyle bir sorun yaşamadığını göstermişti.
Duruş sorunu mu?
1990’larda araştırmacılar daha farklı bir teori geliştirdi: “postüral istikrarsızlık” teorisi. Buna göre insanın vücuduna henüz net bir duruş yerleştiremediği durumlarda bulantı baş gösterir. Vücudumuz hiçbir zaman tamamen hareketsiz değildir. Sabit durduğumuzda bile kaslarımız aktiftir. Bu, beden salınması olarak bilinen belli belirsiz hareketlerde bulunmamıza neden olur ve dengede kalmak için bilinçsiz olarak sürekli bunu yaparız.
Fakat gemide denge sağlamak için, ayaklarımızı bastığımız yerin de hareket halinde olduğunu bilerek vücudumuzu kontrol etmenin yeni yollarını bulmamız gerekir. Bunu öğrenmesi zaman alır ve bu öğrenme sürecinde beden kontrolü optimum seviyede olmaz. İşte bazı uzmanlar da bu geçici istikrarsızlığın araç tutulmasına neden olduğuna inanıyor.
Bu teorilerden hangisinin doğru olduğunu henüz bilmesek de ikisinin de aynı soruna dayandığı söylenebilir: Vücudun tecrübe ettiği şeyle normal olarak gördüğü şey arasında bir uyumsuzluk. Fakat kimde araç tutulması görüleceğini veya ne zaman ortaya çıkacağını önceden kestirmek mümkün değil.
Kadınlarda daha yaygın
Bu sorunun kadınlar arasında erkeklerden daha yaygın ve kalıtsal olduğunu gösteren güçlü veriler var.
Ancak duyumlar arasındaki bu çatışmanın neden kusmaya yol açtığını bilmiyoruz.
Bazı sinir yollarının omurganın üst kısmında beynin medülla adı verilen iliksi kısmında olduğu tahmin edilen kusma merkezini harekete geçirdiğine inanılıyor.
Bulantı nasıl giderilir?
Araç tutmasının yol açtığı bulantı nasıl giderilir? Uzmanlar bu soruna yönelik birçok ilaç olduğunu, ancak bunların çoğunun psikolojik etkide bulunduğunu belirtiyor. Bazıları basınç özellikli bileziklerin, bazıları ise zencefil ve nanenin bulantıyı kestiğine inanıyor.
Fakat araç tutulmasını önleyici ve tedavi edici bir ilaç henüz bulunmuş değil.
Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA’da uçuş uzmanı olan James Locke antikolinerjik, antihistamin, amfetamin veya serotonin içeren ilaçların vestibüler sistemi ve diğer beyin işlemlerini bastırma yoluyla işe yaradığını, ancak bazı yan etkilerinin olduğunu belirtiyor.
Locke çok sayıda insanı dönen sandalyelere oturtarak yaptığı deneylere katılanların yüzde 70’inde aynı noktada bulantı başladığını tespit etti. Kusmayı önlemek için skopolamin ve bu ilacın yarattığı baş dönmesini gidermek için dekstroamfetamin verdiği kişilerde ilacın işe yaradığını ve araç tutmasının yüzde 70’den 12’ye düştüğünü belirtiyor.