Ana sayfa Oyuncu Biyografileri Ebru Cündübeyoğlu Kimdir? Nereli – Boyu – Yaşı – Dizileri – Ailesi

Ebru Cündübeyoğlu Kimdir? Nereli – Boyu – Yaşı – Dizileri – Ailesi

tarafından ker_def

Ebru Cündübeyoğlu, 10 Eylül 1974 tarihinde Almanya’da doğmuştur. Türk dizi, sinema, tiyatro oyuncusu, müzisyen ve yazar.

Adı: Ebru Cündübeyoğlu
Doğum Tarihi: 10 Eylül 1974
Doğum Yeri: Almanya
Boyu: 1.73 m.
Kilosu: 67 kilo
Burcu: Başak
Göz Rengi: Açık Kahverengi
Saç Rengi: Kahverengi
Annesi: Hülya Cündübeyoğlu
Babası: Ertuğrul Cündübeyoğlu
Eşi: Güçlü Mete
Çocuğu: Duru Mete
Kardeşleri: Tek çocuk
Instagram: https://www.instagram.com/eebrucundubeyoglu/
Evcil Hayvanları: Kedisi var.

Ailesi: Babası Diş Doktoru, annesi, 1970 Türkiye 4. Güzeli. 2003 yılında radyo programcısı Güçlü Mete ile evlendi. Çiftin 2005 yılında dünyaya gelen Duru adında bir kız çocuğu var.    

Çocukluk yılları: Disleksi rahatsızlığı var. Bu rahatsızlığınnı çok geç farkına varsa da çocukken bir takım zorluklarını yaşamış. “Disleksi, hayatın akışını değiştiren bir şey değil. Tarzın değişik olduğu için bazen avantajları da olabiliyor. Herkes ağaca bakarken sen orman olarak görebiliyorsun. Bundan faydalanmaya başlarsan da hayatında yeni kapılar açabilecek bir şey. Eğitim sistemi ona göre verildiğinde problem değil. Ama verilmediğinde problem olabiliyor. Şöyle de bir yanlış algılama var. Tembellik değil. Tembellik her zaman olan bir şeydir, tembelsinizdir. Ya da zekayla ilgili çok iyi algılarsınız ama anlamazsınız. Onunla ilgili de değil. Herhangi bir zekasal bir problem olmadığında ya da belli bir zeka üzerinde durum olduğunda olan bir şey. disleksik olduğumu ise beyin sistemleri araştırmaları yaparken 40 yaşında fark ettim. Şu yaşlarımda bakış açımı daha farklılaştırdı ve herkesin görmediği şeyleri görebilecek bir şekilde bakıyorum. Ama okul döneminde basit hesaplamalarda zorlanıyordum. Okurken de şu anda tiyatro provalarında hala zorlanıyorum. Bakarken birkaç cümleyi de görebiliyorum. O da okumanızı bozuyor. Spikerlik döneminde televizyonda canlı yayında haber sunduğum dönemde çok ağlayarak bitirdiğim haberler oldu. Benim için promterdan okumak zor. Hemen gözlerim kelimeleri atlatıp, yer değiştiriyor. Hiç unutmam ‘küçüktaşlı beşik metin’ (Beşiktaşlı Küçük Metin) ya da ‘Kırmızı Mahsungil’ (Mahsun Kırmızıgül) demiştim.”

Eğitim hayatı: İlkokula İstanbul’da Cengiz Topel İlkokulu’nda başladı, Mareşal Fevzi Çakmak İlkokulu ve İstanbul Sabiha Hanım İlkokulu’nda devam etti. Ardından Adapazarı Atatürk Merkez ortaokulu ve Atatürk Lisesi’nde okudu. Bursa Uludağ Üniversitesi İktisat Fakültesi Bölümü’nü bitirdi.

Oyunculuğa ilk adım: Televizyon macerasına, 1993 yılında TRT’de ‘Bir Başka Gece’ programının sunuculuğuyla başladı. 1997 yılına kadar pek çok eğlence programının sunuculuğunu üstlendi ve yapımında çalıştı. Hafta içi her gün, canlı yayınla seyirci karşısına çıktığı aktüel-eğlence programı ‘Sabah Şekerleri’, 20’li yaşlarında büyük bir seyirci kitlesi tarafından tanınmasını sağladı. 1997 yılında ‘Gülüm’ dizisi ile ilk oyunculuk deneyimini yaşadı.

Hangi proje ile parladı? ‘Deli Yürek’ dizisinde canlandırdığı ‘Avukat Ayşegül’ karakteri ile dikkatleri üzerine çekti.

Kişilik özellikleri: Disiplinli, planlı, çalışkan. “Kontrolcülüğü ve plan yaparak ilerlemeyi sevsem de zamanla bu huyumdan biraz uzaklaştım. Daha öncelerde daha fazla kontrol yaparak, planlayarak yaşadığım bir hayatım vardı. Ben seneler içerisinde, yaş aldıkça bunu törpülemeyi başardım. İçimdeki çocuğu her zaman yaşatmaya çalışıyorum.

Düşünce yapısı: Anne olarak da birey olarak da sevgi konusunda çok bonkör.” “Sevgiyi har vurup harman savurabilirim. Çünkü sevgiyle yapılan hiçbir şeyin geri dönüşü olumsuz olmaz. O sevgiyi verirken bir beklenti içerisinde olursanız o zaman verdiğiniz sevgi saf olmaz. Annelik her zaman önceliğim ancak bir zaman geliyor ve kariyerim için bir şeyler yapmam gerekiyor. Bu öncelikler yapmam gereken zamanlara göre şekilleniyor. Sıralayıp eşitlemeye çalışmak sadece insanı yorar. Bunları hayata göre şekillendirmek en doğrusu.”

Mutluluk kaynağı: Tiyatro sahnesi, kendisini en mutlu hissettiği yerlerden biri.  “Tiyatro oyunculuk adına beni dik tutan bir alan. Onunla oyunculuğumu geliştirdiğimi düşünüyorum. Seyirciyle bir araya gelmek bambaşka bir duygu. Tiyatronun hayatımda özel bir yeri var.”

İlk sinema filmi: A. Cengiz Deveci- Ulaş Cihan Şimşek/ Hititya: Madalyonun Sırrı

Hayata bakışı: Özel hayatında ve iş yaşamında da her zaman seçici davranmaya dikkat ediyor. “Çok seçiciyimdir. O yüzden beni her zaman televizyonda göremezsiniz.  Beni heyecanlandırmayan bir projenin içerisinde var olamıyorum. Çocuksu ruhumu kaybetmedim. Çok fazla profesyonel hesaplar yapamıyorum. Gönlüme ateşi düşmeyen hiçbir rolü kabul etmiyorum. Rolün beni cezp etmesi gerekiyor.”

İş hayatına bakışı: Oyuncunun iyi-kötü rol ayrımı yapmaması gerektiğini düşünüyor. “Ekranda en önemli şey, izleyicinin seyrederken, seni unutması. Beni seyrediyorsun ama Ebru Cündübeyoğlu olarak seyrediyorsan olmaz. Mesela Kadir İnanır’a hep Kadir İnanır diye bakarsan onu düşmüş, yoksul biri olarak görmek istemezsin. Ama öyle olmaması lazım. Onu Ahmet, Mehmet olarak görebilmelisin. İnce bir çizgi galiba. Hem adını marka yapacaksın, hem de oyunculuk yaparken onu altta ve gizli tutacaksın. Çok zor.  ‘En çok kimle çalışmak istersiniz’ diye sorarlar bana. Böyle bir şey yok. Benimle en çok kim çalışmak istiyorsa onunla çalışmak istiyorum. Beni mesela Julia Roberts’a benzetirler. ‘Allah şansını benzetsin’ diyorum her zaman. Genelde yaşıma göre rollerde oynamak istiyorum. Tek ukdem bu olabilir. Çünkü bazı yaşlar geçiyor. Mesela  Son 5-6 senedir hep kendimden büyük rolleri oynuyorum. Büyük rol her zaman oynayabilirim. Önemli olan yaşımı oynayabilmek. Komedi genelde erkeğe atfediliyor ama kadın oyuncular da isterlerse komik olabiliyorlar. Komik olmak için güzelliği çok fazla düşünmemek lazım. Bir kadın, güzelliğini arka plana atabilirse, komediyi iyi çıkarabiliyor. Ama bu pek yapılmıyor. Belki de bu yüzden kadınlardan çok fazla komedyen çıkmıyor.”

Kariyer planı: Tiyatro, dizi, sinema, müzik, senaryo konularından biri  onun için dönem dönem daha ön planda oluyor. Ekran karşısında her zaman farklı rollerde izleyicinin karşısına çıkmayı tercih ediyor. “Hepsi bir arada olmuyor. Senaryoya iki senedir çalışıyorum o dönemde dizide rol almadım. Müzik hayatımın içinde. Stüdyoya gidip, enstrümanlarla çalışmak beni rahatlatıyor. Tiyatro için de provaya zaman ayarladım. Kimi zaman birine, kimi zaman diğerine ağırlık veriyorum. Ben hala üniversitelere gidip, panellerde gençlerle beraber olabiliyorum. Her gittiğimde de birkaç genç gelip, ‘Annemin size selamı var, sizi çok seviyor’ diyor. ‘Deli Yürek’ bittiğinde bana 10 küsur avukat rolü gelmişti. O zaman ben daha çok genç olmama rağmen önemli bir karar aldım ve asla benzer rolleri canlandırmamaya karar verdim. Mesela, daha sonra oynadığım ‘Omuza Omuza’ dizisinde rolüm çok komik bir kadındı. Onunla şu Ebru ve hanım kız rolü klişesini kırdığımı düşünüyorum. Sevilay kafadan çatlak bir tipti ve komediye adım atmamı sağladı. İşte, ben böyleyim. Her diziyi bitirdiğim zaman, farklı ve yeni bir karakter bekliyorum.

Müzik Kariyeri: 2013 yılında meslek hayatının 20. Senesinde Türk sanat müziği şarkılarından oluşan ‘Sevdiğim Şarkılar’ isimli bir albüm çıkardı.

“Birinci olarak oyunculuk geliyor hayatımda ama biz oyuncuların böyle renkleri olması onların meslek kalitesini yükselten bir şey. Yoksa ben yeni bir mesleğe falan yönelmiş değilim. Sadece, sevdiğim şarkıları söylemek istiyorum. Müziğin oyunculuğumu renklendirmesi, benim de hayatımı renklendiriyor. Müzik çaya karışan şeker gibi hayatıma karıştı. Oyunculuğun çok uzağında olan bir şey değil. Zaten müzikle uğraşıyorum ama bu meslek değiştirdiğim anlamına gelmiyor. Bir single çalışmam var çok sevdiğim bir pop şarkısını seslendirdim. Sevenlerimin karşısına  90’lardan cıvıl cıvıl bir şarkıyla çıktım. Müziği zaten işimden ayrı tutmuyorum. Bence her oyuncu şarkı söylemeyi bilmeli ve söylemeli. Çünkü bunlar birbirinden ayrılan şeyler değil. Şimdi büyük cesaretle oyuncular ellerine mikrofon almaya başladı. Zaman zaman eskiden de böyle olmuş. Ama bu benim kazanç kapısı olarak gördüğüm bir şey değil. Sadece hobim ve mesleğime katkım. Dans da ediyorum.”

Yazarlık Kariyeri: Oyuncu olmadan önce de hep yazıyordu. Kalem onun yeni sarıldığı bir şey değil, kalemi hiç bırakmadı. Çıkardığı kitaplarla  sadece okurlarıyla buluşmuş oldu. İlk kitabı, 2005 senesinde çıkardığı ‘Aşılı Kolum’ adında bir şiir kitabı.  Sonra 2019 yılında ‘Ferda’ adında ki romanı çıktı. “Roman zaten hep yazmak istediğim bir türdü.  Asıl bir şiir kitabı çıkartmaya hiç niyetim yoktu. Eşim, Güçlü Mete, benden daha çok sever şiiri. ‘Benim de böyle yazdığım şiirlerim var’ diye, ona gösterdim. Sonra o çok beğendi. Sunay Akın’la paylaşmak istedi. Sunay Abi gördükten sonra ‘Mutlaka bunun kitap haline gelmesi şart’ dedi, beni zorladılar ve şiir kitabım öyle çıktı. Yoksa herhangi bir şiir kitabı çıkartma hevesim yoktu.  kendime saklıyordum. Şiir bana çok özel, sanki sadece insanın kendisine özel geliyor, ama roman hep yapmak istediğim bir şeydi. Yazı benim için her zaman önemli ve hayatımda hep olan bir şeydi. Yazmak bambaşka bir duygu ve aşk. Yeni romanım ‘Ferda’  yeni bir heyecan benim için. Öncelikle bir senaryoydu, romana çevrildi. Yazmayı seviyorum ve yazacağım da. Ferda, 70 yaşlarında bir felsefe profesörü, kendi ayakları üzerinde duran, çevresinde çok sevilen, çok tatlı bir kadın ve o kadın Alzheimer oluyor. Alzheimer olduktan sonra kendi hayatıyla ilgili bir takım kararlar almaya çalışıyor, kendine göre düzen kurmaya çalışıyor Ferda, isim anlamı olarak da gelecek demek. Seçilmiş, özel bir isim.”

Gelecek Hayali: “Ben oyuncuyum bu alanda yapmak istediklerim bitmedi. En büyük hayalim ‘Yedi Kocalı Hürmüz’ müzikalinde oynamak. Çok uzun zamandır eşim Güçlü Mete’yle film hazırlığındayız. Eşim yapımcılığını, ben de senaryosunu üstleniyorum.  Bunu üzerinde çalışıyoruz.”

Kimlere hayranlık duyar? Erdal Özyağcılar ve Gülse Birsel. “Benim oyuncu olarak çok takdir ettiğim ve hayranlık duyduğum Erdal Özyağcılar var. Çok belirgin bir yüz hattına sahip. Çok karakteristik yüzü var. Ona rağmen bir karakteri bir karakterine uymuyor. Her karaktere hayat verebiliyor, Türkiye’de b anlamda gözlemlediğim bir o vardır. Bir de Gülse’yi (Birsel) çok seviyorum, kalemini çok beğeniyorum. Yazan insan çok az çünkü. Benden ‘Yalan Dünya’ dizisinde konuk oyuncu olmamı isteyince, onu kırmak istemedim. Hem de onun yazdığı bir şeyde oynamak benim için keyifliydi. Çok kısaydı ama yine de çok güzel tat bıraktı. O ne yazarsa oynanır.”

TELEVİZYON DİZİLERİ

1997-  Gülüm

1999/2002- Deli Yürek/ Avukat Ayşegül

2002/2004- Koçum Benim / Deniz Hoca

2003- Çınaraltı

2004- Omuz Omuza / Sevilay Şen

2006- Gizli Patron

2007/2008- Kuzey Rüzgarı / Mukadder

2007- Şöhret Okulu

2008- Yalancı Romantik / İpek Gökova

2010- Extra Extra Small

2011- Kalbim Seni Seçti / Handan

2011- Avrupa Avrupa/ Gülbahar Koparan

2012- Yalan Dünya (Konuk Oyuncu)

2014- Galip Derviş / Pelin Öztürk (Konuk Oyuncu)

2015/2016- Evli ve Öfkeli / Seray

2018- Gülizar / Suzan

2021- Doğduğun Ev Kaderindir / Özlem

SİNEMA FİLMLERİ

2013- Hititya: Madalyonun Sırrı/ Asya

2015- Mu Tiya Mu the Mysterious Melody/ Asya

2015- Kocan Kadar Konuş / Nur

2016- Kocan Kadar Konuş: Diriliş

TİYATRO OYUNLARI

2015- Müziksiz Evin Konukları

2017- Ölü’n bizi ayırana dek

Deliler

Çalı Kuşu

Kibarlık Budalası

Yalandan Kim Ölmüş

Fehim Paşa Konağı

ALBÜMLERİ

2013 – Sevdiğim Şarkılar

2015 – Dertlerimi Zincir Yaptım / Single

KİTAPLARI

2019- Ferda

2005- Aşılı Kolum / Şiir Kitabı