Fadik Sevin Atasoy, 1 Ekim 1975 tarihinde Ankara’da doğmuştur. Türk dizi, sinema, tiyatro oyuncusu ve yazar.
Adı: Fadik Sevin Atasoy
Doğum Tarihi: 1 Ekim 1975
Doğum Yeri: Ankara
Boyu: 1.65 m.
Kilosu: 61 kilo
Burcu: Terazi
Göz Rengi: Yeşil
Annesi: Emel Göksu
Babası: Sönmez Atasoy
Kardeşleri: Eren Keleş
Instagram: https://www.instagram.com/fadikatasoy/
Ailesi: Babası tiyatro ve sinema oyuncusu Sönmez Atasoy, annesi Devlet Tiyatrosu sanatçısı Emel Göksu. Adını babası Sönmez Atasoy’un, o doğduğunda sahnelediği ‘Fadik Kız’ adlı oyundan aldı. Annesinin, ikinci evliliğinden dünyaya gelen erkek kardeşi Eren Keleş ise Devlet Opera ve Balesi’nde bale sanatçısı.
Çocukluk yılları: Küçük yaşta oyunculuğa ilgi duyan Fadik Sevin Atasoy, henüz dört yaşındayken Selçuk Tiyatro Festivali’nde Devlet Tiyatroları’nın ‘Teneke’ adlı oyununda rol aldı. Bu rolüyle ‘En İyi Oyuncu Ödülü’nü kazandı. TRT’de çocuk programlarında sunuculuk yaptı. İlköğrenime başlayana kadar, ailesiyle birlikte turnelerde ve sahne arkasında yetişti. “Çocukluğum turnelerde, kulislerde son derece hareket halinde, yaratıcı ve renkli geçti. Tabii sonra okul sırasına beni hapsedince adaptasyon zor oldu. Çocukluğumda maalesef hep farklı olan, hep aslında bir nevi azınlık ve dışlanan olarak kaldım ben. Diğer anne babaların eve döndüğü saatlerde benim annem babam çalışmaya giderdi. Farklıydık biz, yaşama bakışımız, sorgulayışımız. O yüzden ben ne zaman tiyatrodan içeri girsem ve oyunculuğu bir meslek olmaktan öte, benim gibi bir yaşam biçimi olarak gören ustalarım ya da dostlarımla bir araya gelsem, vatanıma kavuşmuş gibi hissediyor ve işte ancak o zaman yalnız olmadığımı hissedebiliyorum.”
Eğitim hayatı: Önce İtalyan Dili ve Edebiyatı bölümünde eğitim almaya başladıysa da, daha sonra Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü sınavlarında birinci olarak burs kazanıp, bu okuldan mezun oldu. Yine aynı Üniversitede Yüksek Lisansını burslu olarak tamamladı. İngiltere, Fransa, Rusya ve Bulgaristan’da tiyatro üzerine eğitim aldı ve araştırmalar yaptı. Bulgaristan Devlet Tiyatrosu’nda Carmen’i oynadı ve tiyatro yönetmenliği yaptı. İngilizce, İtalyanca, Almanca, Fransızca ve Bulgarca biliyor.
Hayatının dönüm noktası: İstanbul’da ki kariyerinin başlangıcını hayatının dönüm noktası olarak görüyor. “ İstanbul’a gelişim kaderin gülümsemesiyle olmuştur. Devlet Tiyatroları’nda oyuncuydum. Haluk Bilginer beni ‘Cimri’ oyunu için konuk oyuncu olarak davet ettiğinde Devlet Tiyatroları’ndan izin vermediler ‘Bu sezon sen bize lazımsın’ dediler. Tiyatrodan çıkmıştım, dizlerimin üzerine çöküp ‘Allah’ım bana yardım et!’ diye yalvardığımı hatırlıyorum. 10 dakika sonra tiyatronun sütunlarından birinin çatladığını ve binanın çöktüğü haberini aldık. Tiyatro yapılamadığı için bana izin verdiler ve ben Haluk Bilginer’le ‘Cimri’ oyununda oynadım. Ondan sonra da ‘O Şimdi Mahkum’ filminin teklifi geldi ve İstanbul’daki kaderim başladı.”
Oyunculuğa ilk adım: Televizyon macerasına, 2000 yılında ‘Bizim Evin Halleri’ dizisiyle başladı.
Hangi proje ile parladı? ‘Dudaktan Kalbe’ dizisinde canlandırdığı ‘Leyla Paşazade’ karakteri ile dikkatleri üzerine çekti.
Kişilik özellikleri: Azimli, çalışkan, disiplinli, risk almayı seviyor. “Amerika’ya gittikten sonra ‘neredeyim ben?’ diye kendime hiç sormadım ‘İyi ki gittim’ dedim. Çok şükür ki şöyle bir yapım var; verdiğim hiçbir karardan pişmanlık duymamayı kendime destur edindim. Yapamadığı şeyler için pişmanlık duyar insan, yaptığı şeyler için değil. Yapmaktan korkmak yerine, korkuma rağmen bir şeyler yapmayı tercih ederim. Risk almak kaybetmeyi, başarısız olmayı göze almak değildir, risk almak daha iyi bir hayat yaşama ihtimalin varken ona sırtını dönebilmektir.”
Düşünce yapısı: Hatalarıyla kendini takdir ettiği zaman daha verimli iş çıkardığını düşünüyor. “Zihnimize yerleşen ‘Onu yapamazsın’, ‘Bu böyle olmaz’ diyen sese ‘Hadi teyze güle güle’ dediğimden beri rahatım. Amerika’da terapist oldum. Herkesin terapiye gitmesi gerektiğine inanıyorum. Bir yerimiz yırtılıyor. Üzerine bant koyuyoruz. Oysa ruhumuz en hassas yerimiz. Sıkıntılı olmaya gerek yok, mutluyken gidin. İnsan zihni öyle bir şey ki, mesela ödül alanlara bakın ağlarlar. Zihin öyle bir şey der ki: ‘Geçmişteki acıyı kaldırabilecek tarlayı yarattı, mutlu. Hadi onu hatırlatalım.’ İnsan kendinden vazgeçmemeli.”
Sette nasıl birisi? Amerika’da çalıştıktan sonra ve Türkiye’deki çalışma koşullarına adapte olmakta zaman zaman zorlandığı da oluyor. “Ben Batı’nın organize ve disiplinli olma halini çok seviyorum. Annem ve babam konservatuar mezunu ve hocaları Alman olduğu için beni mesleki anlamda Alman disiplini ile yetiştirdiler. Bunu da Türkiye’de tiyatro yaparken yaşayabildim. Aynı özeni maalesef TV setlerinde yaşayamamıştım ve bu beni çok mutsuz etmişti. Los Angeles’te Amerikan yapımı ‘The 6th Degree’ sinema filmi çekerken tiyatro disiplininin aynısını film setinde bulabilmiş olmak, bu işin bu şekilde de yapılabileceğinin göstergesi oldu benim için. İş bitmeden ara vermem, oyalanmayı sevmiyorum, iş benim için sosyalleşme alanı değildir. İş biter ve ben iş arkadaşlarımla vakit geçirmekten keyif alabilirim.”
Mutluluk kaynağı: Anne ve babasının kızı olmak en büyük mutluluk kaynağı. “Kendimi çok şanslı hissediyorum. Annem, Lamda Akademi’den mezun. O da kariyerinin en yüksek noktasında almış bavulunu; Londra’ya gitmiş, yerleşmiş. Annemin özgürlükçü ruhunu almışım. Babamın kalemi çok kuvvetliydi. 10’dan fazla tiyatro eseri var. Yazar, yönetmen, oyuncuydu. Yani bizde genler biraz iyi.”
İlk sinema filmi: Abdullah Oğuz/ O Şimdi Mahkum
Aşka bakışı: “Sevgiye, sadakate, aile olmaya inanan biriyim ama enstitü olmaya karşıyım. ‘Kırmızı Bavullu Fadik’ olarak ömrüm yettiği sürece yaşamak arzusundayım. Bu yolda bana eklenip, yoldaş olmak isteyen o kişiye ise kalbim ve kollarım açık.”
Hayata bakışı: 2009 yılında bavulunu alıp Amerika’ya yerleşme kararı almasının vizyonunu genişlettiğini, kendi ile olan bağını kuvvetlendirdiğini ve aynı zamanda oyuncu olarak onu uluslararası bir noktaya taşıdığını düşünüyor. “’Kırmızı Bavul’, benim kendi içinde doğalından gelişerek şekillendirdiğim bir yaşam biçimi. Kişisel bir devrimin ilk adımı. Bir yaşam felsefesi ve benim prensiplerimin temel objesi. Bundan 10 sene önce kendi tutkumun peşine düşme kararı verdim; tüketmeyi bırakan ve yaratmaya odaklı bir yaşam biçimi. Garanticilikten çıkıp, bilinmeyen üzerine, risk almak üzerine kurulu bir tercih. Bununla bağlantılı olarak sadece iş yaptığım yerlerde yaşama kararı aldım. Bu sebeple İstanbul’daki mevcut tüm eşyalarımı ihtiyacı olanlara bağışlayıp, kırmızı bavuluma sığacak kadar eşya ile maksimumda minimal bir hayat tarzı seçip, evsiz ve mobilyasız altı sene boyunca Berlin, New York, Roma, Edinburgh ve en son Los Angeles olan bir rota üzerinde tiyatro ve film alanında işler yaptım ve yaşadım. Bu süreç içinde ‘Kırmızı Bavul’, Los Angeles’te ‘RedCase’ adlı bir yapım şirketine dönüştü. ‘Kırmızı Bavul’un içinden bir düzine eser doğdu. Alfa Yayınları’ndan basılan kitabım, Storytel’de benim okuduğum bir sesli kitap olarak dinleyici ile buluştu. Yazarlığını ve oyunculuğunu üstlendiğim ‘Muse’ tiyatro oyunu, Yönetmenliğini yapacağım ‘Jülyet’in Yolculuğu’ isimli kısa film ve ‘Kırmızı Kabare’. ‘Kırmızı Bavul’; bir bavul dolusu proje benim için. Ve bu bavulun içinde daha neler var, zaman içerisinde hep birlikte keşfetmeye devam edeceğiz.”
İş hayatına bakışı: Oyunculuğun yüzde yüz yetenek işi olduğu görüşünde aynı zamanda, yüzde yüz prensipli, disiplinli, etik olmak, entelektüel birikim ve çalışkan olmakla yapılacak bir meslek olduğunu düşünüyor. 10 yıl önce, dünya film ve tiyatro sektörünün mabedi konumundaki bir kentte, bir ‘nobody’, yani ‘hiç kimse’ olmayı göze alarak kendi tutkusunun peşine düşme kararı verdi. Şimdi eskisinden çok daha donanımlı. Hem yazıyor (üstelik İngilizce ve Türkçe yazıyor) hem de oynuyor. Tek kişilik, müzikal tarzdaki oyunu ‘Muse’ ile yakaladığı uluslararası başarı da, bunları iyi bir şekilde yaptığını gösteriyor. “Tüketmeyi bırakan ve yaratmaya odaklı bir yaşam biçimini seçtim. Garanticilikten çıkıp, bilinmeyen üzerine, risk almak üzerine kurulu bir tercih bu. Orada yeni ‘Fadik’ler keşfettim. Amerika ve Türkiye arası mekik dokumaya devam ediyorum. İki ülkede de devam eden projelerim var, buna bağlı olarak iki ülke arasındaki kalış sürecimi belirliyorum. Araya başka ülkeler de giriyor. Mesela şu an oynadığım ‘Muse’ oyunu için ağustos ayım Birleşik Krallık’ta geçti. Ekim ve kasımda Türkiye’deydim, aralıkta oyunu tekrar Los Angeles’te oynuyorum. Amerika benim için çok iyi bir tecrübe alanı. Her yeni gün beni daha da geliştiriyor. Çok uluslu bir yerde yaşamak başlı başına tüm dünyadan insanlarla birebir iletişim halinde olmayı getiriyor. Sinema ve tiyatro alanında endüstrinin en önde gelen ülkelerinden biri olması da mesleki anlamda uzmanlık sahibi olmamı sağladı. Ben sadece bir oyuncu olmadığımı, senarist ve yazarlık yeteneğim olduğunu Amerika’da keşfettim. Bunun üzerine hem UCLA hem de Edgemar Center For the Arts’da eğitim aldım ve bence meslek hayatıma bir altın bilezik daha eklemiş oldum. Sektörün en önemli unsurlarından biri olan network ağımı genişlettim. Amerikalı meslektaşlarımla iletişim halinde olmak sektörün nereye doğru ilerlediği hakkında hemen her gün güncel bilgi halinde olmamı da sağlıyor.”
Kariyer planı: ‘Muse 90401’adlı oyununu ilk kez Amerika’da sergiledi ve böylelikle, kendi yazdığı İngilizce tek kişilik oyununu Amerika’da sergileyen ilk Türk kadın oyuncu oldu. “Geçmişte oyunculuktan başka işler yapmayı denedim ama sadece denemiş olmak için ve bir kez daha anladım, oyunculuk ve oyun yazarlığı beni en mutlu eden şeyler. Ben kendimi hikaye anlatıcısı olarak görüyorum, oyunculuk da buna hizmet eden bir tür dolayısıyla. Dünyaya bin kere gelsem yine yazar, oyuncu ve tabii bir de yönetmen olmak isterim. ‘Muse 90401’ ilk defa Los Angeles Edgemar Center For The Arts Tiyatrosu’nda Chez Rae Adams’in yönetmenliğinde prömiyer yaptı. Amerika’da takdir görüyor oyunum ve çok seviliyor. Evrensel bir cümle yakalamış olmak da beni mutlu ediyor. Sonra oyunu Türkçe’ye çevirdim. Türkiye rejisini ise Erdal Beşikcioğlu üstlendi. Ankara’da kendisinin kurucusu olduğu Tatbikat Sahnesi’nde Türkçe prömiyer yaptıktan sonra, Edinburgh Fringe Festivali’nden ortak yapım olarak davet aldık ve yine İngilizce olarak 9 oyun Birleşik Krallık’ta sergiledim. Edinburgh basınından The List ve Wee Review’da oyuncu ve yazar olarak aldığım övgüler beni gururlandırdı. Edinburgh muazzam bir deneyim oldu hepimiz için. 1 Ekim doğum günümde ise Zorlu PSM’de İstanbul prömiyerini kapalı gişe olarak yaptık. Seyirci çok sevdi oyunu. Türkiye’de Türkçe, yurtdışında ise İngilizce oynamaya devam edeceğim. Tiyatro sahnesi kesinlikle er meydanı. Tiyatro sahnesinde ailemle birlikteymiş duygusunu hissediyorum. Sahnede olmak kendimi en rahat, en güvenli hissettiğim yer. Malum annemin ve babamın Devlet Tiyatrosu oyuncusu olması nedeniyle benim çocukluğum tiyatro kulislerinde geçti. Kuliste sandalyeler birleştirilir üzerine uzanırdım ve üzerime de kostümle yorgan yaparlardı. Ben ninni yerine sahnedeki oyuncuların repliklerini dinleyerek uykuya daldığımı bilirim. Tiyatro benim büyüdüğüm yer, tiyatro benim anadilim, baba ocağım. Oyuncu olarak senaryo, yönetmen ve yapımcıya inandığım her işte varım. Mecra seçmiyorum. TV’de doğruluğuna inandığım ve beni tatmin edecek bir teklif gelince kabul ederim.”
Sosyal Sorumluluk Projeleri: ‘Muse’ oyunundan ilham alarak yarattığı uluslararası bir sosyal sorumluluk projesi var. “Projenin ilk ayağını Danimarka Kültür Enstitüsü’nün katkılarıyla Ankara’da başlattım. ‘Esin Perim Benim’ adlı sosyal sorumluluk projesinin ilk atölye çalışması her yaştan kadına açık ve ücretsiz bir çalışma. Olumlama teknikleri ile kadınların güçlerini keşfetmeye dayalı bir çalışma olacak. Ben aynı zamanda Yoga Works sertifikalı bir yoga terapisti olduğum için bedene dayalı özel bir çalışma da yaptıracağım. Dolayısıyla beden terapisinin de içinde yer aldığı bu etkinlikte olumlama tekniklerini, sertifikalı uzman bir eğitmen ve yine bir yoga terapisti meslektaşımla birlikte atölye çalışmasında yürüteceğiz.”
Kimlere hayranlık duyar? “Oyunculuğun çok özgün olduğuna inanıyorum. Metot ise mevcut sistemler içerisinden yapılan sentez sonucu kişinin kendi keşfi olan bir metot olmalı. Bu yüzden kimse gibi olmak istemedim, sadece kendim gibi olabilmenin, oyuncu olarak en gerçek olan halimi bulabilmenin peşindeyim. Ama kariyer yönetimi, şöhreti doğru kullanabilme biçimi, etik vb. gibi teknik konularda takdir ettiğim kişiler var. Mesela Audrey Hepburn kariyerini en doğru noktaya evirebilmiş bir şöhrettir. Yasadığı gibi hizmet ederek, tertemiz ayrıldı bu dünyadan. Meryl Streep kariyerini yeteneği üzerine kurmuş ve hiçbir zaman güzelliğini pazarlayan bir oyunculuk yolunu seçmemiştir. Bizde ise oyunculardan Haluk Bilginer, Erdal Beşikçioglu ve Murat Daltaban, tiyatro sanatını birinci planda tutmuş, maddi manevi yatırımlarını bu alanda yapmaktalar. Çok takdir ediyorum kendilerini. Nuri Bilge Ceylan, sinemasını kendi prensipleri üzerine kurmuştur ve istikrarlı. Yıldız Kenter ustamızdır. Kendini sanatına adamıştır. Keza Gülriz Sururi, Ayten Gökçer ve hocamız Cüneyt Gökçer, müzikalin ne olduğunu Türkiye’de yerleştiren isimlerdir. Daha ismini burada sayamadığım ustalarımız var ve tabii ki benim için iki önemli üstadım; tiyatro etiğini bana öğreten annem ve babamdır.”
TELEVİZYON DİZİLERİ
2000- Bizim Evin Halleri / Rüya Ulusoy
2003-Serseri Aşıklar / Yeliz
2004- Ah Be İstanbul / Yeter
2004- Kısmet / Nazlı
2006-Sev Kardeşim / Fatoş Uzunoğlu
2007- Ayrılık / Aslı
2007/2008- Dudaktan Kalbe / Leyla Paşazade
2008- Son Bahar / Lale
2009- Ah Kalbim / Sevilay
2009- Aynadaki Düşman / Zerrin Batıkaya
2021- Kardeşlerim / Şengül Eren
SİNEMA FİLMLERİ
2020- Hatıra Fotoğrafı / Şefika (Kısa Film)
2019-The 6th Degree / Drea
2011- Mavi Pansiyon/ Bahar
2011- Merhaba/ Özge (Kısa Film)
2009- Usta / Emine Yılmaz
2010- Ay Lav Yu / Zişan
2007- Geçerken Uğradım / Mehpare
2007- Beyaz Melek / Hatice
2007- Zeynep’in Sekiz Günü / Zeynep
2005- Döngel Kârhanesi / Müstesna
2005- O Şimdi Mahkum / Katerina
TİYATRO OYUNLARI
2019- Muse 90401 / Oyuncu / Çevirmen / Yazar
2004- Cimri / Elise
KİTAPLARI
2014- Fadik ve Kırmızı Bavul
ÖDÜLLERİ
2008- Ankara Uluslararası Film Festivali, En İyi Kadın Oyuncu /Zeynep’in Sekiz Günü
2005 Altın Portakal Film Film Festivali/ En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu /O Şimdi Mahkum
2011 New York Üniversitesi Tisch-First Run Film Festivali/ En İyi Kadın Oyuncu/ Merhaba
2012 World Consumer Academy Dünya Kalite Zirvesi/ Yılın En Kaliteli Oyuncusu