Ekranların en çok ilgi gören aile dizisi Gönül Dağı, her hafta TRT 1’de ilginç yaşam hikayelerine mercek tutuyor. Bozkırda geçen “Anadolu Masalı”nın en ilginç karakterlerinden biri de Sennur Güven… Kasabadaki her şeyden anında haberdar olan, çekirdek yemeyi çok seven, Gedelli’nin “Ayaklı Gazetesi” Sennur’u başarıyla canlandıran Gözde Dernek’le Gönül Dağı’nı ve sanat yaşamıyla ilgili bilinmeyenleri konuştuk.
-TRT 1’in Gönül Dağı dizisinde Sennur Güven karakterini canlandırıyorsunuz. Sennur oldukça ilginç bir karakter. Size bu rol teklif edildiğinde neler hissettiniz?
-Açık konuşmak gerekirse konu; ”Bir Anadolu işi olsa ne güzel olurdu” ile başladı. Zaman geçti ve bir ‘Anadolu Masalı’ geldi ekrana ve çok beğendim. İzlerken bu işte oynamayı diledim. Çünkü ben de Niğdeli’yim ve Anadolu işi bana da yakışmaz mıydı diye düşündüm. Zaman dileklerimi gerçekleştirmeye başlamıştı bir kere… Ve oynadığım gün o günün geleceğini bilerek oynadım ve gerçekten çok eğlendim. Heyacanlıydım elbet, bir kere annemin şivesini ekrana taşımış olacaktım ve iki katı mutluydum. Canım annem…
-Gönül Dağı, ilk bölümden itibaren ilgi odağı olan şu an devam eden 3. Sezonunda da başarı grafiğini her hafta yükselten, tüm kanallarda yer alan diziler arasında birinci olan bir yapım. Sizce bu başarının sırları nelerdir?
-Bence bu başarının tek bir sırrı yok hatta bu bir sır değil, ben de bir Anadolu kızı olarak bunu dilediğimde ekranda hep intikam, topuklu ayakkabılar, yasak ilişkileri bolca olan işler vardı. Ailenin hep birlikte kanal değiştirmeden izleyeceği dizi tanımına giriyor Gönül Dağı… Kimse kızmasın bunu dedim diye olur mu? Genel izleyici kitlesine sahip bir dizi açıkçası. Yine değinmek isterim ki hala eski Türk filmlerinden Münir Özkul, Adile Naşit çıkınca karşımıza hala neden bıkmadan yorulmadan keyifle “Neşeli Günler” izliyorsak o yüzden… Çünkü onlar bizden biri… En azında bize daha yakın diyebilirim…
-Seyfettin’in kardeşi Sennur, Gönül Dağı’nın enteresan karakterlerinden biri… Dedikoduyu ve çekirdek çitlemeyi çok seviyor. Fezai’ye karşı olan aşkından hayal kırıklığı yaşasa da hayata tutunmayı başarıyor. Gönül Dağı’nın Sennur’unu bir de sizden dinleyebilir miyiz?
-Sennur, dobra bir kız. Kasabanın elektriği suyu gibi; kasabalının çoğu zaman ihtiyaç duyduğu, Sennur bilir dediği kişi, nitekim öyle Sennur biliyor. Sevimli, komik tepkileri olan bazen tatlı sert, organize, iyi kalpli… Her abla gibi en çok kardeşini seviyor, en çok kardeşine çektiriyor. Gerçekten her şeyden haberi olan, bunu görev gibi değil de doğalında özünde bilgi akışı dedikodu var. İçi dışı bir.
-Ramazan’ın bastığı olaylı Gedelli gazetesinde kasabada olan biteni yazan ve gündeme oturan Sennur, komşularıyla ve kasaba sakinleriyle ilgili bu kadar bilgiye sizce nasıl sahip oluyor? Kasabada bilgi kaynakları mı var? Sennur’a “Gedelli’nin paparazzisi” diyebilir miyiz?
-Bu meslek sırrı kalsın Sennur için ama takip ağları olabilir. Paparazziyi bilmem ama “Ayaklı Gazete” lakabını verebiliriz ona…
-Seyfettin ve Sennur kardeşler, iyi kalpleriyle kasaba sakinlerinin sevilen kişileri… İki kardeş aşkta şu ana kadar aradıklarını bulamadılar. Bundan sonrası için bu konuda umut var mı?
-Konu aşk ise her zaman umut vardır. Kızımız güzel, iyi kalpli, bulur tatlı birini. Seyfettin de bence hem tatlı aşık olur hep duygusal, aşık olsa da izlesek..
-Sennur’la benzeyen yönleriniz var mı?
-Çoook, Sennur benden bir parça, ikimiz de dobrayız. Sadece Sennur süzgeçten geçirmeden konuşuyor bazen, her şey dilinde. Neşemiz birebir aynı diyebilirim eğlenmeyi biliyoruz. Bir de bence öfkemiz de aynı…
– Sizi tanıyabilir miyiz? Sanat dünyasındaki kariyer hedefiniz nedir? Çekimler dışında geçen vaktinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Hobileriniz var mı?
-Hep; başka bedenleri, ruhları, fikirleri canlandırmak istedim. Her türlü, ruh haline ve karaktere ruhumun yakışacağını düşündüm. En azından bunu deneyimlemek istiyorum. Sadece büyük hırslarım yok, çok yönlüyüm bu yüzden oyunculuk yapmak istiyorum. Bir gün dans edip, aşık olmak istiyorum; diğer gün kalbi çocuğuna ötekileşmiş, öğretmen bir anneyi oynamak… Her seferinde; farklı bahçelerde başka bir ruh olmak.. Zıtlıklarla oyunculuğu bulmak, aklımızın alamayacağı sınırları zorlamak gibi…
-Sosyal medya ile aranız nasıl? Sizin instagram hesabınızda fotoğrafınızın altında şunlar yazıyor (Oyuncu, Reji, Morsever, Atsever, İğdesever, Kitapsever, Film Çeker, Dizi İzler, Metin Yazar, At Biner…) Aslında üstteki sorunun cevapları bu cümlede var. Kamera arkasında da görev yapıyor musunuz şu sıralarda? Hangi alanda metin yazarlığı yapıyorsunuz? Sizce oyunculuk mu, yönetmenlik mi, senaryo yazarlığı mı? Hangisi sizi daha çok mutlu eder?
-Bu soruların cevabını çok iyi bildiğimde; yolculuk bitmiş olur benim için. Yaptığım her işten zevk almayı bilen biri oldum hep, çok mu mutsuzum, doğru zamanda başka bir yolda yürümeye çalışırım. İstanbul Arel Üniversitesi’nde Radyo Televizyon ve Sinema okudum. Atları o kadar seviyorum ki gittim onun için de onların ruhunu daha iyi tanıma adına İstanbul Üniversitesi’nde Atçılık ve Antrenörlüğü okudum. Gerçekten her insan atlara dokunmalı, iyileştirici gücü olan bu heybetli karizmatik arkadaşlarımız, iç yolculuğumuzda inanılmaz deneyimler katıyor bizlere. Okumayı öğrenmeyi seviyorum bunun için Marmara Üniversitesi’nde pedagojik formasyon aldım ve itinayla gittim derslere bayıla bayıla öğrendim o dönem hepsini… Oyunculuk derslerini ise Başkent İletişim Bilimleri Akademisi’nde ustalardan aldım… Ne kıymetli oyuncularımız hocalarımız var canım ülkemde. Özel bir konuda metin yazmıyorum tamamen elim gidiyor bazen ve ruh halime göre dökülen cümleler o. Yönetmenlik mi oyunculuk mu? Bu zor bir soru değil; ikisi de.. O monitörden oyuncunun verdiği duygu paha biçilmez benim için, bir de oynamayı düşünün ikisi de gerçekten inanılmaz…