Zeynep Tuğçe Bayat, 8 Şubat 1990 tarihinde Mersin’de doğmuştur. Türk dizi, sinema, tiyatro oyuncusu ve müzisyen.
Adı: Zeynep Tuğçe Bayat
Doğum Tarihi: 8 Şubat 1990
Doğum Yeri: Mersin
Boyu: 1.67 m.
Kilosu: 55 kilo
Burcu: Kova
Göz Rengi: Yeşil
Saç Rengi: Kahverengi
Eşi: Cansel Elçin
Kardeşleri: Tutku Bayat
Instagram: https://www.instagram.com/zeyneptugcebayat/
Evcil Hayvanları: Kedisi var.
Ailesi: Mersin’de doğdu büyüdü, Ailesi organik tarımla uğraşıyor. Bir ablası var. 23 Ağustos 2020 tarihinde kendisi gibi oyuncu olan Cansel Elçin ile evlendi.
Çocukluk yılları: Küçük yaşlardan itibaren oyunculuk konusuna son derece meraklı bir çocuktu. Lise yıllarında okulun tiyatro kollarında aktif bir şekilde yer almaya başladı. İlerleyen süreçte yerel bazı projelerde küçük roller almaya başlayarak kendisini bu anlamda çok daha deneyimli hale getirdi. “Anaokuluna gidiyordum. Sinemaya gittik. Beyazperdeyi ilk gördüğüm anı unutamıyorum. Çok etkilendim. Ortaokulda Mersin Belediye Tiyatrosu’nun ilanlarını gördüm. 12 yaşımdaydım. Yaşça büyük kişiler aradıkları halde seçmelere katıldım. Çok şaşırdılar ama beni yanlarına aldılar. Orada eğitim almaya ve küçük yaşta oyunlarında oynamaya başladım. Çok küçük yaşımdan beri oyuncu olmak istediğimi biliyordum ama küçük bir şehirde yaşadığım için imkanlarım kısıtlıydı. Okulu seviyordum, derslerim de iyiydi. İyi bir üniversitede iyi bir bölüm kazanırsam İstanbul’a gidebilirim diye düşündüm. Öyle de oldu. Ama okuldan çok tiyatroda vakit geçirmeye başlamıştım. Sanatın hemen her alanına ilgi duymakla beraber resim yeteneğimin olmadığını düşünürdüm küçükken. Hatta ilkokulda resim dersi ödevlerimi ablama yaptırırdım. O da onları yapmaya bayılırdı. Çok da güzel yapardı. Ben de odama gider şiir yazıp şarkı söylemeye çalışırdım. Ama bir gün bir çizgi film kahramanına hayranlık duymaya başladım ve saatlerce başından kalkmadan onu çizmeye uğraştım. Bitirdiğimde kimse benim yaptığıma inanmamıştı, ben bile! Demek ki gerçekten yapmak istediğim bir şey olunca resim çizebiliyormuşum! O günden sonra ne zaman yeni bir şey işe girişmeye kalksam ve başlamadan önce bir korku duysam o çocukluk anımı hatırlarım ve şöyle derim kendime; ‘Gerçekten yapmak istiyorsan ve bundan zevk alıyorsan, yaparsın. Korkma. Sadece başla, gerisi gelir.’”
Eğitim hayatı: Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Ardından oyunculuk hayali ile Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nü bitirdi. Aynı zamanda oyunculuk eğitimi için İspanya’ya gitti ve profesyonel oyunculuk eğitimi aldı.
Kariyer gelişimi: Hukuk Fakültesi’nde okurken İstanbul’daki özel tiyatrolarda reji asistanlığı ve oyunculuk yaptı. Çeşitli dizilerde ve reklam filmlerinde rol aldı. Severek gittiği tiyatrolardan birinde işe başladı. “Dört sene boyunca tiyatronun ışık, dekor, kostüm bölümlerinde çalıştım. Son olarak yönetmen yardımcılığı derken bir de baktım Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuşum. Üç buçuk aylık bir avukatlık maceram oldu Hukuk okumam konusunda ailem beni yönlendirdi. Bir an önce oyunculuk yapmak için okulu bütünlemeye kalmadan hızla bitirdim. Hukuk bitince Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’ne başladım. İkinci sınıfta öğrenci değişimiyle İspanya’ya gittim. Dil öğrendim. İspanyolca oyunda oynadım. Ayrıca yabancı dilde deneme çekimlerine de katıldım.”
Oyunculuğa ilk adım: Televizyon macerasına 2007 yılında, ‘Arka Sıradakiler’ dizisiyle başladı.
Hangi proje ile parladı? ‘Yıldız Masalı’ dizisinde canlandırdığı ‘Pelin’ karakteri ile dikkatleri üzerine çekti.
Kişilik özellikleri: En baskın kişilik özellikleri, çalışkan ve meraklı olması. “Azimli biriyim. Karşıma çıkan ilk zorlukta kaçıp, gitmem. Üzerine giderim, en iyi şekilde yapmak isterim. Aslında sonuçtan çok bu yolculuk beni mutlu ediyor. Tabii ki sonucu mutlu etmeyince dinlenmeyi, bırakmayı ve vazgeçmeyi de öğrendim. Öyle körü körüne bir şeyin peşinden koşmak doğru değil.”
Kişisel gelişim: Sürekli yeni şeyler öğrenmeye ve kendisini geliştirmeye meraklı bir kişiliğe sahip. “Gerçek şans ya da büyük şans insanın hayatına ya bir ya da iki kez gelir. İşte ben o şans geldiğinde onu iyi değerlendirebilmek için kendimi geliştiriyorum. Dil öğreniyorum, müzikle ve sporla uğraşıyorum. Ve mümkün olduğunca şansımı kendim yaratmaya çalışıyorum. Çünkü başarıların tesadüf olmadığını düşünüyorum, tabii kalıcı olanların. Dil öğreniyorum. İngilizce ve İspanyolca biliyorum. Şu anda Fransızca’yı geliştiriyorum. Ders alıyorum ama gerçekten ilerletmek için ders almak yeterli olmuyor. Ders dışında da zaman ayırmak çok önemli. Bir de müzik var. Şarkı besteliyorum, söylüyorum. Biraz piyanoyla uğraşıyorum. Tüm bunlara spor ve her fırsatta seyahat eklenince boş zaman diye bir şey bilmiyorum ben.”
Düşünce yapısı: Canlandırdığı her yeni karakterten başka bir şey öğrendiğini düşünüyor. “Bazen bende olan ama daha önce fark etmediğim özelliklerimi keşfediyorum, bazen de asla deneyimleyemeyeceğim şeyleri deneyimlemiş oluyorum. Heyecanlı, rutini olmayan bir meslek. Bende hep bir çocuk merakı uyandırıyor. Bu da yeni şeyler öğrenmek demek. Ayrıca küçüklüğümden beri not tutarım, çantamda küçük bir ajandayla geziyorum. Çoğunlukla yapacaklarımı değil yaptıklarımı yazıyorum. Günlük diyemem ama bir tür seyir defteri. Ara sıra eski defterleri karıştırmaya bayılıyorum. Çocukluğumdan beri yaptığım için kaç tane defterim var bilmiyorum.”
Mutluluk kaynağı: Hayatında yaptığı en cesur hareketin İspanya’ya gitme kararı alması olduğunu belirtiyor ve bunu yapmış olmaktan mutluluk duyuyor. İspanya’ya gitmek en cesurca hareketlerimden biriydi. Gittiğim yerde kimse İngilizce bilmiyordu. Ben de İspanyolca bilmiyordum. Tek başıma eğitim masraflarımı karşılamak için restoranlarda, dönercilerde çalıştım. Bir Türk restoranında mücver, sütlaç yaptım.”
Aşka bakışı: “Aşk istediğimiz zaman seçip istediğimiz zaman vazgeçebileceğimiz bir şey olsaydı ne bu filmler, romanlar, ne de şarkılar olurdu bana göre. Uzun ilişkinin sırrı, sevgi ve saygı bence. Klişe gelebilir belki ama bu her ilişkide böyle, iş ilişkisi ya da arkadaşlık ilişkisi fark etmiyor. İyi bir ailem, dostlarım var ama içten içe hep tek başıma ve yalnızdım. Birinden yardım, destek kabul etmez, her şeyi kendim hallederdim. Cansel’le bir bütünün iki yarısı gibi olduk. Tamamlandım. İlk kez 2010 yılında, ‘Gönülçelen’ dizisinin setinde karşılaştık. Hukuk Fakültesi son sınıfta okuyor, bir yandan tiyatroda çalışıyordum. Hedefim oyuncu olmaktı. O dizide Cansel’in öğrencisini canlandırdım. Altyapısını bilmiyordum ve konuşmalarından dolayı ‘Ne ukala adam’ diye düşünüyordum. 20 bölüm falan oynadık. Set biterken numarasını verdi. İçimden, ‘Ben ne arayacağım ki seni gıcık!’ dedim. Numarayı aldım ama bir daha görüşmedik. Uzun yıllar sonra, evimin yakınında bir kafede oturuyordum. Tesadüfen karşılaştık. Kafeye girdim, Cansel’i gördüm. ‘Beni tanımasa bari’diye düşündüm. Konservatuvarı bitirmiş Shakespeare’in ‘Fırtına’sını oynamaya başlamıştım. Bundan çok etkilendi, beni daha ciddiye aldı. Oyuna gelmek istedi, böylelikle zaman içinde ilişkimiz başladı. Doğum günümde ‘Seni çok seviyorum, hayatım boyunca benimle olmanı istiyorum’ dedi, parmağıma bir yüzük taktı. ‘Benimle evlenir misin?’ falan demedi ama parmağımda bir yüzükle öylece birbirimize baktık. Fransızlar böyle evlenme teklif ediyor herhalde dedim. Öyle de kaldı. Bir de ben olaya tektaş olarak bakmıyorum. Benim için daha önemli şeyler var. Evlilik bir kadın için hiçbir zaman nihai bir amaç olamaz. En azından benim aklımda olan bir şey değildi.”
Müzik Kariyeri: Şarkı sözleri ve single çalışmaları var, yenileri de gelecek. “Kafamın içinde konuşan o her kimse susana kadar ben yazmaya devam edeceğim sanırım. Üstelik onu ne kadar sevdiğimin de farkında, o yüzden beni bırakıp gideceğini sanmıyorum. Çok yakında yeni şarkılar geliyor, yoğun bir hazırlık aşamasındayım. Aceleci değil ama kararlı olmak istiyorum. Eğitim odaklı bir insanım. Bir konuda bir şey ürettiğimi söyleyerek birilerinin karşısına çıkıyorsam biraz mesai harcamak gerektiğine inanıyorum. Yoksa şu an tüm dünyada herkes oyuncu, herkes müzisyen. Her şey bu kadar kolay olursa ortaya çıkan işlerin kalitesi düşüyor, bu işi hakkıyla yapanlara bu çok büyük bir haksızlık, en çok da ürettiğin işlerin alıcılarına haksızlık.
İlk sinema filmi: Ender Mıhlar/ Şansımı Seveyim
Hayata bakışı: Başarının ancak yaptığın işi sevmek ve motivasyonla mümkün olacağını düşünüyor. “Bugüne kadar başında şanssızlık sandığım bir sürü şeyin aslında büyük bir şans olduğunu gördüm. Panik yapmıyorum artık, bir bildiği vardır diyorum evrenin. Hayat mottom; Her sene hiç görmediğim bir yere gitmek ya da hiç bilmediğim bir şey öğrenmek diyebilirim.”
İş hayatına bakışı: Ekran için güzelliğin değil, iyi oyuncu olmanın avantaj olduğunu düşünüyor. “Her toplumun ayrı bir güzellik anlayışı var. Güzellik algısı çok değişken, hele ki günümüzde. Son zamanlarda herkes birbirine benziyor. Bence ekran için avantaj, kendin ve iyi bir oyuncu olmak yani güzel değil, iyi oyuncu olmak. Başarıların tesadüf olmadığını düşünüyorum, şansımı kendim yaratmaya çalışıyorum. Çağa ayak uydurmak da önemli. Demek istediğim geçici olsa bile popüler olanın peşinde koşmak değil. Aklın ve sezgilerin yardımıyla değişimi gözlemlemek ve gelişenle birlikte gelişmek. Dijital projelerin en güzel yanı daha kolay ve hızlı bir şekilde daha çok insana ulaşmak. Bunu hangi oyuncu istemez ki? Yine de mesleğini çok seven bir oyuncu olarak projenin bütünü beni en çok ilgilendiren şey oluyor. Senaryo, karakter, yönetmen, yapımcı. Sadece yayınlanacağı platform değil, hepsi çok önemli. Zaten dijital platformun izleyicisi de daha seçici olmaya başladı. Bu da işlerin daha iyi olmasını sağlıyor. Bu güzel bir döngü.”
Kariyer planı: Uluslararası bir film projesinde yer almak en çok istediği şeylerden biri. Bu yüzden yabancı dilini geliştirmeyi hiç ihmal etmiyor. “Ancak son dönem Türk sinemasında uluslararası düzeyde çok başarılı işler çıkaran Türk yönetmenler var. Herhangi biriyle çalışma şansını dört gözle bekliyorum. Bir oyuncu olarak hemen her türlü rolü oynamak istiyorum elbette ama bir müzisyeni oynamak bana çok şey öğretirdi. Bir de bugüne kadar oynamadığım, sert ve köşeli bir karakteri deneyimlemek çok istiyorum. Tiyatro, sinema filmi ve televizyon; üçünün de yeri ayrı. Sahne üstünde her şeyi bir yana bırakıp ‘şimdi ve burada olmak’ dünyanın en zor şeyi olabilir. O yüzden tiyatro bana bambaşka bir haz veriyor. Sinema ise ölümsüzlük demek. Özenle sakladığınız aile albümü gibi bir şey. Televizyon da izleyici ve oyuncuyu kavuşturan en kısa köprü. Hepsi de birbiriyle bağlantılı. Aynı zamanda kız kardeşimle ortak kurduğumuz More Design Objects adında takı markası var onunla ilgilenmek de benim için ayrı zevk. Kız kardeşim Tutku endüstri ürünleri tasarımcısı. Milano’da yine aynı alanda yüksek lisans yapıyordu. Ben de o sırada İspanya’da oyunculuk okuyordum. Birbirimizi sık sık ziyaret ediyor, birlikte müzeler, fuarlar geziyorduk. Takı ve aksesuar tasarımı bu sürede onun aklına girmiş. İkimiz de İstanbul’a döndüğümüzde Tutku hemen atölyelere koşmuş, kendi takılarını yapmaya başlamıştı bile! Yaptıklarını önce kendimiz takıyorduk ve çevremizdeki herkesin dikkatini çekmeye başladı. Herkes bu tasarımların hangi markaya ait olduğunu soruyordu. Bu durum benim de hoşuma gitti. Birlikte bir marka kurmaya karar verdik. Tutku tasarımları yapacaktı, ben de geri kalan tüm konularda ona destek olacaktım. Başladık ve şimdi de gayet güzel gidiyor.”
Erkekte çekicilik kriteri: Zekâ ve donanıma çok önem veriyor. “Tembel insanlardan hoşlanmıyorum. Çok enerjiğim, bana ayak uydurmak zordur. Cansel’in hayat enerjisi çok fazla. Donanımı da beni çok etkiledi. Ufkumu açan bir adam.”
Hangi filmden etkilendi? Ingmar Bergman’ın yönettiği ‘Persona’ filmi
Doğa ile ilişkisi: Doğanın büyük gücüne inanıyor. “Beden ve ruh sağlığının bir bütün olduğunu ve bunun için de çok uzağa değil, doğanın kendisine bakmamız gerektiğini ailem sayesinde çok erken fark ettim ben. Ailem organik tarım yapıyor, fırsat buldukça ben de gidiyorum, ekiyorum, biçiyorum, hayvanlarla oluyorum, katkısız, organik ürünler yiyorum. Ama işim gereği şehir hayatına geri döndüğümde bedenimin hastalandığını, hemen arkasından ruhumun da ona uyum sağladığını hissediyorum. Bunu da ancak düzenli spor ve düzgün bir beslenmeyle durdurabiliyorum. Haftada iki gün EMS sistemiyle antrenman yapıyorum, genellikle ailemin yetiştirdiği ürünlerle kendi yemeğimi kendim yapıyorum.
Formunu nasıl koruyor? Düzenli olarak spor yapıyor ve sağlıklı besleniyor. “Bu yoğun tempoyu başka türlü kaldıramazdım sanırım! Üstelik kış aylarını hiç sevmiyorum, sporu ve sağlıklı beslenmeyi bıraktığım anda sabahları uyanamıyorum, gün içinde sürekli yorgun hissediyorum ve yoğunluğumun arasında işlerimi yetiştiremiyorum. Kendi oluşturduğum beslenme düzeninden çıktığım anda gün içinde rahatsız hissediyorum, uyku kalitem düşüyor, stresi yönetmekte zorlanıyorum. Bana kendimi iyi hissettiren bu beslenme düzenimi uzmanların görüşünü alarak ve kendimi, vücudumu dinleyerek üç senede oluşturdum. Hala bir tık iyisi var, hissediyorum. Dikkatli beslenmeye alıştıktan sonra hayatımda büyük değişiklikler oldu. Uykum daha kaliteli, gün içinde enerjim bitmiyor. Ne yediğinin dışında ne zaman yediğinin de önemi var. Akşam 06:00 ile sabah 10:00 arası olabildiğince bir şeyler yememeye dikkat ediyorum. Kendimi zorlamadan araştırmaya, okumaya, denemeye devam ederek geliştirip daha iyi hissedeceğime inanıyorum.”
Tüm dünyada en sevdiğin şehir/ülke hangisi? Sevilla / İspanya
Çantasında her zaman bulundurduğu üç şey? Not defteri, kalem, dudak nemlendiricisi.
Kedi insanı mı? yoksa köpek mi? “Kedi ama köpeklerin de ayrı yeri var.”
En büyük fobisi ne? Sevdiklerine bir şey olması.
TELEVİZYON DİZİLERİ
2009 – Arka Sıradakiler / Öğrenci
2010 /2011- Gönülçelen / Nevra
2011 – Yıldız Masalı / Pelin
2014 – Ah Neriman / Yeşim
2015 – Çilek Kokusu / Gonca
2016 /2017- Seviyor Sevmiyor / Buket
2019 /2020- Afili Aşk / Ceyda Aran
2020/2021- Kuruluş Osman / Targun Hatun
2021- Senkron
SİNEMA FİLMLERİ
2018- Akvaryum / Kısa Film
2017- Şansımı Seveyim/ Yaprak
TİYATRO OYUNLARI
2018- Closer / Oyuncu
2017- Fırtına / Miranda
ÖDÜLLERİ
2019- Ekin Yazın Dostları Tiyatro Ödülleri / Kadın Oyuncu / Closer
SARKILARI
2015 – Küçük Şeyler
2016 – Karlar Kraliçesi