Doktor sordu oyuncu Birand Tunca kanser hastası yakını olmanın ne olduğunu anlattı. Oyuncu Birand Tunca 8 yıldır tedavi gören annesinin kanser tedavisinde yaşadığı tecrübeleri, zorlu sürecin kendi kişiliğine kattıklarını annesinin doktoru Tıbbi Onkoloji Uzmanı Dr Esat Namal’la yaptıkları Namal’ın Youtube sohbetinde tüm içtenliğiyle anlattı.
Birad Tunca, Erkenci Kuş dizisiyle öne çıkan isimlerden birisiydi. Oyuncu sette Demet Özdemir ile de iyi bir arkadaşlık kurdu. İkili birlikte dertlerine de ortak oldu. Birand Tunca’nın annesi kanser tedavisi görmekteydi. İşte o dönemde genç oyuncuya, Özdemir’in büyük bir destek verdiği ortaya çıktı. Biran Tunca, “Tabi bu tedavi süreci çok zor süreç. Pek kimse bilmez Demet (Özdemir) bilir; annemin kemoterapisinin yanından çıkıp üç saat sonra Erkenci Kuş setine dizi çekmeye gidiyordum. Setten izin ala ala onun yanına geliyordum. Bununla başa çıkmak kolay değil ama bu bana başka bir olgunluk kattı. Özellikle annemi yanıma aldığım döneminden sonra, annemle babamın ayrılma dönemi var hayatımda önemli dönüm noktasıdır, şunu anladım 4 senede bir erkek evlat olabilmek ne demek onu anladım” diye konuştu…
İşte Birand Tunca’nın programda söylediği sözlerden bir bölüm: ‘’Okulda çok başarılı bir öğrenciydim diyemem, bu çok doğru bir örnek değil ama liseyi tek defterle bitirdim diyebilirim. Hayalperest bir çocuktum. Masa başında sürekli bir yere bağlı kalmak bana göre değildi. Günlük rutinimde bile benim ruh hallerim öyle değişik ki sosyal statü gereği biri olmak bana uygun değildi. Sadece mesleğimin dışında insan olmanın da tadına varabileceğim bir noktada baktığım için konservatuvara girdim ve kazandım.
Diriliş Ertuğrul televizyondaki ilk işimdi. O dönem tarihi diziler o kadar gündemdeydi ki benim de hayatımda ne istediysem olmaya başladı. At binmek, bunun eğitimin almak çok istiyordum bir anda Diriliş Ertuğrul dizisinden teklif geldi. Bir bölüm oynadı sadece ve o bir bölüm için 3 ay eğitim aldım. Konservatuvardan yeni çıkan biri için bu çok önemli bir tecrübeydi. Sonra Aşk Laftan Anlamaz ve ardından Erkenci Kuş dizileri geldi. Çok önemli bir izleyici skalası edindim bu diziyle.
Sporla iç içe bir öğrencilik zamanım oldu. Eski yüzücüyüm. Kelebek stilinde Türkiye şampiyonluğum filan var. Yüzmeyi de bir günde bıraktım. Sürekli fayansa bakmak bana göre değildi, bıraktım. Sabah akşam sıkı antremanlarım vardı. Sürekli üç kol bir nefes derken sıkıldım.
Hayatta o kadar saklanıyoruz ki artık saklanmama üzerine bir şeyler yaratmak istediğim dönemimdeyim. Zaten sürekli maskeleniyoruz hayatta. Sete gidiyoruz (ya da sokağa çıkıyoruz) başka biri olarak davranıyorlar. Ben şunu kabul eden bir insanım; oyunculuk benim sadece mesleğim, karakterim değil. Beni diğer insanlardan ayıran sadece her gün zap yapılan kanallardan birinde görüp evlerine konuk etmeleri bu kadar. Allah’ın ayırmadığı bir noktada ben kimi neye göre ayıracağım. Bunları arıyorum, kendimi arıyorum hala, sürekli ben kimim diyorum.
Annem hastalığıyla ben 15 yaşımdayken tanıştı. O ilk kemoterapiyi aldığında bana gülüyordu. Ama biliyorum ki içerde ağlıyor. Onu kusarken gördüğüm o ilk andan itibaren her şey değişmeye başlamıştı benim için.
Tabi bu tedavi süreci çok zor süreç. Pek kimse bilmez Demet (Özdemir) bilir; annemin kemoterapisinin yanından çıkıp üç saat sonra Erkenci Kuş setine dizi çekmeye gidiyordum. Setten izin ala ala onun yanına geliyordum. Bununla başa çıkmak kolay değil ama bu bana başka bir olgunluk kattı. Özellikle annemi yanıma aldığım döneminden sonra, annemle babamın ayrılma dönemi var hayatımda önemli dönüm noktasıdır, şunu anladım 4 senede bir erkek evlat olabilmek ne demek onu anladım.
Bir duam vardı, yalvara yakara ‘Allah’ım istediğim hayatı yaşadığımı, ekranda bir şeyler yapabildiğimi ya da kendi ayaklarımın üzerinde durabildiğimi anneme göstermeden onu benden alma’ dedim. O da dualarımı kabul etti ki annem de burada stüdyoda işte bizi izliyor, hayatımın anlamı.
Bu süreçte bir sürü hayat hikayesi görüyorsunuz. Ben her beş ayda bir üç ayda bir pet çekiminde, bt çekiminde annemle benim psikolojimiz şöyle; acaba ne olacak? Çünkü bilmiyoruz. Bugün iyi gidiyor tedavimiz ama yarın ne olacak bilmiyoruz. Tevekkül dediğimiz şeyin tekamül dediğimiz şeyin tam sınandığı nokta bu. Benim inancıma göre teslimiyet noktası bu.
Benim Dr. Esat Namal ile yani sizinle tanışmam da çok önemliydi. Öğrenciyim işim yok maddi zorluklarım var. Ve annemin artık tedavi sürecinde bir şeylerin değişmesini istiyorum. O dönem bir hastanede tedavi görüyordu ama pek içime sinmiyordu. Birinden duydum ve randevu alıp Kanser Derneği’nin bir gün kapısını çaldım. Dedim ki ‘Ben annemi kurtarmak istiyorum.’ Şaşırdılar biraz çünkü onlar bilmeden kimseye boş umut vermek istemiyorlar, sağ olsunlar destek oldular ve karşımıza annemi emanet edebileceğimiz birin sizi çıkardılar.’
Annemin kemoterapide yılların verdiği yorgunluğa rağmen sizin odanızdan çıkarken ki o mutlu yüzü asla unutmadım.’’