Reality TV’nin aslına bakarsanız çok köklü bir geçmişi bulunmamakta. 90’lı yıllarda ortaya çıkıyor, drama ve sitcom yapımlarıyla kıyaslandığında daha düşük maliyetlerle yapılıyor olmasından mütevellit kanallarca tercih edilir hale geliyor. Bu sebeple ‘reality tv nasıl doğdu’ gibi bir soruya tam olarak bir cevap bulmak mümkün değil. Ancak medya teorisyenlerinin araştırmalarına bakarak bu janrın menşesine dair bir fikir edinebiliriz elbet. Buna göre; Reality TV; tabloid gazetecilik, tv belgeselciliği ve popüler eğlence kültüründen mürekkep hibrit bir oluşum. Bu üç kategorinin birleşimi olarak, medya endüstrisinin 2000’li yıllarda bir pazar ekonomisine dönüşmesiyle ve televizyonun bütünüyle ticarileşmesiyle ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Tabloid gazetecilik nasıl ‘olağandışı’ medya içeriklerine yer vererek (mesela duşta Gülben Ergen şarkısı söyleyen Fatih’in meşhur olması), özel hayat ile kamusal hayat arasındaki çizginin kaybolmasını sağlıyorsa, bir yönüyle Reality TV de biz izleyicilere, birilerinin ‘işlenmemiş’ ve ‘olağandışı’ görüntülerini servis ediyor. Keza reality şovlarında belgeselciliğe has birçok ögeye şahit oluyoruz. Bir belge niteliğinde ‘yaşananların’ ekrana aktarılması bunun başlıcası. Big Brother evindeki gizli kameralardan kişileri ‘onların haberleri olmaksızın’ izlememiz veya Survivor’da yarışmacılarla yapılan röportajlarda sorulan soruları duymuyor oluşumuz ve yarışmacıların gaipten birileriyle sohbet ediyor gibi algılanması ‘gerçeğin’ belgelerini önümüze koymayı sağlıyor. Ve bu tip programlarda şöhret sahibi kimselerin de boy göstermesiyle popüler kültüre de selam çakılmış olunuyor.
Survivor’ı anlama klavuzu!
332
Önceki gönderi