‘ANNEMİN YARASI’NDA NERMA’YA HAYAT VEREN BELÇİM BİLGİN BAKIN ROLÜNE KİMİNLE ÇALIŞMIŞ?..
Vizyondaki ‘Annemin Yarası’nda Nerma’yı oynayan Belçim Bilgin, “Halam psikiyatr, ençok mesaiyi onunla geçirdim ” diye konuştu.
Nerma’yı okurken neler hissettiniz?
Okurken karaktere aşık oldum. Nerma’nın derinliğine, yaşadığı travmayla baş etme yoluna ve aslında her şeye rağmen sevginin birleştirme ihtimali olabileceğine, sevginin bir umut olabileceğine, yaraları sararken aslında tek çarenin sevgi olabileceğinin ispatı gibi bir karakter. Mirsad’ın aşkıyla bir şekilde kendini ve zihnini manipüle etmiş. Çok kırılgan, derinlikli.
Başından da tecavüz gibi zor bir olay geçiyor…
Aslında hayatta mutlu olabilmek için çok büyük şeylere ihtiyacımız yok. Sadece sevgiye ihtiyacımız var. Bazı yaralar geçmese de, izi kalsa da o yarayla yaşayabilmeye tahammül edebilecek hale getirebilir sevgi. Aslında Nerma ve Mirsad bunun örneği gibi.
Filmde bir çocuğun ailesini arama hikayesi anlatılıyor. Anne olarak bu film size neler yaşattı?
Bana zaten Nerma olmak başlı başına çok şey yaşattı. Anne, kadın, hasta hallerinin hepsi bambaşkaydı. Çok katmanlı bir karakter. Anne olan tarafım içimde çok fazla şeylerle baş etmek zorunda kaldı.
Rol için hazırlığınız oldu mu?
Halam psikiyatr ve aslında en çok mesaiyi onunla geçirdim. Nerma’nın ruhunu anlamaya çalıştım. Oraya giden yolda hastalığı benim için çok büyük besleneceğim unsurdu. O yüzden hastalığın yarattığı ruh halini anlamaya çalıştım. Sonra diyaloglar ve sahneler o kadar güzel yazılmıştı ki, oraya gidince gerçek mekanlarda provalar yaptık. Film başlamadan önce o evde yaşadık. O dönemle ilgili yapılmış bir sürü belgesel izledim, o kadınların gerçek hikayelerinin kitaplarını okudum.
Yurt dışında film çekmenin zorlukları neler?
Hiçbir zorluğunu, olumsuzluğunu görmedim. Çekimlerin nerede yapılacağını filmin doğası belirliyor. Bu filminde tam öyle kendi dünyasında çekilmesi gerekiyordu. Bence yurt dışı ya da şehir dışı değil de, gece kendi evinizde yatmadığınızda o başka bir şey oluyor. Filmin dünyasından çıkmıyorsunuz.
Kadroda güçlü oyuncular var ve beklenti fazla. Bu tedirgin ediyor mu?
Her film çekildiği zaman oyuncunun kafasını kemiren bir şeydir. Filmin son sahnesi bitip, gece kafanı yastığa koyduğunda eğer hiç keşken yoksa o anda film bitiyor. Sonra hayal ettiğiniz dünyanın ne olduğunu perdede izleyip, seyirciye teslim ediyorsunuz. Bence hiçbirimizin ‘Keşke’sinin olmadığı bir süreçti.
Sinema gişesini etkileyen birçok dinamik var. Ülkenin durumu, psikolojisi, insanların ne izlemek istediği gibi. Biz arkasında durabileceğimiz namuslu bir iş yaptık mı, ben yaptığımıza inanıyorum. İçim rahat. Sonrasında ne olacağı seyircinin takdiri.
‘Her şeyden önce vicdanlı bir insan olsun’
Rodin’in oyuncu olmasını ister misiniz?
Kendisi ne isterse, nasıl mutlu olacaksa onu olmasını isterim. Ama her şeyden önce vicdanlı, merhametli, hayata güzel yüreğiyle bakan bir insan olmasını isterim. Sonra ne olduğunun önemi yok.
Eşiniz Yılmaz Erdoğan, Muğla Köyceğiz’de futbolla uğraşıyor. Sizin de oraya yerleşme gibi bir düşünceniz var mı?
Şu anda yarı zamanlı bir şey başladı, bir oradayız bir buradayız gibi. İleride nasıl bir şeye döner hiç bilmiyorum. Şu anda zaten dizi varken olabildiği kadarını yapıyoruz.
‘Nerma benim gözbebeğim’
Son yıllarda komedi filmlerinin gişesi daha yüksek oluyor. Drama filminizin gişesiyle ilgili bir tahmininiz var mı?
Bu toplumsal bir şey. Demek ki insanlarımızın komedi izleme ihtiyacı var. O da bir ihtiyaca çare oluyor. Ne güzel, tabii ki yapılsın ve gerçekten de onlara iyi geliyorsa, bir süreliğine mutlu ediyorsa bu böyle gitsin. Ama sinema ve sanat öyle bir şey ki tek bir şeyle kategorize edilemez.
Bir sürü çeşidi olabilir. Dramda aslında Türkiye’nin çok sevdiği bir tür. Bu dönem böyle demek ki, bünyeler dram izlemeyi kabul etmiyor.
‘Annemin Yarası’ filminin sizin hayatınızdaki yeri ne olacak?
Hiçbir zaman kıyas yapmayı sevmiyorum. Yer aldığım projelerin her biri değerli, özel anıları var ve hepsi başka bir şeydi. ‘Annemin Yarası’ filminde oynadığım Nerma, karakteri açısından çok değerli bir yerde hep kalacak. Nerma beni insan malzemesi üzerinde neler olabileceğiyle ilgili çok acayip yerlere götürdü. Bir sürü açısıyla beni hayran bıraktı. O yüzden de galiba benim gözbebeğim
İki yıldız kadının da anlaşması zor derler. Siz Meryem Uzerli’yle bu enerjiyi nasıl tutturdunuz?
Bu cümleye hiçbir zaman inanmadım. Ayrıca benim Beren Saat’le de ilişkim ortada. Şöyle bir şey düşünüyorum; bizim meslekte insanlar kıyasa düştüğü zaman orası bir cehennem. Kıskançlığa düştüğü zaman orası bir cehennem ki bu da normal. Hepimiz insanız ve içimizde birçok duygu var. ama yakın arkadaşlarım işini sadece en iyi şekilde yapmaya çalışan ve bundan başka gayesi de olmayan kişiler. İlle bu bir yarışsa kendi adıma söylüyorum; ben kendimle yarışıyorum.
‘Kördüğüm’e gözüm kapalı girdim’
Rodin’den sonra hep sinema filmlerinde yer aldınız. Bunu bilerek mi yaptınız?
Her zaman Rodin en az beş yaşına gelsin ve ondan sonra dizi seti performansına gireyim diye düşündüm. İyi ki de böyle düşünmüşüm. Rodin şimdi gerçekten benim işimi anlayabilecek dönemde. Sete geliyor ve görüyor. ‘Annem çalıştığı için benim yanımda değil’i algılayabilecek bir yaşta.
‘Kördüğüm’ dizisi için de yönetmen Ömer Faruk Sorak’la daha önceden yakaladığımız bir enerji vardı, Ömer hocanın varlığıyla gözüm kapalı bir şekilde girdim diziye.
Çekimleri nasıl geçiyor?
Oldukça yoğun ve güzel.
Dizi süreleri hakkında fikirleriniz neler?
Bence acil bir şey yapılmalı. Televizyon dizilerimizin dünyada hatırı sayılır bir yeri var. Ulaştığımız değerli bir kitle var ve bu kolay yakalanamadı. Yıllarca emek verildi. Bu süreler uzadıkça doğal olarak haftada 150 dakika yetiştirmeye çalışan insan evladı, elbette canı çıkarak çalışır.
Canı çıkarak çalıştığı zamanda yer yer fire vermemek de kaçınılmaz. Bu fireler de işlerin kalitesini düşürür. Tek bir kişinin karar almasıyla hiçbir şey değişmez. Özellikle yapımcıların birlikte alacağı kararla bir şeyler değişebilir. Umarım o iradeyi bir gün gösteririz.
Abdullah MALKOÇ /MİLLİYET