TelevizyonGazetesi.com / Detay – Farklı ülkelerde uyarlanan Fransız dizisi Dix Pour Cent yani bilinen adıyla Call My Agent, Türkiye’de de Menajerimi Ara olarak ekranlara geldi. Star TV’nin bu sezonki en büyük sürprizlerinden birisi olan dizinin reyting sonuçlarının geldiği nokta bir gerçeği de ortaya çıkardı.
İlk başladığında çok iyi oranlar elde eden dizi, Masumlar Apartmanı ve Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz başlayınca ciddi bir düşüş yaşamış ve Salı günlerinden Pazar günlerine alınmıştı. Menajerimi Ara bir ara AB grubunda en çok izlenen dizi de olmayı başardı. Ancak Teşkilat dizisi başlayınca yine izleyicisini kaptırdı. Güçlü bir oyuncu kadrosu bulunan dizinin şimdilerde çok düşük seyreden reytinglerine rağmen yayınlara devam ettiği görülüyor.
Star TV, düşük maliyeti nedeniyle Menajerimi Ara’yı sahiplenmeye devam edecek. Yaz aylarında da sürmesi planlanan dizinin reklam gelirlerinin de kanalı tatmin ettiği ve reytinglerin bu noktada belirleyici olmadığı da ortaya çıkmıştı.
Oyuncu ve menajerler arasındaki ilişkiye yönelik bir dizi olan Menajerimi Ara, birçok ünlü ismin konuk olarak katılması ile de sık sık gündem oldu. Ancak tüm bu artı olarak görülen avantajlar reytinglerde bir istikrar yakalanmasını sağlayamadı. Diziye olan ilgi git gide düştü.
Milliyet Blog yazarlarından Anibal Güleroğlu, değerlendirme yazısında Menajerimi Ara’nın Türk izleyiciye uymadığını ifade etti.
En çok sorulan soru “Yerli versiyon neden orijinalinin başarısına yakalayamadı?” şeklinde oldu. Anibal Güleroğlu da yazısında bu sorunun yanıtlarını aradı ve şöyle yazdı:
“2020 Ağustos sonunda ilk bölümüyle izleyici karşısına çıkıp Total’de ikinci gelen dizinin süreç içinde kan kaybetmesinin ve gün değişiminin de fayda etmeyerek nihayetinde ilk on arasına dahi girememesinin öncelikli nedeni, bu yapımın içeriğinin bizim izleyici algısına hitap edecek motiflerle donatılmaması!
Şöyle ki; bizdeki klasik televizyon izleyicisinin bir işi beğenmesi için senaryonun, ya sıra dışı karakterler barındırması ya da entrika abartılarına-çatışmacılığa bolca yer vermesi lazım. Yani sakin-düz ilerleyen konulara, normal hayatla paralel karakterlere ve ince esprilere pek sıcak bakılmıyor buralarda. Dolayısıyla ünlü bir ajansta yaşananları işleyip araya aşk olayını sıkıştırırken böylesi naif unsurlarla ilerleyen ‘Menajerimi Ara’nın da bu algının kurbanı olmasına şaşmamak gerek.
Bunun ötesinde dizinin rekabetçilikte elini zayıflatan bir diğer husus, bölüm konuklarının zayıflığı oldu. Başlangıçtaki bölümlere ünlü isimleri konuk ederek dikkat çeken yapım, sonrasında gittikçe silikleşen ve izleyicinin merakından uzak isimleri bölüm konuğu yapmaya başladı. Oysa bu dizinin püf noktası, çokça popüler kişileri doğal halleriyle yansıtıp herkes tarafından merak edilen yönlerini ve çalışma tempolarını ele almaktı!
Ancak ‘Menajerimi Ara’ bu püf noktasını çabucak göz ardı etmeyi seçti. Artık rakipsizliğin yarattığı avantajla elde edilen sıralamanın kalıcı olacağını düşünerek mi, yoksa konuk edecek popüler ünlü bulamadığı için mi bilinmez… Egosu şişik kişilerin zorlama geyik muhabbetinden ibaret hale gelen olayın ‘ünlü konuk’ kanadı salıverildi ve merak duygusu sıfırlandı.
‘Menajerimi Ara’ya darbe vuran bir diğer detay, dizinin süresiydi. Orijinalin bölümleri 70 dakikayı bulmazken bizde 150 dakika rutinine uyduruldu. Gel gör ki böylesi bir yapımın içeriği upuzun bölümleri kaldıracak türden değildi. Böylece komedi unsurları da taşıyan orijinal içeriğin uyarlama hali çatışma temposu düşük, dırdırı bol bir hale geliverdi. İzleyici de kaçtı.
Dahası yerli versiyonun içerik ve karakter yönüyle orijinali kadar özgür ve özgün olmayı, kimi çekincelerden dolayı gerçekleştiremediği de aşikar. Buna bir de sürekli artan güçlü rakip gerçeği eklenince, orijinalinin yol haritasını izleyemeyen ve bizdeki algı kriterlerine uymayı da başaramayarak iki arada bir derede kalan ‘Menajerimi Ara’nın ikinci sezonu iyice suya düştü.
Velhasıl;Ay Yapım imzasını taşıyan ‘Menajerimi Ara’, gelişime uygun içerik yapısına ve acil şifalar dilediğim Canan Ergüder, Barış Falay, Ahsen Eroğlu gibi uyumlu-başarılı oyuncu kadrosuna rağmen, gerek izleyici algısından gerekse yapımın kendinden kaynaklanan hatalardan dolayı, umudun hüsrana dönüştüğü işlerden biri!”