Ana sayfa Dizi Haberleri Fatih dizisinde Serkan Keskin’in rolü büyük yankı getirecek

Fatih dizisinde Serkan Keskin’in rolü büyük yankı getirecek

tarafından ker_def

Şehzade Orhan Kimdir? Mülteci Orhan Kimdir?
Dünyada çağ değiştirten bir fetihtir İstanbul’un Fatih tarafından fethedilmesi. Yazılanları okurken bile insanın hayal dünyasına sığmayacak taktikler ve düşüncelerle örülmüş bir zaferdir. Fetih 1453 dizisinde karşımıza çıkan, aklımıza takılan bir adam vardır ki Şehzade Orhan, Osmanlıya karşı koz kullanılmış bir adam, insanın inanası gelmiyor.
Fakat dönem entrika dönemi sanki şimdilerde değil mi?
Şehzade Orhan, Feridun Dirimtekin ve Hammer’e göre Yıldırım Bayezid’in en büyük oğlu olan Emir Süleyman’ın torunu, Dukas’a göre de Emir Süleyman’ın oğludur. Kritovulos, Fatih’in amcalarından biri diye anlatıyor. Hakkı Uznçarşılı’ya göre kim olduğu kesin değildir ama Emir Süleyman’ın Rumeliye geçmek için daha çocuk olan ve rehin verdiği kardeşlerinden biridir.
Bizans’ın elinde esir olan bir Şehzadeyi Dukkas, Yıldırım Bayezid’in oğlu diye anlatmıştır. İş biraz çetrefilli yani! Dukkas, Şehzade Yusuf’un esir tutulduğunu, Şehzade Kasım ile Fatma Sultan’ın ise salındığını anlatmaktadır. Şehzade Yusuf İstanbul’da vaftiz olmuş, burada ölmüş ve hristiyan merasimi ile gömülmüştür.
Uzunçarşılı, Şehzade Orhan ile Çelebi Mehmet taht kavgasına tutuşmuş, şehzade kaybetmiş, gözlerine mil çekilmiş ve Bursa’da zorunlu ikamet etmiştir.

Memluk kaynaklarında Emir Süleyman’ın oğlu Şehzade Orhan’ın Mısır’a kaçırıldığı yazılır. Frederich Giese, Şehzade Orhan’ın 2. Murad’ın oğlu olduğunu, babası yaşarken öldüğünü yazmıştır. O zaman bizim Şehzade Orhan kimin uydurması? Bence böyle biri var ama perdeye öyle orta yerinden girmiş, öyle zamansız ve yanlış hareketlerde bulunmuş ki tarih nerede kayıda gireceğini unutmuş ama bize de böyle bir malzeme bırakmış, eyvallah!
Dönüyoruz dolaşıyoruz Emir Süleyman’da kilitleniyoruz, demek ki Emir Süleyman’ın oğlu ya da torunu olduğu bilgisi doğruluk kazanıyor gibi… pek emin değilim ama öyle görünüyor. Rivayete göre 2. Murad, Şehzade Orhan’ın Bizans’ta tutulması için 300 bin akçe haraç veriyordu. Fatih, İstanbul’u kuşattığında Muallak Şehzade Orhan Osmanlıya karşı savaşmış. Osmanlı kıyafetleri giyip kaçmaya çalışmış, şüpheleri üzerine çekincede surlardan atlayıp intihar etmiş. Hatta kellesini kesip Fatih’e göstermişler. Babinger bu olayı keşiş kıyafetinde yakalanan Şehzad Orhan’ın idam edildiği yönünde yazmaktadır.
Şimdi örnek Şehzade Orhan’ları anlatmaya devam edelim bakalım daha niceleri varmış?
Fâtih Sultan Mehmed Han tahta geçtiğinde, Bizans yine entrika yapmaya başlamıştı. Bu sefer sultanın karşısına Yıldırım Bâyezid Han’ın oğlu Emir Süleyman’ın oğlu veya Çelebi Mehmed Han’ın oğlu Şehzade Orhan’ı çıkardılar.
Sultan İkinci Murad Han zamanından beri anlaşma icabı İstanbul’da bulunan Şehzade Orhan’a Karasu Nehri civarındaki yerlerin hâsılatından senelik üç yüz bin akçe veriliyordu. Bizans imparatoru, Şehzade Orhan için verilen tahsisat hakkında yeni padişaha şunları bildirdi:
“İmparator Kostantinos, her sene kendisine verilmekte olan üç yüz bin akçeyi almaya razı olmuyor. Sizin gibi Osmanoğullarından olan Şehzâde Orhan, kemal çağına ermiş bir gençtir. Her gün birçok kimseler kendisine gelerek, ona “Emir” diye hitap ediyor ve kendisini pâdişâh îlân etmek istiyorlar. Orhan ise bunlara, ihsanlarda bulunmak ve kendilerine hediyeler vermek istiyor ise de, kendisinin parası olmadığından, imparatora başvuruyor.
İmparator zengin olmadığından, onun istediği parayı veremiyor. Binâenaleyh şu iki tercihten birisini kabul etmenizi talep ediyoruz. Ya tahsisatı iki katına çıkartınız ve yahut Orhan’ı serbest bırakacağız. Osmanoğullarını beslemeye mecbur değiliz. Bunların sizin tarafınızdan verilmesi lâzımdır. Orhan’ın tarafımızdan vâki olan tevkifi ve şehirden çıkmaması için ittihaz ettiğimiz tedbirler bizim için kâfîdir”.
Bizans imparatoru bu sözleriyle Fâtih’e, şâyet istediği para verilmeyecek olursa, Şehzade Orhan’ı salıvereceği tehdidinde bulundu.

Sultan Mehmed Han bu sözleri sabırla dinledi ve elçilere şu cevabı verdi:
“Kısa zamanda Edirne’ye döneceğim. Oraya geliniz, imparatora ve şehre ait bütün hususları orada bana söyleyiniz. Orada görüşerek kendilerine kararımı bildireceğim”.
Fatih Sultan Mehmed Han, Edirne’ye döndüğünde, Gelibolu’da Karasu (Sitrimon) Nehri kenarında Şehzade Orhan’a tahsis edilmiş olan köylerin gelirine el koydurduğu gibi, o mıntıkada bulunan Rumları da kovdurdu.
Fatih Sultan Mehmed Han’ın Bizans imparatoruna karşı yaptığı bu mukabelesinden dolayı, imparator hayli telaşlandı ve derhal Papa Beşinci Nikola’ya başvurarak Türklere karşı yardım istediğini bildirdi.
Güzel hikaye, tarih ise dolanbaçlı!
Şimdi bir diğer Şehzade Orhan’ı anlatalım:
Şehzade Orhan, (1412-1453) Orhan Çelebi ya da halk arasında daha yaygın ve bilindik olan Şehzade Orhan beşinci Osmanlı Padişahı olan II. Mehmet’in diğer namı ile Çelebi Mehmet’in ağabeyi Şehzade Kasım Çelebi’nin oğludur.
Şehzade Kasım Çelebi, kız kardeşi Sultan Fatma Hanım ile birlikte Bizans’a rehin olarak yollanmıştır. Orhan Çelebi’nin Ali Şah, Vali Han, Cihan Şah ve Buğa Han isimlerinde dört tane oğlu olmuştur. Şehzade Orhan tarihe Bizans’ın bir entrikası olarak kayıt edilmiştir. Bunun sebebi ise Bizans’ın Şehzade Orhan’ı Fatih Sultan Mehmet’in karşısına geçirmeleri oldu.
Fatih Sultan Mehmet Han, Osmanlı tahtına geçtiğinde, Bizans yine entrika yapmaya başladı. Bu sefer Fatih’in karşısına Çelebi Mehmet Han’ın oğlu olarak bilinen Çelebi Orhan’ı çıkardılar. Sultan I. Murad zamanından beri anlaşma gereğince İstanbul’da bulunan Şehzade Orhan’a Karasu Nehri etrafında bulunan yerlerin hasılatından senelik olarak üç yüz bin akçe veriliyordu.

Demek ki bir zorunlu tutuş söz konusu!
Peki biliyor muydunuz? İstanbul’un fethinde 600 Türk askeri, Fatih’e karşı savaştığını. Osmanlı tarihinde karartılmış sayfalardan bir tanesi de bu konu ve başrol de Şehzade Orhan’da.
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u kuşattığında, Bizans’ta özel bir Türk birliği vardı. ‘Mülteci’ Şehzade Orhan, bu birliğin başına geçip Kumkapı-Samatya arasındaki surları Fatih’e karşı savundu. Fethinin 552’nci yıldönümünü kutladığımız İstanbul, tarih boyunca tüm ulusların gözü üstünde bir kentti. Bunu, 1453’e kadar çeşitli ordularca 29 kez kuşatılmış olmasından anlıyoruz. Ancak kenti çevreleyen surları aşarak ‘çağ açıp çağ kapatan’ büyük tarihsel zaferi kazanmak, 7’nci Osmanlı Sultanı II. Mehmet’e kısmet oldu. Hem de yalnız Bizanslılar’a karşı değil, bir Osmanlı şehzadesinin yönetimindeki Türk askeri birliğine karşı da savaşarak… Atalarımız kadın-erkek çok usta birer savaşçıydı. Özel Türk birlikleri, Orta Asya’dan beri çeşitli ülkelerde ‘ücretli’ olarak görev yapıyorlardı. Önce Çin orduları, daha sonra Roma İmparatorluğu, Türk askeri birlikleri kiralamıştı. Kimi asil Romalılar’ın kendilerine Türkler’den özel koruma birlikleri oluşturdukları öne sürülüyor.
Roma İmparatoru Atilla’nın bir süre Roma ordusunun maaşlı generali olduğu ise tarihsel gerçek. (Demirtaş Ceyhun, ‘e Yayınları’ arasında çıkmış olan ‘Ah Şu Biz Kara Bıyıklı Türkler’ kitabında bu konuyu ayrıntılı biçimde ele alıyor.) İşte, Fatih Sultan Mehmet’in kuşattığı 6 Nisan 1453 tarihinde de Konstantinopolis’te özel bir Türk birliğinin bulunduğu belirtiliyor. Çeşitli kaynaklara göre bu birlik, 600 savaşçıdan oluşuyordu. Yine o tarihte Konstantinopolis’te bulunan bir başka Osmanlı da Şehzade Orhan’dı. 5’inci padişah Sultan Çelebi Mehmet’in (I. Mehmet’in) oğlu olan Şehzade Orhan, taht çekişmeleri yüzünden Bizans’a sığınmıştı. Bu durum Osmanlı yönetiminin de işine gelmişti; hanedan ‘değerli mülteci’yi salıvermesinler diye Bizans’a yılda 300 bin akçe ödüyordu. 1453’te XI. Konstantin, bu paranın iki katına çıkarılmasını istemişti. Padişah II. Mehmet İstanbul’u kuşattığında ise Şehzade Orhan’ı tam tehdit öğesi olarak kullandılar. Bizans ordusu, Çorlu’ya kadar olan toprakları işgal ederken, Orhan’ı ‘Osmanlı padişahı’ ilan ettiler.
Tehditlere pabuç bırakmayan II. Mehmet, Edirne’de döktürdüğü, zamanın en ileri savaş silahı topları Konstantinopolis’e çektirirken, 22 Nisan’da donanmayı karadan kızaklarla Haliç’e indirtti. 26 Mayıs’ta, kuşatmayı kaldırmazsa tüm Avrupa devletlerinin kendisine savaş açacağı (Macar elçilerince) bildirildi, buna da kulak asmadı. 29 Mayıs sabahı, topçuların kulakları sağır eden ateşiyle surlar delinirken II. Mehmet’in askerlerini acı bir sürpriz bekliyordu: Surların Kumkapı-Samatya arasındaki bölümünde karşılarına çıkan, 600 kişilik Türk birliğiydi. Komutanları da ‘mülteci’ Şehzade Orhan… Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı da onaylıyor. (Osmanlı Tarihi, cilt:1, sayfa: 474, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara 1982).
Şehzade Orhan her ne kadar tamamı ile bilinmese de tarihin inkar edemeyecekleri var. Öncelikle Bizans’ın elinde para karşılığı zorla tutulduğu, Fatih’e karşı savaştığı.