Feyyaz Duman, 14 Haziran 1982 tarihinde Mardin’de doğmuştur. Türk dizi ve sinema oyuncusu.
Adı: Feyyaz Duman
Doğum Tarihi: 14 Haziran 1982
Doğum Yeri: Mardin
Boyu: 1.75 m.
Kilosu: 65 kilo
Burcu: İkizler
Göz Rengi: Kahverengi
Saç Rengi: Kahverengi
Eşi: Zozan Şimşek
Kardeşleri: 4 kardeşi var
Instagram: https://www.instagram.com/duman_feyyaz/
Evcil Hayvanları: Köpeği var.
Ailesi: Mardin’de doğdu, 4 kardeşi var. 80’li yıllarda ailesiyle birlikte ekonomik nedenlerden ötürü İstanbul’a göç etti. “Kürtlerin çoğu zorunlu göç nedeniyle büyükşehirlere gitmişti. Biz ekonomik nedenlerden dolayı İstanbul’a geldik. Beş-altı yaşımdaydım. Çok uzun bir yolculuk yapmıştık. Onu hatırlıyorum. Babam oyuncu olmamı hâlâ kabullenmedi. Müteahhitliğe başladı ve beni de yanına çekmeye çalışıyor. Annemse çok titiz bir kadındır. Biz beş kardeşiz ve hepimiz takdir, teşekkür alırdık. Ama annem için yerleri kirletmememiz daha önemlidir. Bunun için ödül alınca ‘Aferin’ deyip geçti.”
Çocukluk yılları: 6 yaşında Türkçe bilmeden Mardin’den İstanbul’a geldi. Eğitimini İstanbul’da tamamlayıp bir de Amerika’da dil eğitimi aldı. “Altı yaşında İstanbul’a geldim, hiç Türkçe bilmiyordum. Direkt okula başladığım için entegrasyon sorunu yaşamadım. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi İstanbul’da tamamladım. 16 yaşında tiyatro ve sinema oyunculuğuna başladım. Üniversite bittikten sonra da eğitim için yurt dışına gittim. Evet, kendimi çok geliştirdim ama bu sadece bana özgü bir şey değil. ‘Tarlada çalışırken TEOG birincisi oldu’ haberleri gibi arabeskleştirmemek gerekir. Murathan Mungan da Mardinli, Türkiye’nin büyük entelektüellerinden. Nobel Ödüllü bilim insanı Aziz Sancar da. Kimi maddi kimi başka nedenlerle geliyor İstanbul’a. Ben de onlardan biriyi sadece.”
Eğitim hayatı: Eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuarı Halk Dansları Bölümü’nde tamamladıktan sonra New York’ta oyunculuk eğitimi aldı. New York’ta 5 yıl kaldıktan sonra Türkiye’ye döndü.
Oyuncu olmaya nasıl karar verdi? Babası onu Mezopotamya Kültür Merkezi’ne yazdırdı ancak sonra oyuncu olmasına karşı çıktı. Liseyi bitirdikten sonra evden ayrıldı, oyunculuk okumak istedi ama kazanamadı. “Askerlik kağıdı gelince apar topar İTÜ’ye girdim, halk dansları okudum. Ardından da yüksek lisans için New York’a gittim. Hem dil eğitimi hem de oyunculuk dersleri aldım. Sonra Brooklyn College’da yüksek lisansa başladım. Amerika macerası çok zordu. Hem ekonomik hem de dil anlamında zorlandım. İlk gittiğimde hiç İngilizce bilmiyordum. Bir yandan dil ve tiyatro eğitimi alıp, diğer yandan da fabrikada çalışmaya başladım. Böylece İngilizcem gelişti.”
Oyunculuğa ilk adım: Öncesinde pek çok sinema filminde rol alsada, televizyon macerasına, 2016 yılında, ‘İçerde’ dizisiyle başladı.
Hangi proje ile parladı? ‘Kadın’ dizisinde canlandırdığı ‘Arif’ karakteri ile dikkatleri üzerine çekti.
Düşünce yapısı: ‘Kürt oyuncu’ olarak anılmaktan rahatsızlık duymuyor. “Çünkü ben Türkçe de, Kürtçe de, İngilizce de oynarım. Fransızca ve Flamanca bilmiyor olmama rağmen ezberleyip oynadım. Evet, etnik olarak Kürt’üm ama oyunculuk ait olduğunuz etnik kimlik üzerinden yapılan bir iş değil. Dünyanın öteki ucunda İngilizce oynadığınız zaman etnik kimliğiniz değişmiyor ama yine oyunculuk yapmış oluyorsunuz. Şöhret konusunda ise yeterince olgun olduğumu düşünüyorum. Şımarmak insanın kendine yapabileceği en büyük kötülük. Sevilmek, beğenilmek, işinle ilgili övgü almak güzel. Sonuçta oyunculuğa yeni başlamadım, 12 yaşından beri vardım. Popüler olmak beni psikolojik olarak değiştirmedi, sadece hareket alanım daraldı. Göz önünde olmayı çok sevmiyorum.”
Mutluluk kaynağı: Türk sinemasının usta isimlerine benzetilmekten mutluluk duyuyor. “ Şimdiye dek Ahmet Mekin’e, Talat Bulut’a, Bulut Aras’a, Don Corleone’ye, Freddie Mercury’e benzettiler. Gururumu okşuyor ama bu durum aslında bir yandan da ‘tektipleştirme psikolojisi’. Sevdiklerimize benzediğin zaman severiz seni” duygusu yatıyor altında. Ben buna karşıyım.
İlk sinema filmi: Handan İpekçi/ Büyük Adam Küçük Aşk
Hayata bakışı: New York’da yaşamak hayata bakışını etkiledi. Filmleri Cannes’da gösteriliyor ama o çok göz önünde olmayı sevmiyor. “Çok göz önünde olmayı tercih etmiyorum. Eğer uygun görülürse filminizin Cannes’a gitmesi, sizin festivale katılmanız bu mesleğin doğasında olan şeyler. Abartılacak bir durum yok. Dünyada yaşayan herkesin New York’u görmesini isterim. Çünkü zihninizi açıyor, vizyonunuzu genişletiyor. Avrupa gibi değil, mesela orada ulus devlet zihniyeti daha baskın. New York’ta o kadar fazla kültür bir arada yaşıyor ki, çok geniş bir kültür skalasını soluyorsunuz. Kültürlerin iç içe bir arada yaşayabileceğini görüyorsunuz.”
İş hayatına bakışı: ‘En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’ de olmak üzere dört ödüllü bir oyuncu ancak ‘Kadın’ dizisinin Arif’i olarak tanındı. Kadınlar ona hayran. Diziyle ünlenmesini ise televizyonun gücüne bağlıyor. “Bu televizyonun gücüyle ilgili. İnsanlar artık internet ve televizyon üzerinden fenomen olabiliyor. Daha önce sinemada yer aldım ve bunun için çok bedel ödedim. Hem ekonomik anlamda hem de sevdiğim işi ısrarla yapma konusunda. Çünkü bu ülkede oyunculuk yapmak gerçekten yıpratıcı. Genelde bir işe para kazanmak amacıyla girersiniz. Yani o kadar komplike değil. Ama oyunculuk farklı. 30 yaşına kadar oyunculuktan tek kuruş para kazanamadım. Zamanım daha çok eğitimle, tiyatroyla, filmlerde bedava oynayarak geçti. Zor bir meslek. Yeniler için daha da zor. Çünkü öncelikle kendinizi ispatlamak zorundasınız. Televizyonun getirdiği popülerliğe aldanmamak gerekiyor. Çünkü bir süre sonra bitiyor. Çok kişi tanıyorum, bir dönem popüler olup, şu anda bir şey yapamayan.”
Kariyer planı: Televizyonda tanınmadan önce sinemada önemli bir yol kat etmiş olmayı şans olarak görüyor. “En büyük şansım, önce oyuncu oldum, sonra popüler. Önce tiyatro ve sinema, şimdiyse televizyonda oynuyorum. Türkiye’de sinemayla değil, dizilerle popüler olabiliyorsunuz. Pişman değilim, çünkü televizyona geçmeden sinemada bir mesafe kat ettiğimi düşünüyorum. Yurt dışında tanınıyorum. Orada yabancılık çekmiyorum. Çünkü sinema sektörü çok globalleşti. Türkiye’de ise insanlar beni bilmiyor. Dizilerde oynamayınca, televizyon için ‘no name’siniz.”
Gelecek Hayali: İleride hayat hikayesini senaryolaştırıp filmini çekmeyi istiyor. “Mardin, İstanbul ve yurt dışı geçmişim var. ‘Dinlerin ve dillerin diyarı’ Mardin’de doğdum. İstanbul da birçok kültürün harmanladığı bir şehir. Dünyanın küçük bir kopyası olan New York’ta beş yılım geçti. Aslında herkesin geçmişinde çok hikaye var ama bunu anlatabilmek önemli. İleride tabii ki senaryolaştırmak istiyorum. Hayatımın sonuna kadar çok sevdiğim oyunculuğu bırakmayacağım, fakat hikayelerimi de ilerleyen yıllarda çekebilirim.”
TELEVİZYON DİZİLERİ
2020– Baraj / Nazım
2017/2019- Kadın / Arif
2017 – İçerde / Serkan
SİNEMA FİLMLERİ
2020 -Kovan / İlker
2018-Zor Bir Karar / Nezir
2017 – Never Leave Me / Adil
2017-Zagros /Zagros
2016- Haus Ohne Dach/ Taxifahrer Kaval
2014 – Annemin Şarkısı / Ali
2014 -Mardan /Morad
2013 – Tatlı Biber Diyarım / Jaffar Mohammed Emin
2011 – Si Tu Meurs, Je Te Tue /Azad
2008- What Time It Is (Kısa Film)
2001 – Büyük Adam Küçük Aşk / Garson
2001- Fotoğraf /Faruk
1999- Boran (Kısa Film)
ÖDÜLLERİ
2014 – Saraybosna Film Festivali / En İyi Erkek Oyuncu Ödülü / Annemin Şarkısı
2014 – 51. Altın Portakal Film Festivali / En İyi Erkek Oyuncu Ödülü / Annemin Şarkısı
2015 – Belçika Uluslararası Film Festivali / En İyi Erkek Oyuncu Ödülü / Annemin Şarkısı
2015 – Duhok Film Festivali / En İyi Erkek Oyuncu Ödülü