Ali. Mavi. Maviliğin acı tonu olur mu? Mavi gökyüzüyse eğer, gökyüzü kara olur, sarı olur, turuncu olur, mavinin en şekerli tonu olur. Acı olur mu hiç mavi? Mavi acıyla kavuşur mu hiç? Yazarken bile bir garip. Acı mavi. Ama Ali’nin hikayesi bu. Ali’nin hikayesi: Bir garip acı mavi. Yazmaya elimin varmadığı mavinin acısını, yaşamış Ali. Ödediği her bedelde, sırtına inen her darbede, kanı mavi akmış. Gözyaşları mavi. “Ben sizi sevmekten #hiçvazgeçmedim!” derken de mavi aktı yaşlar. Bir ben görmüş olamam! Kaç kere ölür insan? Kaç kere vurulur insanın içindeki çocuğa? Bir mi? Kaç bir! Sevilmek için bu kadar çırpınan, bir mavi çocuk. Mavi sevilmez mi? Çocuk sevilmez mi? Ali sevilmez mi? Sevilmek için kanatlarını çırparken ve tam da küçük bir pencere bulmuşken kendine, (Haluk’la aşk üzerine konuştukları sahne) girip, uyuyabileceği, kalbini doyurabileceği pencerenin bir göz yanılması olduğunu anlamak. Ve geri dönüp başka pencere aramak için çok geç kaldığını görmek. Sonucunda da duvara toslamak. “Ben sizi sevmekten hiç vazgeçmedim!”den daha başka nasıl anlatılabilirdi. Kalbine dikenler batmış çocuk. Sırtındaki çürüklerle, kapılarda sevgi dilenen çocuk. Gözyaşı mavi akan, mavinin acısını yaşamış çocuk. Hangi söz, hangi cümle avutur seni? Ne söylense, ne yapılsa kalbindeki dikenler daha da bir batmaz mı şimdi sana? Sırf Haluk’un oğlu olduğun için, sırf Haluk sende iz bıraksın istediği için, yaşadığın onca acı aslında hiç hak etmediğin halde seni bulduğu için, kime kızabilirsin? Nereden duyduğumu şu an hatırlayamıyorum ama birine kızarsan, birini üzüldüğün bir olaydan sorumlu tutarsan, yakasına yapışıp neden diye bağırırsan, daha çabuk soğurmuş için. Yaraların daha az kanarmış. Ancak, mezardaki birinden soramazmışsın o hesabı, yakasına yapışamayacağın için. Çok şükür kimse değil orada, olmasın da. Ama kimin yakasından tutacak Ali? Çürüklerinin, dikenlerinin, gözyaşlarının, korkularının hesabını kimden soracak? Sevilay mı?” Sizi sevmek bana acı veriyor.” cümlesine inat, “Anneme dokunma!” diye üstüne kitlenen kapıları açan Ali mi soracak Sevilay’dan hesap? Onun mu yapışacak boğazına? Hiç sanmıyorum. Elbet yüzleşecek, elbet soracak neden diye ama öfkesinden değil, yarası daha az kanasın diye değil, küçük bir çocuğun korkarak bir köpeği sevmeye çalışması, bir adım atıp iki adım kaçması kadar masum olacak hesabı. Yarasının az kanaması şöyle dursun, daha da çok kanatacak Ali yarayı kendi elleriyle. Ah Ali. Keşke film gerçek olsa, hafızanı silebilsek, yaşadığın tüm karaları alsak hayatından, sadece güzelleri saklasak. Sadece güzellik yaşamanı sağlayacak bir gezegen yaratsak sana. İki kişilik de bilet versek eline. Selin’ini alıp gitsen, biz görmesek de, duymasak da, sen orada hep mutlu olsan. Sevsen, sevilsen. Keşke Ali, keşke.
Güneşin Kızları dizisini AlSel aşkı sırtlıyor
325
Önceki gönderi