Güneşin Kızları dizisinde neler oluyor?
Buse Savaş / ekranella
Kimdir baba? Büyüten midir? Can yakan mıdır, can veren mi? Can yakmasına rağmen çok seven mi? Canı yanmasın diye uzak duran mı? Fark ettim ki hep anneler üzerinden işlendi bu konu dizilerde. Baba üzerinden işleyen varsa da ben bilmiyorum. Babam demişti ki: “Seni kucağıma alana kadar bilmiyordum içimin bu kadar, bu denli büyük olduğunu. Kucağıma verdikleri an anladım.” Yazarın burada vermeye çalıştığı mesaj şu: Babalık sonradan öğreniliyor. Ya da öğrenilmiyor. Haluk öğrenemeyenlerden. Neydi Haluk’u yıkan? Ali’nin boğazına sardıran neydi? Sevilay’a, Levent’e, Haluk’tan beklenmeyecek kadar alçak uçarken, Ali’ye bu denli yükselmesinin sebebi neydi? Sevilay’la konuşurken, “Hissetti Ali, ondan hep böyleydi,” dedi. Aslında Haluk değil miydi hisseden? İçten içe bilen hep Haluk! Haluk kendine kızgın. Haluk kendine doğuştan kızgın. Haluk sahip olduğunu sanıp ellerinden kayıp gidenlere kızgın. Çocukluğuna, Ahmet’e, annesine, Ali’ye, Sevilay’a, hatta Güneş’e, hatta Güneş’in kızlarına. Kontrol etmeyi, her şeyi elinde tutup gücünü göstermeyi bu kadar içselleştirmiş bir adam olarak, yitirdiklerine kızgın. “Kontrolü dışında gelişen olaylara tahammülü yok,” demiştim bir keresinde. Aynen öyle. Kalbinde tutamadığı herkese kızgın. Ama canını en çok yakan Ali. Belki de annesinden bile çok sevdiği çünkü Ali. Sahip olduğu tek parçası. Elinde tuttuğunu sandığı. Kemeri de, bedelleri de unutmadım, hayır. Ödettiğini sandığı tüm bedeller Ali üzerinden. Ali için veya Ali yüzünden. Ali’ye indirdiği her darbe, Haluk’ta hala kanayan bir yara. Ali’nin boğazına sarıldığı her an, kendi boğazını sıkan elleri işaret etti Haluk dün akşam. Ali, Haluk’un kendini ifade ediş biçimi olmuş bu zamana kadar. Haluk neyse, Ali oymuş. Oymuş ki, Haluk kalbinde açılan her yarada Ali’ye koşmuş, elinde bedelleriyle. Onda da olsun istemiş yaralar. O da parça parça olsun, o da benim gibi olsun. Olsun ki, benim dilimden o anlasın bir tek. Olsun ki, benden olanın, yaraları bile bana benzesin. Baba olmayı öğrenememiş, oğlunu sevmeyi öğrenememiş bir adam ya Haluk hani, o kısım öyle değil işte. Haluk kendinden çok sevmiş Ali’yi, kendini sevmemiş, Ali’yi sevmiş onun yerine, öyle bir adam. Kızmayın bana, sevgi illa çiçekli olacak diye bir kural var mı? Haluk siyahlarla sevdiyse onun suçu mu? Haluk en başından beri çözülmemiş bir puzzle ya, aslında basit bir adam, dört parçalık bir puzzle kadar basit. Sevgisini çiçeklerle gösteremeyen bir adamın, siyaha boyanmış puzzle parçaları. Bu kadar.