Rivayet odur ki kökü İbn-i Sina’ya dayanmakta. Horasan’da hekimlik yaparken vezirlerden birinin yemeden içmeden kesilen kıza ‘hülya hastalığı’ teşhis koyan İbn-i Sina, kızın nabzını tutarak şehirdeki bütün semtlerin ismini saymaya başlamış. Biri isimde nabzının hızlandığını görmüş. Onun üstüne orada sevdiğinin olduğu anlaşılmış. Böylece ‘kara sevda’ teşhisi de ilk kez konulmuş olmuş. Kısacası daha çok kadınlarda rastlanan ‘kara sevda’ bir hastalık ve öyle ayaküstü yaşanan aşkımsı ilişkilere yaftalanıp basite indirgenecek bir durum da değil. Oysa bizim kurgu cevherlerimiz, uçanı kaçanı boş geçmiyor. Zengin kız fakir oğlan denklemindeki klişeleri ‘kara sevda’ ile öyküleştirmeye bayılıyor. Benim gözümde büyük bir hayal kırıklığı olarak başlangıcını yapan ve ‘Kara sevda bu kadar basit mi’ dedirten ‘Kara Sevda’ misali…
Kara Sevda dizisi bu kadar mı basit yahu!
807
Önceki gönderi