Ana sayfa Oyuncu Biyografileri Onur Büyüktopçu Kimdir? Nereli – Boyu – Yaşı – Dizileri – Ailesi

Onur Büyüktopçu Kimdir? Nereli – Boyu – Yaşı – Dizileri – Ailesi

tarafından ker_def

Onur Büyüktopçu, 24 Nisan 1982 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Türk dizi, sinema, tiyatro oyuncusu ve sunucu.

Adı: Onur Büyüktopçu
Doğum Tarihi: 24 Nisan 1982
Doğum Yeri: İstanbul
Boyu: 1.81 m.
Kilosu:  90 kilo
Burcu: Boğa
Göz Rengi: Mavi
Kardeşleri: Berrak Karaöz
Instagram: https://www.instagram.com/onurbyktpc/

Ailesi: Babası Çankırılı, annesi göçmendir. İstanbul’da doğdu ancak 18  yaşına kadar İzmir’de yaşadı ve öğrenimini burada tamamladı. “İzmir’de büyüdüm, Göçmenlik var köken olarak ama 18 yaşıma kadar İzmir’de yaşadığım için İzmirliyim diyorum. Türkiye’de hep karışıktır ya; nerede doğduysan orayı söylersin. Aslında babam da yaşamamış Çankırı’da, annem de birçok yerde bulunmuş. İzmir’de yaşamışlar, durum böyle olunca ben de İzmirliyim diyorum ve böyle söylemek hoşuma gidiyor çünkü bana gurur veriyor İzmirli olmak. Ama İstanbul’u da çok seviyorum. 18 yaşımda ayrıldım İzmir’den, bir yurt dışı maceram oldu. Annem, ablam, bir de yeğenim var. İzmir’de yaşıyorlar. Fırsat buldukça gidiyorum. Güzel bir aile bağımız var. Annem ablamla beni çok genç yaşta doğurmuş. Hep ‘Ben de sizinle beraber büyüdüm’ der. Çok önemli bir şey bu. Bu yüzden birçok olay yaşadık ama çok şükür hala beraberiz.”

Çocukluk yılları: Asosyal, içine kapanık bir çocuktu. Çocukluğundan bu yana annesinin kendisinin en büyük destekçisi olduğunu söylüyor.  “Annemde aramızda sonsuz bir sevgi vardır. Bana her kapı açısında sanki 10 yıldır görmediği bir dostunu karşılıyor gibidir. O an hayalimsi bir sahne canlanıyor benim için, resmen her yer çiçek açar, kelebekler uçuşur gözümde, bu çok özel bir ilişkidir onunla aramızda. Anneme çektiğimi düşünüyorum, onunla sevgi pıtırcığı gibiyiz, o beni boncuk gözlüm diye sever, ona layık bir evlat olmaya çalışıyorum.  Ailemde oyuncu veya sanatla uğraşan biri yok. Çocukken deli gibi televizyon izlerdim. Brezilya yapımlarından gençlik dizilerine kadar her şeyi izler, ekrana kilitlenirdim. Tamamen tüccar mantığıyla, realist yaşayan bir ailenin çocuğuydum. Fakat dizilerle başlayan merak tiyatroyla devam etti. 15-16 yaşımda arkadaşlarımla ders çalışmaya gittiğimi söyleyerek tiyatro izlemeye kaçardım. Aynı zamanda biraz asosyal bir çocuktum. Çok fazla arkadaşım yoktu. En yakın dostum o dönem tiyatroydu benim için. Durum böyle olunca figüranlıkla bu dünyaya adım attım. Kurslara gidip eğitim aldım, deneme sahneleri çektim. Derken asosyal, korkak çocuk gitti yerine sosyal, oyunculuk için can atan bir çocuk çıktı ortaya. Açıkçası benim de işime geldi bu durum. Şimdi de susmuyorum.”

Eğitim hayatı: Lise öğreniminden sonra 18 yaşında dil ve tiyatro okulu için İngiltere’ye gitti. Academy of Creative Training Brighton Act London Film Academy’de eğitim aldı. “İngiltere’ye dil okulluna gittim ilk önce, sonra tiyatro okullunda okudum. 4 buçuk sene yaşadım orada ve sonra orada işimin bittiğini düşünüp 2009 yılında Türkiye’ye döndüm. Devlet Tiyatrosu’na girdim. ‘Ölüleri Gömün’ adlı tiyatro oyununda oynadım. Daha sonra cast direktörlüğüne başladım. Gündüzlerim boştu, menajerlik yapmaya başladım.”

Kariyerinin dönüm noktası: Kiralık Aşk dizisinde canlandırdığı ‘Koray’ karakterini kariyerinin dönüm noktası olarak görüyor. “İngiltere’ye gittim. Mesleğimi İstanbul’da icra edebildim, İzmir’de de Devlet Tiyatrosu’nda oynadım iki yıl kadar ama iş imkanı daha çok İstanbul’da olduğu için burada yaşamayı tercih ettim. Cast işine Kanıt dizisi ile başladım. Onun son 25 bölümünün castını yaptım. Sonra ayrıldım oradan. Umutsuz Ev Kadınları, Fatih dizisi, Aşk Ekmek Hayaller dizisi, Ruhumun Aynası ve en son da Kiralık Aşk’ın castını yaptım. Tabii 22. bölüme kadar yaptım castını sonra yoğunluğumdan dolayı yapamadım. Çünkü sette çekimim var ve bir taraftan oyuncu arıyordum. İki işi birden yapamıyordum ve artık yürütemediğim için 22. bölümde bıraktım. Sonra bir daha cast direktörlüğü yapmadım, şu anda da yapmıyorum. Benim için en büyük dönüm noktası 2015 yılında yayına başlayan ‘Kiralık Aşk’ dizisidir,  o dönemden önce dipteydim ve hiç bu kadar dipte olmamıştım. Oyunculuğu bırakmıştım, para kazanamıyordum, ev kiramı zor ödüyordum. Dizide ilk başlarda gecemi gündüzüme katarak kast direktörlüğü görevini üstlendim ama hiç ümidim yok çünkü klasik romantik komedi, oyunculuk anlamında hiç bir ünlü bir isim yok, bu dizi çok sürmez biter diyordum. Rolümden dolayı gay olduğumu düşünenler oldu. Sosyal medyada da bu sıkça konuşuldu ama gay değilim.  Ha eğer gay olsaydım da söyler miydim? Bilemiyorum.”

Oyunculuğa ilk adım: Televizyon macerasına 2003 yılında, ‘Lise Defteri’ dizisinde canlandırdığı ‘Yusuf’ karakteri başladı.

Hangi proje ile parladı? ‘Kiralık Aşk’ dizisinde canlandırdığı ‘Koray’ karakteri ile dikkatleri üzerine çekti.

Kişilik özellikleri: Sabırlı, sadık, inatçı, güvenilir. “Yakınlarım hep çok iyi ve temiz kalpli olduğumu söylerler. Küçüklüğümden beri merhametli ve iyi bir insan olmak için gayret ederim. Benim için en önemli şey terbiyedir. Ablam sosyal medya hesabımdan bana gelen yorumları okuyup bir gün beni aradı ve ‘Sevilmek ne kadar güzel bir his, herkes senin hakkında olumlu şeyler düşünüyor, bu beni çok mutlu ediyor’ demişti. Aynı zamanda iyi bir dostum ben. Hayatımda çok az dostum vardır. Onlar için yapamayacağım bir şey yok. Asla vazgeçemem dediklerim, ailem, dostlarım ve oyunculuk. Yemeye düşkünüm, hayat standardıma düşkünüm. Çok sabırlıyım, inatçıyım. Çok sadığım. Hiç kimse beni hiçbir şekilde değiştiremez.”

Sosyal:  Gece yaşamını çok sevmiyor. Eve gittiğinde dinlenmek onun için en büyük lükslerden biri. İstanbul’da Galata, Taksim ve Nişantaşı taraflarında gezmeyi seviyor. “Öyle gece hayatım pek yok. Bazen arkadaşlarla ‘Haydi çıkalım, eğlenelim’ diyoruz. Parfümler sıkıyorum, şıkır şıkır giyiniyorum ama adım attığım anda evi özlüyorum. En fazla 15 dakika kalabiliyorum öyle mekanlarda maalesef. 18 yaşıma kadar İzmir’de yaşadım ama İstanbul’u çok seviyorum. Hani bir laf vardır ya ‘İstanbul’a geldim, aşık oldum’ diye, çok doğru. Çok reddediyoruz ama bir o kadar da seviyoruz. Kimse bırakamıyor İstanbul’u. Hareketliliğini çok seviyorum ki ben gerçekten kalabalık sevmem. Yaşayan bir şehir İstanbul, nefes alan bir şehir. Trafikte karşıya geçiyorsunuz örneğin. O köprüye gelene kadar cinnet geçiriyorsunuz ama köprüden geçerken ki o an var ya, işte o an her şey bitiyor. Biraz önce şehirle kavga eden insan tekrardan aşık oluyor bu şehre. Ortaköy’de bir kumpir yemek, Bebek’te bir kahve içmek. Vazgeçilmez.”

Düşünce yapısı: İlişkilerde işin özünün samimiyet olduğunu düşünüyor.  “Samimiyet sevgiyi de, saygıyı da getiriyor. Bir de eğlenebileceğin arkadaşların olmalı hayatta. Aile de o yüzden farklıdır, çünkü aile sevgisi karşılıksız. Hepimiz güven hissini yaşamak istiyoruz ama güvensizlik altında yaşadığımız için sürekli ilişkilerimizde sorun yaşıyoruz. Biz en azından iyi kuşağız. 80 kuşağı bence son kuşaktı. 90’lı yıllar ucundan köşesinden yakaladı ama 2000’den sonraki kuşak bambaşka bir hale dönüştü.”

Mutluluk kaynağı: Kiralık Aşk dizisinde Koray karakterini canlandırmış olmaktan çok büyük mutluluk duyuyor. “Ben Koray karakterini başkası canlandırırken izleseydim, keşke bu karakteri ben oynasaydım derdim buna eminim. O kadar net oturdu ki o rol üzerime, benim için çok büyük bir şans oldu. Çünkü normal hayatta da komediye yatkın bir karakterim var. Bir anımı hiç unutamam; Cihangir’de oturuyordum o zaman. Bir gün bir markete girdim alışveriş yapacağım, benim yaşlarımda şık giyinmiş bir kadın beni gördü, yanıma geldi birden sımsıkı sarıldı ve kitlendi. Ben de ‘hay Allah ne yapsam’ falan diyorum içimden. Sonra kadın ağlamaya başladı ama nasıl içli içli ağlıyor. Fanlarımdan biri mi diye düşündüm ama onlar da küçük yaşlardaki kızlar oluyor genelde.-‘Hanım efendi iyi misiniz?’ diye sordum. ‘Annem, babam Cihangir’de oturuyorlar’ dedi. ‘Babama kanser teşhisi konuldu ve ağır bir aşamasında hastanede yapılacak bir şey kalmadığı için eve gönderdiler. Her Cuma akşamı sizin sahnelerinize çok gülüyordu ve bu çocuk ağrılarımı unutturuyor diyordu. Bunu yaşattığınız için teşekkür ederim’ dedi. Ben çok şaşırdım, böyle bir durumda ne cevap verilir bilemedim. ‘Başınız sağ olsun’ dedim. Eve gidince ağlamaya başladım. Türkiye’de o kadar zor zamanlar yaşayan ve bir nebze bile olsa ‘Aaa bu çocuk çıktı yine güldürdü bizi’ diyen insanların var olduğunu bilmek dünyanın en güzel şeyi. Benim için parayla pula asla ölçülen bir şey değil.”

İlk sinema filmi: Murat Düzgünoğlu/ Hürmüz Gelin

Hayata bakışı: Hayatta ne olursa olsun ailesi ve dostlarını hiçbir şeye değişmiyor. “Onlar benim için çok önemli ve çok değerli. Sabah nasıl işe gidiyor insanlar, benim için de aynı şey geçerli. Artı bir özelliğim yok. Çok ön planda ve popüler olduğumuz için bu durumun getirileri oluyor ama bazen de olumsuz şeyler yaşıyoruz. Onun dışında benim olmazsa olmazım uyku düzenim. Uykum çok önemlidir. Mesela yemeği çok düşünmem belki ama uykumu mutlaka iyi almalıyım.”

İş hayatına bakışı:  İngiltere’de yaşamasının ve orada aldığı eğitimin kendisine çok büyük artıları olduğunu düşünüyor. “Sanat yönünden çok gelişmiş bir ülke. İnsanlar orada gerçekten sanat yapıyorlar. Ben İstanbul’da cast direktörlüğü yaparken, arkadaşımın paraya ihtiyacı var diye yardımcı olmak istemiştim. ‘Şu dizinin castını yapıyorum gel iki bölüm oyna bölüm başına şu kadar para veriliyor! demiştim, ‘ben bölüm oyuncusu değilim’ diye geri çevrildim. O kadar egolu insanlar var ki Türkiye’de. Daha hiçbir şey yapmamış, okuldan mezun olmuş iki oyunda oynamış ama ego tavan. Bence okullarda ve konservatuarlar da ego öğretiliyor. Ben İngiltere’de oyunculuk okurken harçlığımı çıkarabilmek için tuvalet temizledim, barmenlik yaptım, yaşlı bir adama bakıcılık yaptım. Ona banyo yaptırırdım haftanın iki günü. Yani bunlar çok anormal geliyor ama aslında çok normal şeyler. Paraya ihtiyacım vardı, okulumun parasını ödemem gerekiyordu, kiramı ödemem gerekiyordu, haftanın bir günü arkadaşlarımla bir şey içmek için para lazım oluyordu onun için de çalışmam gerekiyordu. Benim zengin bir ailem yok, bana her ay pountlar gönderemediler. Menajerlik yaptığım dönemde oyuncular gelip dizide oynamak istiyorum diyorlardı. İnşallah diyordum. İstemekle olmuyor şans işidir dizide oynamak. İki aylık param var, iki ay kalabilirim İstanbul’da diyen olduğunda kitapçıda çalışmayı düşünür müsün diye sordum ya da bir yerde satış elemanlığı yapabilirsin. Ama bu fikri asla benimsetemiyordum. Ben yıllarca dublajdan kiramı çıkardım. Sekiz saat bir odaya girerdim seslendirme yapardım. Dizi için geldim İstanbul’a diyen biri bence baştan kaybediyor. ‘Kardeşim sen sanat için değil ünlü olmak için gelmişsin’. O yüzden konservatuarlarda hep oyunculara ego öğretiyorlar diye düşünüyorum. Ego kontrol altında tutulduğunda kötü bir şey değildir. İnsanlara varoş diyerek, tabak fırlatarak ünlü bir oyuncu olmaya çalışırsan bitersin. Ama bir yandan da baktığımda öyle değişik insanlar var ki onunla yakalanıyor, bununla yakalanıyor, bir bakıyorsun reklamlarda baş rol oynuyor. Türkiye magazini seven bir ülke. Magazinden beslenen bir ülke. Her pazar kahvaltı yaparken bir film izlemek yerine magazin programlarını izliyoruz. O bizi çekiyor. Ben de izliyorum magazin programlarını. Bunların izlenmesine karşı değilim ama aynı zamanda her bireyin kendini geliştirebilmek adına daha çok çaba sarf etmesi gerektiğine inanıyorum.”

Kariyer planı: Kariyerinde daha çok dram oynasa da komedinin yeri onun için ayrı. “Kariyer açısından bakıldığında da benim içime sinen ne olursa onu oynamayı seviyorum. Bu benim işim, ben onunla mükellefim.  Aslında hep dramlarda oynadım, hem tiyatroda hem televizyonlarda ama komedi benim için önemliydi ve ‘Koray’ karakteri ile iyi bir iş çıkardığımı  düşünüyorum. Ağlatmak çok kolay. Arkaya bir müzik verirsin, bir slow motionlar verirsin, iki damla gözyaşı damlasıyla gözlerin sulanır ve akar. Ama komedide birini güldürmek zordur. Hele ki böyle bir devirde bu kadar olaylar yaşadığımız, bu kadar kayıplarımızın olduğu bir dönemde bunu yaşamak inanılmaz bir şey. Tiyatro mu? Televizyon mu? derseniz. Tiyatronun yeri ayrı.  Her şeyden önce disiplinli bir insanım. Bu mesleğe aşık olmasaydım, yapamazdım. Düşünsenize, dört yıl boyunca her akşam oyun oynuyorsunuz. Benim için tiyatro bambaşka bir şey ama tabii ki dizi dünyası popüler kültür. Daha para kazanmaya, tanınmaya yönelik bir iş olduğu için bu da benim bir mesleğim ama oyunculuğun er meydanı tiyatro. Türkiye’de neyle tanınıyorsan onunla devam etme olayı var evet ama ben zaten komedi sevdiğim için komediyle devam etmek hoşuma gider. Tiyatroda çok var canlandırmak istediğim karakter. Özellikle ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ni oynamak isterdim, muhteşem bir oyundur.”

Gelecek Hayali:  Önümüzdeki yıllarda baba olma gibi bir hayali var. “Bir aile kurmayı çok istiyorum. Kırk yaşına kadar kendime bir söz verdim bunun için. Baktım kimse yok, bu vakitten sonra o aileyi ben yaratacağım. Sevgiyle, aşkla bir şeyler olursa tabii ne mutlu bana ama şu güvensizliğimi yenmem gerek. İlişki yaşayacak bir adam değilim uzun zamandır, kimsenin samimiyetine güvenemiyorum, iyimser bir adamım, körü körüne inanırım karşımdakine, hayatıma giren insanlar hep üzmüştür beni, aşırı değer verme huyum var, sonra istediğim değeri alamadıkça ben üzülüyorum.’’

Evde ne yapar? Kitap okumayı çok seviyor. Boş vakitlerinde mutfağa girip yemek yapıyor. Uyku düzenine de çok önem veriyor. “Çok kitap okurum. Annemin bana kazandırdığı bir özelliktir bu. Annem iki günde kitap bitiren bir kadın. Her tür müziği severim. Meyhanedeysem Türk Sanat Müziği’ni, fasılı severek dinlerim. Evimdeysem Müzeyyen Senar açarım. Değiştirip Beyonce çalarım. 8 saat uyumam gerekiyor. 7 buçuk saat bile uyusam ertesi gün kötü oluyorum. Mesela arkadaşlarım arasında günde 4 buçuk saat uykuyla bütün gün ayakta durup hatta ertesi gün de sabahlara kadar eğlenebilenler var. Ben bunu asla yapamam. Hele ki set zamanı dışarı kimse çıkaramaz beni, doğum günlerine bile gitmem. Benim için işim o noktada ön planda. Egeliyim ve otlara tutkunum. Zeytinyağlıları çok severim. Zaman bulduğumda yemek yaparım. Eskiden zeytinyağlı dolma bile yapardım. Sonra enginar, kereviz… Cast direktörlüğüne adım attıktan sonra bıraktım.”

TELEVİZYON DİZİLERİ

2003- Lise Defteri / Yusuf

2004 – Yabancı Damat / Emre

2006 – Fırtınalı Aşk / Nedim

2006 – Doktorlar / (Konuk Oyuncu)

2007 – Tatlı Bela Fadime / Özgür

2007 – Kavak Yelleri / Hakan

2007 – Üç Tatlı Cadı / Yemek hocası

2008- Kavak Yelleri/ Mert

2010 – Güz Gülleri

2011 – Kollama

2012 – Kanıt / Murat Karabaş (Konuk Oyuncu)

2015/2017- Kiralık Aşk / Koray Sargın

2019 – Jet Sosyete / Kendisi  (Konuk Oyuncu)

2021- Menajerimi Ara / Kendisi (Konuk Oyuncu )

SİNEMA FİLMLERİ

2012- Patlak Sokaklar: Gerzomat/ Genç Adam

2007- Memleket Hikayeleri / Hüseyin (TV Filmi)

2009 – Hürmüz Gelin / Süleyman

SUNUCULUK YAPTIĞI PROGRAMLAR

2020 – Gelinim Mutfakta / Kanal D

2020 – Çarkıfelek / Kanal D

2019 Damat Bayıldı / Show TV

2017/2019- Yemekteyiz/ TV 8