TelevizyonGazetesi.com / Detay – TRT1 ekranlarında izleyicilerle Cuma akşamları buluşmakta olan Payitaht Abdülhamid dizisi, 5. sezonu ile yolun sonuna doğru ilerliyor. Dizi için final yaklaştı… Yakında ekran ömrünü tamamlaması beklenen projeye ruh katan isimlerden birisi de uzun süre yönetmenliğini yapan Doğan Ümit Karaca olmuştu…
Payitaht Abdülhamid çok eleştirilen bir yapım olarak da kayıtlara geçti. Tarihi gerçeklerden uzaklaştığı ya da hatalı bilgiler verdiği konusunda eleştiriler çok yapıldı. Ancak diziye tutuklu kalan da geniş bir izleyici kitlesi olduğunu ve hikayede anlatılanları gerçek kabul ederek izledikleri de biliniyor.
Payitaht Abdülhamid’e ruh katan, geçen yıl yaz aylarında Konya’da çekilen Ahmet Yesevi’nin hayatının anlatıldığı Mavera dizisinde de yönetmen olarak yer alan Doğan Ümit Karaca, aylardır Barbaros dizisi için hazırlıklar yürütüyor.
Mavera dizisi TRT1 ekranında başladı ve Ramazan boyunca devam edecek, bunu ayrıca belirtelim. Bugüne kadar yapılmış bütün denizcilik projelerini izlediğini belirten Karaca, tv100 kamerasına dizideki çalışmalarla ilgili bilgiler verdi. Birsen Altuntaş da bu röportajın detaylarını yazısında yayınlandı.
Doğan Ümit Karaca’nın ne kadar profesyonel ve yoğun bir emek ile Barbaros’a mesai harcadığını da aşağıdaki sözlerinde bulabilirsiniz.
“Ne kadar daha önce dönem işi yapmış da olsak, deniz üzerinde yapılan hiçbir işte çalışmadık. Reel olarak birinci elden duygusal hikayelerin olduğu kaynaklar çok az. Mesela bahsedilen dönemle ilgili tarihsel bazı bilgiler vesaireler var ama bizde genel olarak eksikliğini duyduğunuz bütün dönemlerle ilgili kişisel hatıratların olmaması…
Onun için de aslında bizim korsanlarla birlikte hemen hemen aynı dönemde Hızır’dan 2 yaş küçük Macellan dünyanın etrafını dolanmaya başladı. O gemide senelerce nasıl yaşandığını biliyoruz. Ne tip erzakların yüklendiğini, nasıl hazırlıklar yapıldığını…
Daha önce sadece merak itibariyle topladığımız korsan hikayeleri ile ilgili kitaplar raflardan inmeye başladı. Orada aslında deniz içindeki yaşamın nasıl olduğuna, korsanlık hadisesinin nasıl yapıldığına hakim olduk ve bu adamların aslında sezonluk işçiler gibi, maceraperest kişilikleri olduğunu gördük. Bunun içine devletlerin girmesiyle, bizim Barbaros’la beraber denizi devletleştirme durumunun ortaya çıkma hikâyesi var. Onunla ilgili bizde hayli kaynak var. Çünkü İspanyol kaynakları vesaire Barbarosların geçmişini tabii soy olarak da değiştirmeye çalışıyorlar.
Aslında dönme, küçükken kaçırılmış… İspanyol kaynaklarında küçükken kaçırılmış Hristiyan çocukları olduğundan bahsediliyor mesela… Keza bizim kaynaklarımızla böyle bir şey yok. Çünkü biliyoruz ki Sipahi Yakup’un oğulları Midilli’ye gitmiş. Anne Katerina yerel Rum ailenin kızı ama baba zaten Sipahi Yakup… Bir Türk yani ve oradaki hayatlarını bildiğimiz bir durum var. Onun dışında benim asıl üzerinde durduğum bu geminin içerisinde geçecek olan şeylerin doğal olması… Bir kronikten ziyade, en nihayetinde biz bir masal anlatıyoruz.
Yapılmış olan bütün denizcilik işlerinin birçoğunu izledim. Şu ana kadar 4 – 5 bin sayfa kitap, evraklar ve belge okumuşluğum var.”