Fox TV ekranında artık çarşamba akşamları geniş bir izleyici kitlesini ekrana taşıyamaya aday yeni bir dizi bulunuyor. Şahane Hayatım isimli yeni dizi projesinin ilk bölümü gayet başarılı geçti.
Sosyal medyada izleyicilerden olumlu yorumlar alan dizinin reytinglerinin de ortalama oranların üzerinde gerçekleşmesi çok önemliydi. İyi bir başlangıç yapan Şahane Hayatım dizisi, güçlü oyuncu kadrosu ve farklı hikayesi ile öne çıkıyor.
Hilal Altınbilek, Onur Tuna, Yiğit Özşener, Serkan Keskin, Nesrin Cavadzade, Sumru Yavrucuk, Gökçe Eyüboğlu’nun başrollerinde yer aldığı dizi için büyük emek harcandı. Böyle bir oyuncu kadrosunu bir araya getirmek bile kolay iş değil.
Dizide aristokrat bir aileden gelen Onur isimli karaktere Yiğit Özşener de çok yakıştırıldı. Usta oyuncu yine karakter yaratma konusundaki yeteneklerini ekranda sergilemeye başladı.
Uzun zamandır böyle iyi bir senaryo okumadığından bahseden Yiğit Özşener, hikaye konusunda şunları anlattı:
“Dürüst olmak gerekirse, uzun zamandır bir senaryoyu elime alınca önce kadın karakterlere bakıyorum. Çünkü son yıllarda beni en çok rahatsız eden mevzu bu. Son yıllarda kadının kimliksizleştirilmesine, babasının, kocasının, sevgilisinin malı mülkü olarak görülmesine, tüketim objesi olarak algılanmasına hizmet eden çok sayıda senaryo hayata geçiriliyor. Kadın karakterlerin böyle konumlandırılması, erkek karakterlerin yazılışını da etkiliyor. Özellikle televizyon dizilerinin izleyici üzerindeki etkisinin bu kadar gü.lü olduğu bir ülkede, yaptığımız işi sadece bir eğlence aracı olarak görmenin doğru olmadığına inanıyorum. Zaten sözleşmelerimde kadına psikolojik ve fiziksel şiddet içeren sahnelerde yer almayacağıma dair bir madde oluyor. Şahane Hayatım’ın senaryosunu okuduğumda, böyle kaygılar taşımayacağım bir hikaye olması beni rahatlattı. Bir anlamda çölde vaha bulmuş gibi oldum.”
Canlandırdığı Onur karakterinin aristokrat bir aileden geldiğinin altını çizen ünlü oyuncu, zengin bir adamın hikayesi ile izleyicilerin karşısına çıkmış oldu.
Yiğit Özşener’in karakter ile ilgili değerlendirmeleri şöyle:
“Onur, aristokrat bir aileden geliyor. Türkiye’nin en zengin ve köklü ailelerinden birinin üçüncü kuşağı gibi düşünebiliriz. İyi eğitimli, kültürlü ve vizyoner bir iş adamı. Bir çocukluk aşkı varmış; kendi ailesine denk bir ailenin kızı. Başta annesi olmak üzere herkes bu ideal gelin adayıyla evlenmesini beklerken… Sürpriz! Şebnem diye bir kızla evlenmiş. İlk görüşte aşk mı? Büyük bir aldanış mı? Kaderin oyunu mu? Onu göreceğiz. Çok fazla ipucu vermek istemiyorum ama şöyle bi ters köşesi var bu karakterin. Hani sevgi emektir derler ya. Belki de değildir. Belki emek sevgidir. Çünkü kimse onun için iyi bir şeyler yaptığınız için sizi vermez. Sizi seven sizin için iyi bir şeyler yapar. Bence Onur’un hayattaki sınavı bu olacak.”
Senarist Meriç Acemi’nin karakterleri konumlama konusunda çok iyi işler yaptığından bahseden Yiğit Özşener, projeyi kabul etmesinde karakterlerin farklılığının da etkisi olduğundan bahsetti.
Ünlü oyuncu, bu konuda şu bilgileri verdi:
“Meriç’in karakterlerini melek şeytan olarak kodlamaması, her birinin insan olduğu gerçeğine tutunması. Bir karakteri büyütmek için diğerinin üzerine basmaması, hiçbir karakteri koruyup kollamaması, onları yaşamın akışına bırakması… Nefes almalarına, kusurlarıyla var olmalarına, hata yapmalarına, bedel ödemelerine izin vermesi. Bunlar televizyona iş yazan senaristler için cesaret isteyen şeyler; çünkü çoğu zaman televizyon izleyicisi neyi sever, neyi sevmez önyargısı ile hareket etmek zorunda bırakılıyorlar. Tabi böyle cesur bir kalemin, aykırılıktan korkmayan yönetmenlerle buluşması da çok kritik. İlk defa çalışıyor olsak bile, Çağrı ve Ezgi’nin senaryoya vites artırdığını hissediyorum. ‘Daha önce defalarca yapılmış bir işi bir kere daha yapalım olsun bitsin’ demeyen bir ekibin işi olacak, belki de en belirgin farkı bu.”