Eskide kalmış duygusu vardı
Polis, tetikçi, belediye başkanı, doktor arasındaki ilişkiler ağı iyi kurulmuştu. Ancak ilk bölümden bu kadar da olmaz denilen şeyler vardı. Öncelikle Ferhat hiçbir gizem taşımıyordu. Flashbacklerle geçmişine yolculuk yapmamıza rağmen, hiçbir kadın bu kadar robotlaşmış, gözünü kırpmadan yanında adam öldüren ve ona insan gibi davranmayan bir adama aşık olamaz. Özellikle hayatını herkesi yaşatmaya adamış ve ağabeyi ise kendisini adalete adamış bir kadın… Tüm bölüm boyunca Aslı’nın Ferhat’ın insan olduğuna şahit olduğu tek yer köpeği sevmesiydi. Ferhat’ın Aslı’dan ne ara etkilendiğini ve finaldeki “Benim karım olursan yaşarsın” sorusunu soracak kadar gözünü kararttığını anlamadık. Zira, ikisi de birbirinin hiçbir anına şahit olmadı. Yani Siyah Beyaz Aşk’ta aşka inanmadık. Aşkın renklisine değil, renksizinden bir gram bile göremedik. Namık ve Yeter arasındaki ilişki gerçekten mide bulandırıcıydı. Ferhat Namık’ın oğlu olmasına rağmen onu dayısı bilmesi ve Yeter’le Namık’ın kardeşmiş gibi davranmaları şaşırttı. Bence ilk bölümün asıl problemi neyin gizemli kalacağı, neyin seyirciye açıklanacağının karışmış olmasıydı. Ancak senaryodan ziyade en büyük problem rejideydi. Ne yazık ki, işin atmosferi gerçekçi değildi. Pek çok sahne iliştirilmiş gibi duruyor, bütünlük taşımıyordu. Ama ben de en çok uyandırdığı duygu eskide kalmış duygusuydu. Sanki 15 sene önceden gelmişti.