Bihter Dinçel, 3 Mart 1982 tarihinde Diyarbakır’da doğmuştur. Türk dizi, sinema, tiyatro oyuncusu ve yazar.
Adı: Bihter Dinçel
Doğum Tarihi: 3 Mart 1982
Doğum Yeri: Diyarbakır
Boyu: 1.72 m.
Kilosu: 61 kilo
Burcu: Balık
Göz Rengi: Kahverengi
Eşi: Barış Dinçel
Çocuğu: Yağmur Ali Dinçel
Instagram: https://www.instagram.com/bihterdincel/
Ailesi: Asıl adı, Bihter Özdemir Dinçel, 2008 yılında usta tiyatrocu Savaş Dinçel’in sahne tasarımcısı olan oğlu Barış Dinçel ile evlendi. Çiftin, Yağmur Ali isminde bir oğlu var.
Çocukluk yılları: Çocukluğundan itibaren kafasına ne koyduysa yapıyor. “Çocukluğumdan beri cesaretli bir yanım vardı zaten. Kim enstrüman çalıyorsa yakasına yapışırdım, lisedeyken edebiyat öğretmenlerimin paçasından ayrılmazdım. Ben ne istediğimi bilen bir çocuktum, oyuncu olmak istiyordum, yazar olmak istiyordum ama felsefe de okumak istiyordum. Buna on yedi yaşında karar verdim. Öğrenciyken de hem Devlet Tiyatrosu’nda hem de özel tiyatrolarda çalıştım.”
Eğitim hayatı: Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden mezun oldu. Aynı zamanda İzmir Devlet Tiyatrosu’nda 5 yıl boyunca görev yaptı.
Oyunculuğa ilk adım: Televizyon macerasına, ‘Dudaktan Kalbe’ dizisiyle başladı.
Hangi proje ile parladı? ‘Avrupa Yakası’ dizisinde canlandırdığı ‘Zeynep Hacer Aksoy’ karakteri ile dikkatleri üzerine çekti.
Kişilik özellikleri: İnatçı, azimli, çalışkan, sıcakkanlı, sempatik. ”Ben istediğim bir şeyi yapana kadar peşini bırakmıyorum, ne istediğimi çok iyi biliyorum ve ona ulaşmak için elimden geleni yapıyorum. Konservatuar okumadım, eğitimim çok başka bir şey olduğu için felsefe beni ehlileştiriyordu, egomu alıyordu. Felsefede sakinleşip, tiyatroda bu işi yapmak istiyorum şeklinde gittiği için ego, hırs olmadı hiç. Keyifle yapmak istedim bu işi.”
Düşünce yapısı: Sevdiği mesleği yapmaktan mutluluk duyuyor, işinin şöhret olma tarafını çok önemsemiyor. “Yapılan her meslek grubunda insanların hem seçimleri hem de yapmak istedikleri var. Bizim ya da bir ressamın, müzisyenin ayrıcalıklı tarafı sevdiğimiz işi yapmamız. Çok isterim herkesin sevdiği işi yapmasını fakat hayatta bunun bir karşılığı yok. Birçok insanın ekonomik sıkıntısı var. Bunun dışında insanın onay alması, gurur duyulması var. Bir dizide oynarken yolda yürüyemezken, 2 ay sonra önüne baksana diyen birileri olabiliyor. Sabun köpüğü bir meslek yapıyoruz. Birinin seni tanıyor olmasının sevilmekten öte bir durumu yok. Diğer insanlardan hiçbir farkımın olmadığını bilerek yaşarsam o zaman tek bir şeye ihtiyacım var; ailemin alkışı. Sonsuza kadar bana o sevgi lazım çünkü o sevgi olmazsa tamamlanamıyorsun. Ne yaparsan yap bütün dünyada seni alkışlasa olmuyor. Amy Winehouse’un belgeselini izlerken o kadar çok ağlamıştım ki keşke ailesinden birisi olsaydım dedim. Babası ile ilgili öyle büyük problemi var ki altından kalkamıyor. O yaşta dünyada yapılmamış birçok şeyi yapıyor. Olağanüstü bir sese sahip olsa da bir şeyleri onaramıyor ve böyle birçok örnek var. Mesele kanayan yaraları konuşmak değil onları tedavi etmeyi konuşmak olmalı.”
Oyun yazarken çıkış noktası ne? Yazma yolculuğu çok erken yaşlarda, ortaokul ve lise yıllarında başladı. Onun ki bir heves değildi aynı zamanda düzenli okumalar ve düzenli yazma egzersizleri de yapıyordu. “Yazmak istediğim için felsefe eğitimi almaya karar verdim. Felsefe tek tercihimdi. Seçimlerimin hepsi bilinçliydi. Ben önce bir hayal kurup, sonra o hayalin planını yapıp, ardından da ivedilikle o planı hayata geçirenlerdenim. Okul yıllarımda da tiyatro oyunları yazdım ve o oyunları farklı ekiplerle sahneledim. Okul bitince, İstanbul’a ilk geldiğimde de uzun zaman yazdım. Oyunculuk ve yazarlık hep eşit ağırlıklı giderken, bir dönem oyunculuk daha yoğun oldu. Tamamen bırakmadım ama hafif ölçekli yazdığım yaklaşık dört beş yılım oldu. Sonrasında yine oturdum masa başına. Seyirciye güzel şeyler anlattığın zaman seyirci işin gerçekliğine ve samimiyetine bakıyor. Oyuncu hikâyesi değil oradan çıkıp bir yolculuğa başlıyoruz. Senin ve benim hikâyemde neler var, geçmişinden neler taşıyorsun, senin ve benim hikâyem nerede örtüşüyor, çantamda taşıdığım miraslar neler buna bakıyorum. Uzun zamandır etrafımdaki genç insanların kullandığı antidepresanlar ile uğraşıyorum. Mücadele etmeyi, savaşçı olmayı bilmeden büyüyen bir nesil var. Evet, acı, dert var. Ölüm korkusu var. Hepimiz yaşıyoruz bunları ve bunlarla yaşayıp mücadele edip büyüyüp bir kimlik kazanıyoruz. İçki, ilaç değil bunun sığınağı diyorum.”
Mutluluk kaynağı: Yaşadığı hiçbir şeyden pişmanlık duymuyor. “Keşke unutsam diyebileceğim bir şey yok. Bir şeyi yaşarken, yaşadığım acıyı bir an önce unutmak isteyebilirim ama bu geçici bir istektir. O acıların da bizi evirdiği yerler, dönüştüğü haller de bizim omurgamızı şekillendiriyor, bunu bilirim. Unutmak yerine hafiflemesini beklemeyi, hatırladıklarımdan feyz almayı tercih ederim.”
İlk sinema filmi: Kemal Uzun/ Vay Arkadaş
Aşka bakışı: “60-70 yaşlarındaki bir erkek oyuncunun 24 yaşında bir kadınla ilişkisi yaşaması dizilerde normalken kadının yaşı büyük erkeğin yaşı küçük olursa yeni bir hikâye olmalı, yasak aşk veya bütün ailenin istemediği kişi oluyor. Ama gerçek hayatta bunun karşılığı var. Aşkın yaşı ve cinsiyeti olmaz. Aşk denkleminin standarda bağlanmasını yanlış buluyorum.”
İş hayatına bakışı: Küçüklüğünden itibaren yazar olmayı hedefliyordu ve bunun için felsefe okumaya karar vermişti. İlk oyununu birinci sınıftayken yazdı. Üniversite boyunca beş tane daha oyun yazdı, bunların hepsini sahneledi. “İkinci oyunumda, oynayacak oyunculardan biri gidince sahneye çıkmam gerekti. Okulu okurken bir yandan da Devlet Tiyatrosu oyuncularıyla çalışmaya başladım. Benim sahne hikâyem, usta – çırak ilişkisiyle başladı. Sonrasında da ilk zamanlarında BKM Mutfak’taydım. Yılmaz Erdoğan ile yazma konusunda çalışmalarımız oldu. Önce yazarlık sonra oyunculuk yaptım. Daha sonra ikisini birlikte sürdürdüm, bir süre sonra yazarlığı nadasa bıraktım. Televizyon hikâyesi başlayınca uzun süre sadece oyunculuk yapmak zorunda kaldım. Konservatuar okumak istemedim. Hiç denemedim. Sürekli tiyatroların kulislerine girer, yazdıklarımı gösterirdim. Kendi sahnelediğim oyunların çekimlerini verirdim. Bana yorum yapın istedim. Kimi aradı kimi hiç aramadı, başkalarından telefonumu bulup arayanlar oldu. Yılmaz Erdoğan ve Demet Akbağ’ın durumu farklıydı. Lisedeyken güvenlik kılığını giyip, meyve tabağı götürmüşlüğümde var ajan gibi. Popüler olmak ya da meşhur olmak gibi bir derdim yoktu benim. Yaptığı işi çok sevenlerin bana; ‘Şunu oku, bunu yap, bu filmleri izle.’ demesini istedim. Çok çalıştım ödevlerime, sonucunda güzel bir birikim elde ettim. BKM Mutfak’tan da önceydi bunlar.”
Kariyer planı: Onun için, tiyatro, sinema, yazarlık, oyunculuk hepsinin yeri ayrı. “Bunların hepsi benim hayatım. Hepsinin farklı farklı zamanları var sadece. Birbirinden ayırmam mümkün değil. Bundan sonraki proje diyebileceğimiz bir şey yok şu anda. Çünkü pandemi süreci, projelerimizi parmağının ucunda sallıyor. Plan yapamıyoruz. Bu süreci az hasarla atlatıp sonrasında planlarımızı yapacağız. Komedi ile izleyicinin karşısına çıktım. ‘Mutlak Adalet’ diye bir sinema filmim var festivalde de yayınlanacak. Burada bambaşka birini canlandırdım. İlk defa farklı bir rol üstlendim. Dramda oynamak isterim elbette.”
Ne tür kitap okur? Her tür kitap okumayı seviyor ama en çok roman ve biyografi ilgisini çekiyor. “İki üç roman okuyup, araya bir öykü kitabı alıp, tekrar bir roman, sonra bir inceleme, bir deneme, ardından bir otobiyografi. Orhan Pamuk, çok büyük hayranlık duyduğum bir yazardır. Her yaşımda başka türlü algıladığım, yeniden ve yeniden okuduğumda dünyama ve kalemime bir pencere daha açan muazzam bir edebiyatçı. İhsan Oktay Anar hocamdır. Öğrettiklerinin yanı sıra, her kitabının meftunuyum. Onlar edebiyatla kurduğum ilişkinin köklerine can suyu veren yazarlar. Yeni yayınları ve genç yazarları da mümkün olduğunca takip etmeye çalışıyorum. İki tane yeni çıkan okuyorsam, ardından bir klasik okuyorum. Eskiden aynı anda iki üç kitap okurdum, artık onu yapmamaya çalışıyorum. Sırayla okuyunca, baş ucumda okunmayı bekleyen ve iştahımı kabartan kitaba kavuşmak için elimdeki kitabı daha konsantre ve daha çabuk bitiriyorum ve yenisine de büyük bir şevkle başlıyorum.
TELEVİZYON DİZİLERİ
2007 – Dudaktan Kalbe /Makbule
2006/2008-Avrupa Yakası /Zeynep Hacer Aksoy
2008 – Karamel / Nesrin
2008 Kollama/ Feyza
2009- Sıkı Dostlar/ Jale
2009- Haneler / Bihter
2009 /2011- Geniş Aile / Nazan
2013-Ali Ayşe’yi Seviyor / Gülnihal
2013/2014- Gurbette Aşk
2014 -Galip Derviş / Yasemin Çelen (Konuk Oyuncu)
2014 – Kertenkele / Hale
2015- Eğlendirme Dairesi
2016/2017 -Bana Sevmeyi Anlat /Suzan Giray
2018- Vatanım Sensin
2018- Tehlikeli Karım / Hande Boztepe
2019 /2021- Mucize Doktor / Selvi Hemşire
SİNEMA FİLMLERİ
2010- Vay Arkadaş / Narin
2014 – Mutlak Adalet / Bahar
2015 – Geniş Aile: Yapıştır / Nazan
2016 – Bir Şey Değilim/ Serap
2018 -Ailecek Şaşkınız
2018 Scent of Yasemin / Yasemin (Kısa Film)
2019 -Hareket Sekiz / Ebruli
2019/IV Ouroboros (Kısa Film)
TİYATRO OYUNLARI
2018- Manik Atak / Melike / Yazar
2016- Ortanca / Yazar
2016- Aşiyan / Oyuncu / Proje Tasarım / Yazar
2015- Eğlendirme Dairesi / Oyuncu
2014- Kurusıkı / Melek
3G – Geldim Gördüm Güldüm Show / Oyuncu
KİTAPLARI
2020- Keşke Unutsam
2019- Toplu Oyunları 1
2013- Gebelere Balon& Hamilelik Hurafeleri
ÖDÜLLERİ
2017- Üstün Akmen Tiyatro Ödülleri / Yılın En İyi Oyun Yazarı/ Aşiyan