Burcu Biricik, 4 Mayıs 1989 tarihinde Antalya Elmalı’da doğmuştur. Türk dizi, sinema ve tiyatro oyuncusu.
Adı: Burcu Biricik
Doğum Tarihi: 4 Mayıs 1989
Doğum Yeri: Antalya/ Elmalı
Boyu: 1.70 m.
Kilosu: 53 kilo
Burcu: Boğa
Göz Rengi: Açık Mavi
Saç Rengi: Koyu Sarı
Annesi: Müberra Sırçacı
Eşi: Emre Yetkin
Çocuğu: Yok
Kardeşleri: Bekir Biricik
Instagram: https://www.instagram.com/burcubiricik/
Ailesi: Anne ve babası o henüz küçükken ayrıldı. Babası ile görüşmemeyi tercih etti. Annesi çalıştığı için abisiyle ikisini anneannesi büyüttü. 2015 yılında nişanlandığı reklamcı Emre Yetkin ile 30 Temmuz 2016 tarihinde evlendi. “ Anne ve babamın ayrılığı beni çok etkilemedi. Ailede erkek anlamında dedem, dayım ve ağabeyim vardı. Ancak erken olgunlaştım, çalışıp eve para getirmenin önemini erken yaşlarda kavradım. Yazları Antalya Elmalı’da bir kafede çalışıyordum. Kazandığım parayı da dedeme veriyordum. Aileye ne gelirse, tek bir kasada birleşirdi. Dedem de bana, kafi miktarda geri verirdi.”
Çocukluk yılları: Abisiyle beraber mahallede erkek çocuğu gibi büyüdü. Çocukluktan beri çalışıp kendi parasını kazandı.” Hiç prenses ve naif bir kız olmadım. Ayaklarım hep yere bastı. Hayatta söz sahibi oldum. Bu da benim için bir artıydı. Annem, dedem, anneannem, dayım ve abimle büyüdüm. Onların yanında evde biraz baba misyonu yüklendim. Daha maskülen biri haline geldim. Mesela öğrencilik dönemimde çok cadı bir kızdım. Okulda etek yerine pantolon giyip kafama topuz yapar, mahallenin erkek çocuklarıyla oynardım. Mahalleyi toplayıp, yaptığım taklitler ve anneannemden bulduğum kıyafetlerle hazırladığım gösteriler vardı. Onlar, hepsini izlerlerdi. Ama televizyon ve sinema alanındaki oyunculuğu hiç düşlemezdim. Dedem hep, ‘Tamam kızım hayalin oyunculuk ama bir altın bileziğin de olsun’ derdi ama ben o altın bilezik hayalini hiç kurmadım.”
Eğitim hayatı: Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden mezun oldu.
Oyunculuğa nasıl başladı? 2006 yılında Antalya ’da düzenlenen Miss Mediterranean Güzellik Yarışması’nda ‘Akdeniz Kraliçesi’ seçildi. Lise yıllarında katıldığı Tiyatro festivalinde ödül aldıktan sonra profesyonel anlamda oyuncu olmaya karar verdi. Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nde lisans eğitimini tamamlarken, aynı zamanda da Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda oyunculuk eğitimi aldı. Oyunculuk kariyerine Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda stajyer kadroda yer alarak başladı “ Lisede okurken, annem, abim ve ben birlikte yaşıyorduk. 3 ev arkadaşıydık. Onlar çalışıyordu, ben de yazları eve katkım olsun diye iş bakıyordum. Asistanlık filan yaparım diye, bir ajansa gittim. ‘Güzellik yarışmamız var. Seni oraya alalım’ dediler. Annem ve abim katılmamı istediler. Birinci oldum. O taç, annemin evinde güzel bir anı olarak duruyor.”
Oyunculuğa ilk adım: Televizyon macerasına ‘Maçolar’ dizisiyle başladı.
Hangi proje ile parladı? ‘Şeref Meselesi’ dizisinde canlandırdığı ‘Kübra Güngör’ karakteri ile dikkatleri üzerine çekti.
Kişilik özellikleri: Güler yüzlü, neşeli, enerjik, samimi. “Aslında çok eğlenceliyim. Kendi içimde çılgınlıklarım var. Ama aklımın çalışma şekli sansasyona uygun değil. Zaten hiç uçlarda olmadım. Yaşam şartlarımdan dolayı hep anne gibi, kontrolcü biriydim. Saf biri değilim. Sarı bir damarım var. Alanıma fazla müdahale edilirse pençelerimi çıkarabilirim.”
Sosyal: Genellikle evcimen, gece hayatını çok sevmiyor. Bazen diyorum kendime, ‘Azıcık genç enerjisi gelsin, dışarı çıkayım, eğleneyim, daha çılgın olayım’. Ama çıktığım zaman da bu kez, ‘Şimdi evimde olmak vardı, sıcacık böyle pijamamla film izlemek vardı’ diyorum. Ama gezmek ve yeni yerler görmek çok ilgimi çekiyor. Bu da eşim Emre ile başlayan bir durum. Ondan öncesinde atlayıp bir yere gideyim, farklı yerler göreyim gibi düşüncelerim yoktu. Ama Emre çok seviyor, fotoğraf da çektiği için çok keyif alıyor. Onun sayesinde benim de hayatıma seyahat tutkusu dahil oldu. Mesela yılbaşında sadece bir geceliğine Viyana’ya gittik döndük çünkü yeni bir yer görmek istedik.”
Düşünce yapısı: Çok entelektüel biri olduğunu düşünmüyor. Daha çok okuyup araştıran biri olmak istiyor. Çoğu zaman hızlı duygu geçişleri yaşıyor. “Bazı şeyleri araştırıyorum, izliyorum ama hafızamdan gidiyor. Entel sohbetlerde her zaman var olamayabiliyorum. Daha çok insancıl sohbetlerde iyiyim. IQ’mdansa EQ’m (duygusal zekâ) daha baskın. Duygu geçişlerim çok hızlı. Mutluluğum da üzüntüm de öyle. Çok mutluyken bir anda çok sinirlenip üzülebiliyorum. Ama hepsi kısa süreli bende. Çok uçlarda ve kısa. Yaşlanmaktan korkmuyorum, tonton bir anneanne olurum. Küçük kırışıklıklar çıkmaya başladı. Sürekli sırıtan bir insanım ve gülmelerimden ötürü çizgiler çıkıyor. Kimseyi estetik yaptırdığı için yadırgamam ve eleştirmem. Ben mimiklerimden para kazanıyorum ve çizgilerimi seviyorum. Yaşlanmış birinin yüzüne baktığında, yaşanmışlığı görüyorsun ve ben o kırışıklık durumunu seviyorum. İleride ne olur bilemem ama şu anki yüzümü ve vücudumu seviyorum.”
En çok neye sinirlenir? Haksızlığa ve adaletsizliğe tahammülü yok. “Birine bile bile haksızlık edilmesi benim çok damarıma basan bir durum. Kendime yapılmasa bile çok sinirlenip avukatlık üstlenip müdahale ediyorum. Bir de tahammülsüzlük. Birbirimize tahammüllü davranmalıyız. Sakin sakin düşünüp nedir, ne değildir diye anlamaya çalışıp ondan sonra yine sinirleneceksek ya da bir tavır alacaksak almalıyız. Ama en azından üç saniye durup düşünmeliyiz. Bence son zamanlarda hepimiz çok tahammülsüz olduk, birbirimize karşı her şeye karşı. O nedenle biraz daha empati yapmayı bilmeliyiz.”
İlk sinema filmi: Serdar Gözelekli/ İnanç Odası
Hayran olduğu kişi: Merly Streep hayranı. “Merly Streep’e bayılıyorum. Öncelikle çok hoş bir kadın. Kadın olarak beğeniyorum, çok güçlü görünüyor. Oyun enerjisini seviyorum.”
Aşka bakışı: “Aşkı huzurlu bir yaz akşamına benzetebilirim. Evlendikten sonra eşimle aşkımızda, saygımızda değişen bir şey yok. Hoş, zeki, eğlenceli bir adam. Âşığım. Ayrıca bana sürekli yeni şeyler öğretiyor. Dünyayı gezme tutkusu gibi. Sırt çantalarımızla ikimiz geziyoruz ve çok eğleniyoruz, gözlerimizin içine baktığımızda o güveni ve huzuru alıyoruz.”
Hayata bakışı: Büyüdükçe çevresindeki negatif olaylardan etkilenmeden, deyim yerindeyse at gözlüğü takarak kendi yolunda gitmeyi ve çalışmayı öğrenmiş. “İnandığım bazı şeyler var. Bir birey olarak ayakta güçlü durabilmek adına her yolu denerim. Kimseye muhtaç kalmadan yaşamak adına her şeyi göze alabilirim. Çünkü böyle bir hayat yaşadım şimdiye kadar ve bundan sonrasının da böyle olması için her şeyi yaparım. Aile kavramı benim için çok önemli. Hayatta birçok konunun üzerinde tuttuğum bir kavram. Öncesindeki ailem, şimdi evlenip kurduğum ailem, ileride çocuğum olduğu zaman giderek büyüyecek olan ailemi bir arada tutmak ve huzurlu kılabilmek adına her şeyi yapabilirim diye düşünüyorum.”
İş hayatına bakışı: Her yeni işine sonunu düşünmeden başlıyor. Hep seviye seviye atlayarak ilerlediği için bir sonraki projede öncekilerden tamamen bambaşka bir rol olmasını istiyor. “Şimdiye kadar hiç sonunu düşünmedim. Bakarım, iyi ya da kötü olur, fark etmez diye başladım her işe. Dua ederken de başıma gelen iyi ya da kötü her şey için şükrediyorum. Çünkü onlar sayesinde şu an buradayım. Bugüne dek böyleydi ama bundan sonra birtakım korkularım başlayabilir, çünkü çok şükür her işim güzel sonuçlandı. Özellikle Şeref Meselesi, Hayat Şarkısı, Türkan Derya ile çektiğimiz Çok Uzak Fazla Yakın filmi. Üçü de oyunculuk adına çok içime sinen işler oldu. Aldığım tepkilerden de başarılı olduğumu görüyorum. Şimdi, bir sonraki işimde başarısız olsam muhakkak çok üzülürüm. Derim ki; ‘Burcu demek ki ipin ucunu kaçırmışsın ve belli ki fazla güvenmişsin kendine’ diye üzülür, cezalandırırım kendimi. Ama başarısız olursam da yapacak hiçbir şey yok, karalar bağlayıp ben bunu nasıl yaptım diyemem. Hemen kendime gelip toparlanıp yola devam ederim.”
Kaygıları: İnsanların birbirlerine karşı giderek saldırganlaştığını düşünüyor ve bundan endişe duyuyor. “Bir anda sanki hepimiz zehirli bir çiğ et yedik ve vahşileştik. Yanlış düşünüyor da olabilirim ama ben bunun en büyük sebebinin sosyal medya olduğunu düşünüyorum. Öncesinde şöyleydi; bir fikrimiz vardı üzerinde düşünüyor, kendi aramızda konuşup tartışıyorduk. Sosyal medya tabii ki çok iyi ve faydalı; teknolojisini aklım almıyor. Ağ olarak çok geniş, her şeyin haberini aldığımız, okuyabildiğimiz, dünyadan ve birbirimizden haberimizin olduğu tek mecra. Ama sosyal medyanın iki yüzü var gibi geliyor bana. Diğer yüzü herkesi fikrini hemen söylemeye oldukça fazla itiyor. Senle bire bir muhatap olabiliyor, şahsına bir şeyler yazabiliyorum ama yüz yüze olamıyoruz. O nedenle sana karşı istediğim gibi yazabiliyorum. Kendi adıma da konuşmuyorum, hepimiz için söylüyorum; sosyal medyada yüz yüze olmayıp birebir iletişim halinde oluyor olmak çok hadsizleştirdi bizi. Hadsizleştirmek doğru kelime mi emin değilim ama fazla cesaretlendik. Çünkü sosyal medyada siyaset, sanat, kimin hakkında ne olursa olsun yüzüne söyleyemeyeceğimiz şeyleri oraya çok rahat yazabiliyoruz. Bu bizim artık normal hayatımıza da sirayet etti diye düşünüyorum. Oradan aldığımız cesaretle herkes birbirine girmeye başladı. Niye böyle oldu ki? Çok mutsuzlaştık. Sürekli tuhaf tuhaf, aklımızın almayacağı haberler görüyoruz. Çok üzülüyorum.”
Evde ne yapar? Genelde evcimen, boş vakitlerinde eşiyle evde keyif aldıklar aktiviteleri yapıyorlar, film izlemek, oyun oynamak gibi. Ayrıca yemek yapmayı da çok seviyor. “Bazen o kadar evde vakit geçiremiyorsun ki boşluklarda evinde koltuğunda yayılmak en mutlu edici aktivite oluyor. Koltukta yayıl, filmini izle, kedini sev, yemek yap böyle geçiyor. İkimizin de erken çıktığı günler ya sinemaya gitmeye çalışıyoruz ya Emre beni yemeğe çıkarmaya çalışıyor. Cuma-Pazar oldu ki boşuz, muhakkak bir plan yapıp yakın da olsa bir yerlere gitmeye çalışıyoruz.”
Neye para harcar? Kıyafete para harcamayı sevmiyor. Parasını genellikle seyahatlere harcıyor. “Öyle kıyafetmiş, tarzmış, çantaymış umurumda değil. Kazanıyorum, tatile gidiyorum. Hayat böyle benim için. Doğum günümde çanta aldım, o günden beri onu kullanıyorum. Dolabımda pijama tarzı kıyafetlerden başka bir şey yoktur. Kıyafete verilen paraya acıyorum, hiç bana göre değil, yazık. Kıyafet konusunda pintiyim. Paramı yemeğe, gezmeye veririm, arkadaşlarıma dağıtırım. Onun dışında spesifik olarak tatillere ve planı son anda yapabildiğimiz için uçak biletlerine harcarım aslında. Kendimize her sene verdiğimiz bir tatil ödülü var. Sene boyunca çalışıp o tatili bekliyoruz, en heyecanlı aktivitemiz.”
Favori tatil rotaların neresi? “Uzakdoğu’yu genel anlamda sevdim. Oraların insanlarını, kültürünü, doğasını tanımak çok büyük keyif ve keşif.”
DİZİLERİ
2012 -Düşman Kardeşler / Derya
2012- Ustura Kemal/ Meriç
2013 /2014 -Beni Böyle Sev / Seda Alataş
2014 /2015-Şeref Meselesi /Kübra Güngör
2015- Ulan İstanbul/ Kübra
2016/ 2017 -Hayat Şarkısı / Hülya Çamoğlu Cevher
2018 -8. Gün / Bahar Yüksel
2019 -Kuzgun / Dila Bilgin
2021- Fatma/ Fatma
TELEVİZYON FİLMLERİ
2013 -Kedi Özledi /Lale
2013 -İnanç Odası / Kurban
2015-Bana Masal Anlatma / Ezgi
2016-Çok Uzak Fazla Yakın / Aslı
2018 -Her Şey Seninle Güzel / Deniz
2019 -Çiçero / Cornelia Kapp
2020- İnsanlar İkiye Ayrılır/ Duygu
TİYATRO OYUNLARI
İkinin Biri / Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu
Yaşlı Hanımın Ziyareti/ Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu
Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım/ Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu
Yedi Kocalı Hürmüz / Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu
ÖDÜLLERİ
2017 -3.Elele Avon Kadın Ödülleri /Yılın Oyuncusu / Hayat Şarkısı
2017- 5.Bilkent TV Ödülleri / En İyi Kadın Drama Oyuncusu/ Hayat Şarkısı
2017- 12.İTÜ Makinistanbul Medya, Sanat ve Spor Ödülleri / Yılın Kadın Dizi Oyuncusu / Hayat Şarkısı