Şimbilli’yi özlüyor musunuz?
Özlemez olur muyuz… Gerçi, seyirci pek fırsat vermiyor. Sosyal medyadan bir şey söylüyorum, hemen “Konuşmaaa, bakkalsın sen. Şimbilli. Suuuus” diyorlar. Sağ olsun sürekli haddimi bildiren fanatik bir Leyla ile Mecnun seyiricisi var, onlar Şimbilli’yi her an hatırlatıyor. Geçenlerde İzmir’e gittim Tiyatro Festivali için. “Buca’da Şimbilli Erdal Bakkal diye bakkal açıldı” dediler, ben de gittim. Vallahi üniversitenin karşısında böyle bir yer var. Unutmak mümkün değil Erdal Bakkal’ı.
Türk Telekom’un reklam kampanyasında halinden pek mustarip, hasis ve kinci bir karakteri canlandırıyorsunuz. Dizi ve sinema projelerinde de buna benzer rollerdeydiniz. Nasıl buluştunuz markayla?
Reklam benim gördüğüm kadarıyla ürünü tamamen olumlama veya negatif taraftan yaklaşarak olumlama şeklinde iki türlü yapılıyor. İkinci tarz, benim oyunculuğuma daha denk düşüyor. Bu da başarısız bir adam modeli yaratıp başarılı üründen intikam alma, onunla rekabete girme, yarışma şeklinde tezahür ediyor.
Türk Telekom da bu oyunculuk tarzında benim daha yetkin olduğumu düşündüğü ve seyirciyle doğrudan iletişim kurabildiğime inandığı için bir negatifleme kampanyasıyla geldi. Reklamda benim karakterim Türk Telekom’a rakip Megamor diye bir şirket kurup, o Ronaldo’yla bir şey yapıyorsa biz de Adanalı Ronaldo’yla yaparız, “Bizimkisi daha iyi olacak” diyerek bir rekabete giriyor. Her zaman söylediğim gibi ben büyük hayalleri olan küçük adamları oynamayı seviyorum. Seyircinin kolayca “Aa, benim de böyle bir tanıdığım var” diyebileceği, kolayca kendini yakın hissedebileceği karakterleri canlandırıyorum.