◊ Senin için rol model olan yönetmenler var mı?
– Martin Scorsese hayranıyım. Başka yönetmenler de var. Mesela Paul Thomas Anderson, David Fincher… Bu yönetmenlerin kendi özgün anlatım tarzı var. Ben bazen sadece fragmana bakarak hangi yönetmenin filmi olduğunu anlayabiliyorum. Mesela Wes Anderson. Nasıl Picasso’nun, Dali’nin, Mozart’ın hep kendi rengi ve tarzı oluyorsa yönetmenlik de, oyunculuk da böyle. Oyunculuk konusunda da Jack Nicholson hayranıyım ama yeni nesilden Leonardo DiCaprio kesinlikle iş disiplini çok yüksek, çok da başarılı bir oyuncu.
Bir sonraki filmim güldürecek
◊ Türk ve Amerikan film sektörünü karşılaştırdığın zaman nasıl bir görüntü ortaya çıkıyor?
– Kesinlikle bir uçurum olduğuna inanıyorum ama Türkiye’de de çok kaliteli işler yapılıyor. Daha iyi olmasının önündeki engel biziz bence. Özellikle diziler bence Türk sinemasının gelişmesinin önünde engel. Bir kere dizi süreleri çok uzun. Bölümler iki saat sürüyor. Altı günde iki saatlik bir dizi çektiğinizi burada duydukları zaman kulaklarına inanamıyorlar. Bu da işin kalitesini düşürüyor. Altı günde 100-120 sayfalık senaryo yazmak da kolay değil. Bunun sonucu manasız sahneler, bakışmalar oluyor. Bu da diziyi uzattıkça uzatıyor. Amerika’da bir sezon önceden yazılıyor. Her bölüm en fazla bir saat oluyor. Planlama da olduğu için kim ne yapacağını iyi biliyor. Türkiye’de genel anlamda bir iş etiği olduğuna inanmıyorum. İnsanlar rica minnet iş yapıyor. Ama ABD’de bir profesyonellik söz konusu. Buradaki kanunlar oyuncuyu da, yapımcıyı da, kamera arkasındaki herkesi gerçekten koruyor. İş saygısı, iş ahlakı burada çok değerli.