Demet Evgar, 19 Mayıs 1980 tarihinde Manisa’da doğmuştur. Türk dizi, sinema ve tiyatro oyuncusu.
Adı: Demet Evgar
Doğum Tarihi: 19 Mayıs 1980
Doğum Yeri: Manisa
Boyu: 1.63 m.
Kilosu: 53 kilo
Burcu: Boğa
Göz Rengi: Mavi
Saç Rengi: Kahverengi
Annesi: Bingül Evgar
Babası: Levent Evgar
Kardeşleri: Yiğit Evgar
Instagram: https://www.instagram.com/temedragve/
Evcil Hayvanları: Köpeği var.
Ailesi: Aslen Arnavut kökenli, bir erkek kardeşi var.
Çocukluk yılları: Mutlu, kabul ve değer gördüğü bir ailede büyüdü. “Çocukken hayallerimin üzerine oturulmadı. ‘Sus, sen bilmezsin!’ denmedi. Dedem, büyükbabam, babaannem, anneannem, halam, annem, teyzemler, yani herkes gerçekten beni bir birey olarak gördü ve iletişime önem verdi. Yalnızca aile olduğumuz için değil, gerçekten ‘kişi’ olarak tanıyıp sevdik birbirimizi ve bu çok kıymetli bir şey. Babam benimle konuştuğunda, benim göz hizamda konuşurdu. Birey olduğum hep hissettirildi. En büyük şansım oydu. Ben bir bireydim yani. Onun verdiği güvenle de çok özgürleşiyorsunuz ve rahatlıyorsunuz aslında.”
Eğitim hayatı: İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu.
Oyunculuğa ilk adım: Televizyon macerasına, ‘Tatlı Hayat’ dizisinde canlandırdığı ‘Defne’ karakteri le başladı.
Hangi proje ile parladı? ‘Emret Komutanım’ dizisinde canlandırdığı ‘Üsteğmen Çiğdem’ karakteri ile dikkatleri üzerine çekti.
Kişilik özellikleri: Yaş aldıkça daha çok renklendiğini ve kendini daha çok sevmeye başladığını düşünüyor. “Ben daha çok renk aldığımı, renklerimin daha çok farkına vardığımı hissediyorum. Çünkü hayatta daha uzun zamandan beri varım; dolayısıyla daha çok bildiğim bir şeyin içinde gidiyorum. Bunun ne kadar çok değişebileceğini de biliyorum. Yaş almayı seviyorum. Çok daha genç yaştaki insanlar da bana çok ilham oluyor. Onlar da aslında belki neyi bildiklerinin farkında değiller. Daha küçük yaşlarımda, kendimi oradan buradan eleştiriyordum ama şimdi o zamana baktığımda, ‘O zaman da bir şeyleri biliyormuşum’ diyorum. Gençler de belki benim gibi, ne kadar bildiklerinin farkında değiller. O yüzden ben de onlardan daha fazla faydalanıyorum şu anda.”
Düşünce yapısı: Bir paketin içine sığamayacak ruhu var. Gerçekten içinde neler oluyorsa dışına da onu yansıtıyor. “Çünkü hayat kurban etmeye değmeyecek kadar mühim ve değerli. Herkesin saçmalama hakkı var ama istediği kadar. Zaman ilerledikçe insan kendini daha iyi tanıyor. Neyi yaparsam mutlu ya da mutsuz olurum bunu biliyorsun. Böylelikle yaş ilerledikçe hayata teslimiyette artıyor. Dünyaya geldiğimiz andan itibaren özgürlük hissi bizi peşinden sürüklüyor. Ve aslında doğduğumuz andan itibaren büyük bir hapishanenin içindeyiz. Çünkü ne olursa olsun beş duyuyla sınırlıyız ama aslında beş duyudan ibaret değiliz. Bu sebeple yüzde yüz özgürlük yaşanabilecek bir yer, bir ülke olduğunu düşünmüyorum. İnsan öldüğünde tam anlamıyla özgür oluyor. Tek çare sanırım kendimize dünya üstü bir özgürlük teklif etmemiz.”
İlk sinema filmi: Mustafa Altıoklar/ Banyo
Aşka bakışı: “Aşık olduğunda bir anda kimyan değişebiliyor. Ancak aşk sadece iki kişinin arasına sıkıştırılacak bir duygu değil bence. Bütün varlıklar aşkla yaratılmıştır ve bütün varlıklar aşkı deneyimlemeye gelmiştir hayata. Konservatuvara girmek için evde açlık grevi yapmıştım. Müthiş bir aşktı o benim için. Aşk iki şey arasına sokulamayacak kadar güçlü bir duygu. Bu yüzden çok şükür, hep âşığım.”
Hayata bakışı: Hayatı boyunca hep bilginin peşinde oldu. “Hayat beni benden daha iyi tanıyor. Beni tatlı tatlı, küçük küçük zorluyor. Adım attıkça yeni bir değişim daha getiriyor. Kendisiyle güzel bir sohbetimiz var. Bilginin peşindeyim, hep de öyle oldum. Arnavut damarım da var, birden sinirim zıplayabiliyor. Çok klasik ama yalan söylenmesi en çok sinirimi zıplatan şey.”
İş hayatına bakışı: Kendisini bir hikâye anlatıcısı olarak görüyor. Hangi rolü oynayacağını seçerken o eserin cümlesi, kendine ve izleyene ne söylediği önemli oluyor. “Benim suratım bir maske, bir plastik. Zaten dayatılan güzellik anlayışı da bana çok çirkin geliyor.
Herkesin bir prototip olduğu güzellik anlayışı çok çirkin. Çünkü güzellik bir estetiktir. Onun içinde bilgisi vardır. Bence bir insanı karizmatik kılan şey, iç enerjisi. Gözleri, bakışı. Onlar hiç değişmez. Yaptığım iş, ben sadece sahne alayım, herkes beni alkışlasından ibaret değil. Bunların dışında başka bir manası var, bu manayı düşündükten sonra bu iş bende başka bir hayat amacına dönüştü. Herkesin yeteneği başkadır. Benim de oyunculukla ilgili bir yeteneğim varsa, her yetenek paylaşılmak için gelir. Bunu keşfettiğim anda, oyunculuğun başka bir manası oldu artık. Çünkü insanlık var olduğundan beri tiyatro var. Bütün psikoterapinin özü, aslında seyirciye o katarsisi yaşatmak. İnsan kendini görerek tedavi olur. Dolasıyla şifahen bir amacı var. Benim işim de hikaye anlatmak. Ne anlattığım çok önemli. O yüzden mesela, “Bir Kadın Bir Erkek” bitince dört yıldır bir daha dizi yapmadım. Yaptığım şey hayat amacımla, var oluş şeklimle o kadar el ele yürüyor ki. O yüzden, içinde olduğum her şeyin bir şeyi anlatması, bir yere ayna tutması, bir yerin perdesini aralaması benim için çok kıymetli.”
Kariyer planı: Kadına dair yapmak istediği daha çok proje var. Üzerinde çalışıyor. Bu, hayat amaçlarından sadece bir tanesi. “Bu ülkede toprak altında kalmış çok kadın hikayesi var, Hedda 1800’lerde Norveç’te yazılmış bir hikaye olabilir ama o dönemde, o duyguda olan ve çıkamayan bir sürü hikaye var bu topraklarda. Ben de bu yüzyılda Demet olarak böyle bir şansım varsa ve o dönem o kadınların böyle bir şansı olmadıysa bunu birazcık görev adlediyorum ve bana da iyi geliyor. Beni de arındıyor. Önce kendim için yapıyorum, kendimi arındırmak için yapıyorum.”
Bugüne kadar yer aldığı işlerde en çok iz bırakan hangisi? Hayatında iz bırakan pek çok proje oldu. “Tek bir tane söyleyemeyeceğim, tabii ki ‘Beyza’nın Kadınları’ başka yeri olan bir işti, ardından ‘Bir Kadın, Bir Erkek’ geliyor. Orada kendimle başka bir yerden tanıştım. Sonrasında ‘Avlu’ da benim için çok önemli bir yerde ve ‘Hedda Gabler’. Bu işlerin hepsinde rol aldıktan sonra kendime şunu söylüyorum, “Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.”
Sinema mı? Tiyatro mu? Tiyatroda seyirciyle birlikte olmanın dışında gerçekten iki ay boyunca, kendinizi kapatıp çalışıyor olmak insanın iradesiyle ilgili çok önemli bir yeri çalıştırıyor, insan başka bir yere evrilmeye başlıyor hem oyuncu olarak hem de insan olarak. Bu kadar büyük bir konsantrasyonla çalışmanın bir faydası var tabii ki ama mesela Avlu dizisi de benim için çok öğretici, kendimle ilgili çok başka kapıları açtığım bir iş oldu. Yani tiyatro veya dizi diye ayıramam bu anlamda. Tüm bu işlerde önemli olan çalıştığınız ekip, tüm rol aldığım işlerde aynı durum geçerli. Bunlar ekiple yapılan işler. Kendimi ayrıca çekip bir kenara koyamayacağım. Sadece sizin olmanız yetmiyor, bu durum birbirini destekleyen bir durum. Sinema, tiyatro veya dizi için şunu söyleyebilirim, bu işlerin hepsi birbirini besliyor. Tabii ki dinamikleri değişiyor, yaptığın yer farklı ama çalışma disiplini ve zevki birbirinden ayırt edilemez.
Kaygıları: Hayvanlar, doğa ve çocuklarla ilgili yıkımlar gördüğünde kalbi acıyor. “Çünkü bir hayvana zarar veren insanın potansiyelinde mutlaka bir cani vardır. Bu, insan olabilmenin koşuludur. Ve henüz insan olabilmiş değiliz. Duyarlı olduğumuz zamanlar insanız. Sanıyoruz ki duygularımız bizi insan yapıyor, halbuki duygular bazen saçma hikâyelerimize de götürebiliyor. O yüzden insan için önemli olan şey duyarlı kalmak.”
Doğa ile ilişkisi: İnsanın doğadan uzaklaştıkça kendinden de uzaklaştığını düşünüyor. “İster cezaevinde olsun, ister metropolün göbeğinde, herkesin mahpusluğu kendine. Bire bir kendimden biliyorum. Köye gittiğimde, ağaca dokunduğumda, toprağa bastığımda gerçekten huyum, suyum değişiyor. Belgrad Ormanı’na gitmeyi, İstanbul’un eski hamamlarına gitmeyi çok severim. Uzun süre Haliç’te kürek çekmiştim tekrar başlamak istiyorum. Doğanın içinde olunca kendimi şarj ediyorum. Evim Sabancı Müzesi’ne çok yakın, oranın kafesini çok seviyorum. Orada çok güzel yemekler ve iyi bir hizmet var, herkese tavsiye ederim. Sahilden Kanlıca’ya geçip, gezmeyi de çok severim. Altı yıl kadar Galata’da oturdum, Eminönü’nde yürüyüş yapmakta vazgeçilmezlerimden.”
Hangi kitaptan etkilendi? ‘Kurtlarla Koşan Kadınlar’ “Herkesin ama özellikle kadınların okuması gereken bir kitap. Kadının, sezgilerine kendini açması, kendi gücünün farkına varması ve kendini anlaması için bir rehber niteliğinde. Önce kadının kendini anlaması gerekiyor. Anlatmak için de önce kendin anlayacaksın, anlamak için de önce anlamadığını kabul edeceksin. Sen kendini kadın olarak anlamaya ve gücünü fark etmeye başladığında, herkes tarafından anlaşılır olacaksın, çünkü kadın anlaşılmazsa, dünya iyiye gitmez.”
En sevdiği özelliği? İnsanları mutlu etmeyi çok seviyor. “Ama sanıyorum benim en sevdiğim şey kendimle de, hayvanlarla da, ailemle de arkadaş olabilmek. Ben en çok ‘iyi bir arkadaş’ olmaya çalışırım. Yani bu, duamın içinde olan şeylerden biri olabilir ve arkadaşlık gerçekten çok kıymet verdiğim bir şey. Hayvanlar sahiplendiriliyor falan ya hani, öyle bir sahiplik durumu yok bence. Hayvan da senin arkadaşın oluyor. Sahip falan olamıyorsun ona.”
TELEVİZYON DİZİLERİ
1995- Bir Demet Tiyatro/ Sermiye
1997- Çiçek Taksi/ Safiye
2000-Yedi Numara /Yeliz
2002 -Aslı ile Kerem / Yeliz
2002 -Tatlı Hayat /Defne-İhsan Yıldırım’ın sekreteri
2003 -Yuvam Yıkılmasın /Hülya
2004-Çınaraltı /Nilüfer
2004-Bütün Çocuklarım /Eyşan
2005 -Emret Komutanım / Üsteğmen Çiğdem
2006 -Erkekler Ağlamaz /Zeynep
2007- Gençlik Başımda Duman
2008/2015 -1 Kadın 1 Erkek /Zeynep Yıldırım
2014-1 Erkek 1 Kadın 2 Çocuk
2017 -Vatanım Sensin /Kara Fatma
2018 -Avlu /Deniz Demir
2020- Alevlerin Ardından
SİNEMA FİLMLERİ
2005 -Banyo /Hülya
2006-Beyza’nın Kadınları / Beyza Türker
2009 -Güneşi Gördüm /Havar
2009-Yahşi Batı /Suzan Van Dycke
2010 -Vay Arkadaş/Nil
2011- Cast-ı Olan mı Var? / Demet Evgar (Kısa Film)
2013 -Sen Aydınlatırsın Geceyi / Yasemin
2015 Yok Artık! Ceyda
2015 -Kötü Kedi Şerafettin /Misket ve Tacettin (Seslendirme)
2017-Aile Arasında /Solmaz
2017-Aşkın Gören Gözlere İhtiyacı Yok /Handan
2017-Sofra Sırları /Neslihan
TİYATRO OYUNLARI
2019- Hedda Gabler / Hedda
2016- Kozalar
2016- 39 Basamak / Annabella
2014- Sait Faik / Anlatıcı
2014- Kral (Soytarım) Lear / Goneril
2012- Macbeth / Leydi Macbeth
2010- Cimri
2008- 39 Basamak / Annabella
2006- Anna Karenina
2006- Gece Mevsimi / Judith
ÖDÜLLERİ
2018 – 37. Altın Kelebek Ödülleri /En İyi Komedi Kadın Oyuncusu /Sofra Sırları
2018 – 37. İstanbul Film Festivali /En İyi Kadın Oyuncu /Sofra Sırları
2018 – 23. Sadri Alışık Ödülleri /En İyi Kadın Komedi Oyuncusu /Aile Arasında
2017 – Direklerarası Tiyatro Ödülleri /Komedi Kadın Oyuncu/39 Basamak
2017 – Yeküv Vasfi Rıza Zobu Tiyatro Ödülü /En İyi Kadın Oyuncu/39 Basamak
2014 – 19. Sadri Alışık Ödülleri / En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu /Sen Aydınlatırsın Geceyi
2012 – Antalya Televizyon Ödülleri / En İyi Kadın Komedi Oyuncusu /1 Kadın 1 Erkek
2010 – Altın Kelebek Ödülleri /En İyi Kadın Komedi Oyuncusu /1 Kadın 1 Erkek
2010 – 1. İsmail Cem Televizyon Ödülleri –/En İyi Kadın Komedi Oyuncusu /1 Kadın 1 Erkek
2010 – 8. Tiyatro Ödülleri –/Yılın Kadın Oyuncusu /Cimri
2005 – Sadri Alışık Ödülleri /En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu /Gece Mevsimi
2005 – 10. Afife Tiyatro Ödülleri /Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu /Gece Mevsimi
2005 – Lions Ödülleri / En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu / Gece Mevsimi