Elimizde konuşamamış olmanın, sır saklamanın yıktığı bir çift var. Ama henüz tüm bunlardan yeterince ders alamamışlar ki hala daha konuşamıyorlar, hala daha yanlış anlaşılmaların kurbanı oluyorlar! Birbirlerinin ne yaptıklarından doğru dürüst haberdar değiller. Defne, Ömer’in İz’i sadece iş amaçlı çağırdığını bilmiyor, sırf kendini unutmak için çağırdığını sanıyor. Üstelik çizim konusunda Ömer’i yeniden hırslandıranın İz olduğunu zannediyor. Hayatında bir yaprak bile uçuramadığını sandığı adamın çizim yapamamasının müsebbibi olduğundan da bihaber. Her şeyi geçtim, Sude’nin arkasından çevirdiği dolabı bilmiyor daha bu kız!
Ömer güzel bir oyun kurdu (üstelik bölümde anlayamadığım pek çok şeyin aksine flashbacke ihtiyaç duymadan ilk seferde anlayabilmiştim!), Sude’yi kendi silahıyla vurdu. Genç bir kızı insanların içinde rezil etmenin ne demek olduğunu yaşayarak öğrendi Sude Hanım. Etikti, değildi diye tartışmıyorum. Durup dururken Defne’ye saldırıp savaşı başlatan bir Sude varken, onun yaptıkları zaten hali hazırda etik değilken verilecek cevap da tam olarak böyle bir şey olmalıydı. Bazen gerçekten de karşınızdakinin dilinden konuşmak gerekiyor. Çünkü empati yoksunu insanlar kendilerini başkasının yerine koyarak onun hissettiklerini anlayamazlar, üstelik de Sude gibi gözlerini hırs bürümüşse. Bizzat edinilen tecrübe gibisi yoktur. Sude’yi daha çok hırslandırmak yerine, takkesini önüne koyup düşünmesine yol açarsa bu durum, daha da güzel olacak.