Orta Doğu ve Balkanların hatta Okyanus Ötesi’nin en saçma iki sahnesini söylüyorum size, toplanın. İz’in “ben gidiyorum” dediği sahnede Ömer’in “dur bekle” deyip, uçak uçurması ve dünyalar gereksizi bir cümle söylemesi. Yani süreyi doldurmak istiyorsanız, Şükrü Abi’yi, Sadri Usta’yı, Hulusi Dedişi falan gösterin, daha fazla saçmalamayın, rica ediciim. Ve eğer İz bir kere daha “biz İz ile Ömer’iz” derse, 99 kere bayılacağım. Anladık anacım senin adın İz onun ki Ömer, evet sonuna 3. çoğul şahıs eki gelince güzel bir tınısı oluyor. Ama bu da seyirci yahu. Her üç repliğinden biri bu. Peki o kekomanlık nedir, biri bana açıklasın. Utanmasa o elleri gemici düğümü ile bağlayacak. İzcim, el üstüne el olmaz canım hadi naş!
Sinan’a ne oluyor? Sana ne oluyor SİNAN? Bu adam ne ara böyle işine bağlı, dünyalar çalışkanı oldu? Herkeslere boncuk dağıtan, gevşek patron Sinan nereden çıktı? Hem Ömer’in üstüne kocaman bir yük bıraktı hem de yine Defne’yi harcadı. Hayır, herkese oh oh Defne’ye gelince MUŞ! Zaten Sinan’ı anlamak, Koray’ın sıfır beden olması kadar zor. Duygu tahteravallisine binmiş gibi. Hooop ona aşık, hooop başkasına.