Sonuçta; Kış Güneşi’nin kıymetini bilmeyenlere sözümüz bu minvalde… Efe-Nisan romantizmini başlatırken Mete’yi aradan çıkartıp Efe’nin önünü açmak için boşanma yaratan ve nihayetinde Seda’yı, nikâhlanmayı beklerken merdivenden yuvarlayan ‘Kış Güneşi’ kaliteli öykü akışına, başarılı oyunculuklarına rağmen gözden kaçmaktan kurtulamayanlar sınıfında yer almakta. Çünkü içeriği de, oyuncuları da hırçınlıktan uzak bir yapıya sahip.
Gerçi arada Mehmet Esen’in İsmail’i varoştan pencere açıp bir parça esip gürlüyor ama… Bu artı renklilik rekabet kulvarında doludizgin koşan ‘Hayat Şarkısı’yla, ‘Eşkıya’yla boy ölçüşmeye yetmiyor. Atı alan Üsküdar’ı geçiyor. Bize de bu gidişata bakıp ‘Seni, bize uzun süre yar ederler mi’ diye kaygılanmak düşüyor. Birkaç hafta daha dişini sıksa, rakiplerinin yaz tatiline girmesini beklese belki… Lakin ya dişin sıkılmasına, ‘Kış Güneşi’nin yaz günlerinde parlamasına müsaade edilmezse? İşte o zaman yeni bir kim vurduya gitme vakası daha yaşanır ekranda. Sakın ha!
Anibal GÜLEROĞLU