Ece Er yazdı:
Mehmed Bir Cihan Fatihi dizisinin projesi başlatıldığından beri adı hep listede olan isimlerden biri de Ertan Saban’dı. Oyuncuyu İmparator Konstantin olarak ekranlarda görmekteyiz…
Ertan Saban:
4 Aralık 1977 Makedonya doğumludur. Makedonya Devlet Konservatuarı, Tiyatro bölümünden mezun oldu. Uzun yıllar kardeşi Erman Saban ile birlikte Makedonya Türk Tiyatrosu’nda çeşitli oyunlarda sahne aldı. Daha sonra Türkiye’ye gelerek oyu nculuğa başladı. Sultan Makamı, Sağır Oda, Savcının Karısı dizilerinde ve zirve yaptığı Elveda Rumeli isimli dizide rol alarak performansı ile yapımcıların dikkatlerini çekti.Bunun üzerine Selçuk Yöntem ve Arsen Gürzap’ın başrolünü paylaştığı 2008 yapımı Gölgesizler ve Başka Semtin Çocukları isimli sinema filmlerinde rol aldı. Ertan, dizi ve filmlerdeki rolleri yanı sıra ünlü Türk rock grubu Malt’ın deprem klibinde de oynamıştır.
Konstantin Paleologos,
Son Bizans İmparatoru Konstantin’dir. Kaiser-i Rum (Roma İmparatoru) ve ayrıca eski Yunancada Roma İmparatoru anlamına gelen Basileus unvanını da almıştır.
On birinci (hatta bir başka hesaba göre on dördüncü) Konstantin olan Konstantinos Paleologos, ya da annesinin soyadı ile Konstantinos Dragosis’in tam 49 sene 3 ay, 20 gün yaşamış olduğu bilinir. O gün itibariyle Fatih Sultan ismini alan İkinci Mehmet’in yaşı da, en kuvvetli rivayete göre 21 sene 2 ay, 1 gündür.
İmparatorun nasıl vefat etmiş olduğuna yönelik muhtelif rivayetlerse sayısızdır
1. Rivayete göre Topkapı taraflarında bulunan İmparator, Edirnekapı tarafından Türk bayrakları çekilince vaziyeti anlamak için o tarafa doğru at koşturup, Türklerin oradan içeri girdiklerini görünce tekrar Topkapı’ya dönmüştür. Türk askerlerinin buradan da girmekte olduklarını görünce, atından inerek maiyetindeki birkaç kişi ile beraber sokak muhaberesi yaparken ölmüştür.
2. rivayete göre Türk askeri sokak muharebesinde İmparatoru yere yıkmış, Konstantin ayağa kalkmaya çalışmış, fakat ikinci bir darbe hayatına son vermiştir.
3. Bir diğer rivayete göre, son Bizans İmparatoru surlardan kaçan Rum askerlerinin ayakları altında ezilerek can vermiştir.
4. Eski Mora despotunun savaşçı kimliğine uygun bir rivayete göre İmparator gürz sallayarak Türk askerinin içine atılmış ve savaşarak ölmüştür.
5. Sokak muharebesinde kendisini teşhis eden iki Türk askeri tarafından öldürülmüş ve kesik başı İstanbul’da teşhir edildikten sonra, tahnit edilerek Anadolu’ya gönderilip orada da teşhir edilmiştir.
6. Yukarıdaki rivayetin bir başka şekline göre Türk askeri tarafından öldürüldükten sonra kesik başı Bizans esirlerinden seçilen kırk oğlan ve kırk kızla beraber Anadolu’ya gönderilip zafer alameti olarak teşhir edilmiştir.
7. İmparatorun kesik başını bir Türk neferi padişahın huzuruna getirmiş, Fatih bu kesik başı Rum esirlerine teşhis ettirdikten sonra kahramanlığını takdir etmek için onu öpmüş ve ondan sonra patrikhaneye göndermiştir.
8. İmparatorun mezar yerine ilişkin bir rivayete göre kesik başı bir gümüş muhafaza içinde Ayasofya mihrabının dibine gömülmüş ve bedeni de ayrıca defnedilmiştir.
9. Bir Türk askeri imparatorun başını Fatih’e götürmüş ve “Saadetlü Padişâhım, işte en müdhiş düşmanın kellesi !” diye ayaklarının önüne doğru atmış ve bu kesik başın hakikaten İmparatora ait olduğu esirler tarafından da teşhis edilince, o Türk askeri Anadolu’da bir sancak beyliğine tayin edilmiştir.
10. İlk rivayetin bir diğer versiyonuna göre İmparator Eğrikapı veya Topkapı tarafından Türklerin şehre girdiğini görünce “şehir elden gitti, ben hala sağ mıyım?” diye feryat ederek, birkaç kişi ile beraber sokak muharebesine girmiştir. Konstantin’in tüm adamları ölmüş ve nihayet tek başına kalan Konstantin vatanını adım adım müdafaa ederek her namuslu asker gibi şan ve şerefiyle ölmüştür.
11. Bazı Osmanlı tarihlerinde karşılaşılan bir rivayete göre İmparator Türk askerinin surlardan içeri girdiğini görünce, artık kaçmaktan başka çare kalmadığını kabul etmiştir. Atına binip Haliç’e doğru gideceği sırada karşısına yaralı bir Azab neferi çıkmış, onu öldürmek istemiş, fakat bu yaralı Azab birdenbire yerinden sıçrayıp İmparatoru atından aşağı devirmiş, daha sonra kafasını kesmiş ve ondan sonra da kendisi can verip şehit olmuştur. İmparatorun cesedi bir müddet orada kaldıktan sonra kayzerlere mahsus olan kıyafetinden anlaşılarak tanınmıştır.
12. Son telakkilere göre, Fatih İmparatorun cesedini aratmış ve başı kesilip üstü başı kan çamurlarına bulanmış olduğu için ancak İmparatora mahsus olan altın kartallı kızıl pabuçlarından hüviyeti anlaşılarak bulunabilmiştir. Bu rivayet batılı kaynaklarda da yer almaktadır.
Avrupalı tarihçi ve din adamlarının birkaç rivayeti de şu şekilde sıralanabilir:
1. En çok kabul gören rivayet Konstantin’in cesedinin Türkler tarafından bulunamadığı ve büyük olasılıkla savaş sırasında ölen gayrimüslimlerin konulduğu toplu mezarlardan birine gömülmüş olduğu şeklindedir.
2. Dini itikatları güçlü Hristiyan çevreler tarafından kabul gören bir efsaneye göre ise, Türklerin surlardan içeriye girdiklerini görmesiyle Konstantin’in ruhu tahammül edilmez bir azap çekmiş, bunun üzerine bir melek tarafından göğe yükseltilmiştir. Cansız düşen bedeni ise mermere dönüştürülmüş ve İstanbul’un Hristiyanlar tarafından fethedileceği gün yeniden uyanmak üzere altın kapılı bir mağarada beklemektedir.
3. Çeşitli kaynaklara göre bu mermer kralın efsanesi ve o kralı görme isteği, 18. yüzyılda Osmanlı Yunanistan savaşları sırasında ve 19. yüzyılda Balkan Savaşları sırasında, cepheye birçok maceraperest Yunan gencinin akın etmesini sağlamıştır.
4. Rivayetler burada bitmemekle birlikte bizim bahsedeceğimiz batılı kaynakların rağbet ettiği son bir rivayete göre, 1834 yılında Rus büyükelçisi olan Ahmet Paşa, birçok hediyenin yanı sıra Kral Konstantin’in mezarından alınmış, üstü değerli taşlarla bezeli kılıcı da Rus Çarı Nikolay’a sunmuştur
Murat Bardakçı yazdı…
Bizans’ın son imparatoru Konstantin Paleologos, Fatih Sultan Mehmed’in az kalsın üvey babası olacaktı. Konstantin, İkinci Murad’ın dul hanımlarından birine, Sırp Prensesi Mara’ya talip olmuştu ve bu evlilik yapılabilseydi, Fatih büyük ihtimalle üvey annesinin kocasının hükümdar olduğu ülkeye karşı savaşmayacak, dolayısıyla İstanbul’u fethetmeyecek ve tarih de başka türlü yazılacaktı.
Konstantin, tahta çıkmadan önce evlendiği iki eşini de kaybetmişti. İmparator olunca üçüncü bir evlilik yapmak istemiş, uzun süre kendisine lâyık bir kadın aratmış ve nihayet Fatih’in o sırada artık hayatta bulunmayan babası İkinci Murad’ın hanımlarından birine, Sırp Prensesi Mara’ya talip olmuştu.
Konstantin Paleologos’a, 1449’da Bizans tahtına çıkmasından hemen sonra ardarda zevce adayları sunuldu ve her aday üzerinde uzun uzun tartışıldı. Venedik Doçu’nun, Portekiz Kralı’nın ve Trabzon Rum İmparatoru’nun kızları adaylardan sadece birkaçıydı. Konstantin’in evlilik konusunda en güvendiği kişi ise, hususi kâtibi ve fedakâr sırdaşı George Françis idi.
PRENSES REDDETTİ
Françis’in, imparatorunu evlendirmek aşkıyla dolaşmadığı yer, dökmediği dil kalmamış, Trabzon’a ve Gürcistan’a yaptığı uzun ve zahmetli yolculuklar iki sene kadar sürmüştü. Françis, Trabzon Rum İmparatoru’nun kızını almak için çabaladığı sırada İkinci Murad’ın vefat haberini almış ve aklına hemen yeni bir gelin adayı gelmişti: İkinci Murad’ın eşlerinden olan Sırp Prensesi Mara, yani Fatih’in üvey annesi… Prenses Mara, Sırp Despotu George Brankoviç’in koyu Ortodoks olan kızıydı. Evlilik tartışmaları, kocasının ölümünden sonra babasının yanına dönen Mara’nın kulağına da gitti ama kocasının hatırasına hâlâ bağlı kalan prenses, böyle bir ihtimali şiddetle reddetti. Yaşı zaten 50’ye yaklaşmış ve doğduğu memleketteki bir manastıra kapanmaya karar vermişti. Mara, kısa bir müddet sonra sıradan bir rahibe olarak manastıra kapandı ve dünyadan elini ayağını çekti. Françis, Mara’dan yüz bulamaması üzerine Trabzon Rum İmparatoru’nun kızı ile Gürcistan Kralı’nın kızını düşünmeye başladı. Her iki prensesin resimlerini ve özelliklerini ayrıntılarıyla anlattığı mektuplarla beraber İmparator Konstantin’e gönderdi, bir seçim yapmasını istedi ve Konstantin, Gürcü prensesi üzerinde karar kıldı. Gürcistan’a geçen Françis, Kral’ı kızını İstanbul’a gelin olarak göndermeye ikna etti.
NİŞANLISINI HİÇ GÖREMEDİ
Daha sonra İstanbul’a dönen Françis, yanında Gürcistan elçisini de getirdi ve imparatorun huzuruna beraberce çıktılar. Konstantin, elçiye nişanlısını almak üzere Françis’i ilkbaharda bir kadırgayla Gürcistan’a göndereceğini söyledi ve prensesin yol hazırlıklarını yapmasını istedi. Ama Françis, Gürcistan’a hiç gidemediği gibi güzel Gürcü nişanlı da hiçbir zaman İstanbul’a gelemedi, zira birkaç ay sonra ortada “Bizans” diye bir devlet kalmadı.
ÇİZMELERİNDEN TANINDI
İmparator Konstantin, İstanbul’u kuşatan ordumuzun karşısında son güne kadar en önde savaştı ve 29 Mayıs günü şehrin düştüğünü görünce yakın adamlarıyla beraber kaçmaya karar verdi. Kaçış yolunda ganimet arayan Türk askerleriyle karşılaşınca çıkan çatışmada öldürüldü. Fatih’in arattığı cesedi, daha sonra ölüler arasında kafası kesilmiş halde bulundu ve imparatorlara mahsus kırmızı çizmelerinden tanındı.
[email protected]
twitter.com/eceer6
facebook.com/eceeryazilari
facebook.com/dizisin
facebook.com/EceERFanClub