Ana sayfa Oyuncu Biyografileri Nursel Köse Kimdir? Nereli – Boyu – Yaşı – Dizileri – Ailesi

Nursel Köse Kimdir? Nereli – Boyu – Yaşı – Dizileri – Ailesi

tarafından ker_def

Nursel Köse, 29 Mart 1961 tarihinde Malatya’da doğmuştur. Türk dizi, sinema oyuncusu ve yazar.

Adı: Nursel Köse
Doğum Tarihi: 29 Mart 1961
Doğum Yeri: Malatya
Boyu: 1.75 m.
Kilosu:  63 kilo
Burcu: Koç
Göz Rengi: Kahverengi
Eşi: Ulrich Mertin
Kardeşleri: 2 ablası var.
Instagram: https://www.instagram.com/nursel_kose/

Ailesi:  Malatyalı. Babası, Devlet Demiryolları’nda memurdu annesi, ev hanımı. 2 ablası var. 14 yıldır aşk yaşadığı viyola sanatçısı Ulrich Mertin ile 2018 yılında Danimarka’da evlendi. “Sanatı, müziği ve tiyatroyu çok önemseyen bir aileden geliyorum. Özellikle şiir ve edebiyat bizim ailede çok önemli, baş köşedeydi.  Hala öyle, kardeşlerim enstrüman çalar, bir araya geldiğimizde de hep beraber şarkı söyleriz.  Ablalarım öğretmen okulunda okuduklarından her seferinde başka bir enstrümanla gelirlerdi eve. 2 ablamın da şiir kitapları var. Yaratıcı genler taşıyoruz yani. Birdenbire ‘Ben oyuncu oldum’ diye çıkmadım ortaya. Aile de ‘Aa, noluyoruz!’ olmadı.”  

Eğitim hayatı: Köln Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezun oldu. Öğrencilik döneminde radyo tiyatrolarında yazar olarak görev aldı.

Oyunculuğa ilk adım: Türkiye’de televizyon macerasına ‘Sessiz Gece’ dizisinde canlandırdığı ‘Aylin’ karakteriyle başladı.

Hangi proje ile parladı? ‘Paramparça’ dizisinde canlandırdığı ‘Keriman’ karakteri ile dikkatleri üzerine çekti.

Almanya’da ki kariyeri: Almanya’da olduğu dönemde, çocuk ve yetişkinlere yönelik olarak çeşitli tiyatro oyunlarını organize etti. Daha sonraları kadınlardan oluşan bir kabare grubu kurdu. Grubun adı ‘Die Bodenkosmetikerinnen’,  ‘Yer Kozmetikçileri’ idi. 1992-2007 yıllarında kadar tüm Almanya’ya ve Almanca konuşulan ülkelere turneler yaptı. 2009 sezonunda SAKM/ İstanbul’da ‘Bacemdeki Ayı’ adlı oyunda başrol oynadı. Televizyonla tanışması 2004 senesinde oldu. O sene SOKO Köln adında bir dizide yer aldı. “Türkiye’nin zor dönemleriydi, ablam da orada diye ailem Almanya’ya gitmemi istedi. Gittikten sonra hayatımla ilgili her şeyi kendim yaptım. Hobilerimden mesleğime kadar. Bütün bunları yapınca bayağı kilometre kat ediyorsunuz ve öyle yalnız kalıyorsunuz ki. Kararlarımı danışacak kimsem yoktu.  Mimarlık okumaya gitmiştim. Türk ve Alman özel tiyatrolarda oynadım. Almanya’da işçi ailesiyseniz orada yaşayan yabancıların geçmişlerine ve hayatlarına uzak oluyor, farklı gözle bakıyor, sorunları gördükçe misyonlar yükleniyorsunuz. Hepimiz yabancıydık. Onları Türklerden ayırmadım. Almanlar, tüm yabancı göçmenlere ‘kanaken’ der. Hakaret olarak kullanıyorlar. Biz yabancılara karşı kullandıkları kelimeleri baz alarak oyunlar sahneledik, göçmen sorunlarına parmak bastık. Okul sonrası mimarlık yaptım ama oyunculuk ve yazarlık çalışmalarıma ağırlık verdim. Çok tezcanlıyımdır. 17 yaşımda Almanya’ya gittikten sonra hayatın akışına bıraktım kendimi. Çok yönlü gittim hep, koltuğunun altında 9 karpuz taşıyabilen cinstenim. Tiyatro yaptım, kabare yaptım, gençlik oyunları çıkarttım, Almanya’daki kadınlara okuma-yazma kursları verdim, Almanca kursları verdim, radyo tiyatroları yazdım.”

Kişilik özellikleri: Sıcakkanlı, dominant, titiz, çalışkan. “ İnsan kalıp gibi bir şey değil, ‘Şöyle bir adamım, şöyle bir kadınım’ diye bir şey yok. İnsan değişen bir varlık.  Ama çok duyuyorum bu dominantlık meselesini , ‘Adam yer’ diyorlar. Bugüne kadar kimseyi yemedim vallahi, sicilim temiz! Dakikliğim, titizliğim, iş ahlakım sevdiğim yönlerimden. Setlerde çaycısından yönetmenine kadar herkese çok hassas ve eşit davranırım. Sadık bir arkadaşım. Büyük hatalar yapmadıkça insanları hayatımdan atmam, affediciyim. Kavgayı sevmem, hatta tırsarım. Haksızlığa tahammülüm yok. Yalan ve iftiradan da korkarım. Güzel bir kadınım. Fiziğime dikkat ediyorum. Sanırım boş güzellik bir işe yaramıyor. Akıl da gerekiyor. E akıllı bir kadınım. Bu ikisinin kombinasyonu az bulunur. Herhalde bu yüzden bana ‘seksi’ diyorlar.”

Düşünce yapısı: Özel hayatında dürüstlüğe önem veriyor. “Dürüstlük de göreceli bir kavram. Ben oyuncuyum, mesleğimde dürüstlük diye bir şey yok bir kere. Mesleğin gerektirdiği sürekli bir değişkenlik var; farklı karakterlere girip çıkıyorum sürekli. Yani benden her şey çıkar! Yeri gelir yalan söyleriz, yeri gelir korkularımız, travmalarımız olur. İnsanız, insandan ne bekliyorsanız benden onu bekleyin. Ben de sizden aynı şeyi bekliyorum. Kendimi korumak için dışarıya karşı öyle bir maskem olabilir. Aslında çok espriliyimdir. Yumuşak yürekliyim ve kin tutamam. Canlandırdığım karakterlere kıyasla pamuk gibiyimdir. Alman ekolünden geldiğim için disiplinliyimdir. İşim için hassasımdır ve çok çalışırım. Kendime çok çile çektiririm, her şeyi gözlemlerim. İnsanların söylediklerine değil, bedenleriyle anlattıklarına önem veririm. Oynadığım karakterler bedenleriyle oynar. Kendi özelimi hassasiyetle saklarım.”

Sette nasıl birisi? Sette yönetmenin ne istediğini anladıktan sonra oynayamayacağı bir rol olmadığını düşünüyor. Sahnede ise kendini çıplak ve korunmasız hissediyor. “Sonuçta tekim. Sahnenin yalnızlığı paylaşılmaz.  Kamera önü öyle değil, sonradan gelen bir sihri var. Yaptığınız işi bir hafta sonra izleyebiliyorsunuz. Ayrıca kameranın tekrarı oluyor, ‘Olmadı, kestik’ deyip kesiyorsun. Üstesinden gelemeyeceğim bir rol yok. Çünkü artık işin metodunu biliyorum. Reçetesini yazdıktan sonra her role hazırlanıyorsun. İyi bir oyuncu, yönetmenin ne istediğini bilen ve anlayan bir oyuncudur.”

Mutluluk kaynağı: “Paramparça dizisinden sonra tanınırlığı arttı. Gördüğü ilgiden çok memnun. “Seyirci kitlem çok değişti. Bir an da milyonlar tanır oldu. Sokakta hala, ‘Keriman Hanım’ diyorlar. Zoruma gitmiyor aksine sevildiğini görmek, çok güzel. Tabii bu arada özel bir hayatta kalmıyor tabii. Hayatta büyük hayal kırıklıklarım yok.  Allah’ın şanslı kuluyum. Hayatımı istediğim gibi yaşadım. Direksiyon hep benim elime oldu. 17 yaşında üniversite okumak için yurtdışına gittim. Dolayısıyla karışanım, görüşenim olmadı. Kafama ne estiyse onu yaptım. Nerede istiyorsam, orada yaşadım. Abartama gibi olacak ama mutlu anım çok. Angelina Jolie ve Brad Pitt’in yürüdüğü kırmızı halıda bir gün sonra benim yürümem ve ödül almam, en mutlu olduğum anlar.  Ülkemi çok seviyorum ve başka ülkelerde oyunculuk yapmak beni mutlu ediyor.”

İlk sinema filmi: Hark Bohm/ Yasemin

Aşka bakışı: Aşk çok mühim. En çarpıcı hali karşı cinse duyulan gibi görünse de hayatın bir sürü yerinde var aşk. Komik ve klişe olacak ama mesleğime de âşığım. Bu benim hobim. Aşk tutarlılık ve tutkudur. İlişki başka şeylere dönüşebiliyor, aynı insana tekrar âşık olabiliyorsunuz ki ben bunu çok iyi yapıyorum. Bizi en yumuşatan; en mülayim, en arabesk hale getiren şey aşk. İlişkiyi çok iyi becerdiğime inanıyorum. Yıllar geçtikçe neyin yanlış neyin doğru olduğuyla, komplekslerimizden kurtulabilmemizle alakası var. Kendinizden yola çıkarak bir ilişkiyi yaşarsanız, sizi sizden başkası mutlu edemez. Ben mutlu değilsem, huzurum, özgüvenim, sevgim yoksa, kendimi şımartmıyorsam kimse beni mutlu edip şımartamaz. Hayatta ulaşamadığımız şeyleri aşık olunca karşıdan bekliyoruz. Zavallı, hem seni mutlu edecek, hem alışverişini, erkeklik görevini yapacak, hem senin ruh durumunu anlayacak. Her şeyi o adamdan beklemek mutsuzluğun kapılarını açmak demek. İlişkilerin matematiğini biliyorum. Bir sürü arkadaşım benden fikir alır. Mesela kıskançlık! Gizlice telefonları, sosyal medya hesaplarını, e-postalarını karıştırmayacaksın. Gereksiz merak, karşıdakinin üzerine düşmek, anaç olmak gibi her şeyin fazlası zararlı.”

Hayata bakışı: İnsanların gülmesine vesile olmaktan zevk alıyor. “Zaman zaman sorarlar ya ‘Niçin dünyadasın, hayat gayen ne?’ falan diye, son zamanlarda hayatımın amacının insanları güldürmek üzerinden mutlu etmek olduğunu hissediyorum. Gülmek çok özel, çok sağlıklı, hayata bakışınızı değiştiriyor. Biz de neredeyse ‘Hadi biraz gıdıkla da gülelim’ modundayız. Neyse ki beyazcam üzerinden evlerin ortasına kadar ulaşabiliyoruz artık. Her insanın bir ışığı olduğuna, bazı insanların da karanlık olduğuna inanırım. Yaptığı işin kendiyle özdeşleşmesine, üzerinde sakil durmamasına, bir şeylerin hazmedilmiş olmasına güzellik diyorum. Bedeninizle yüreğinizin çelişkide olmadığını yansıtma halidir güzellik. Evet, kendimi güzel buluyorum. Kendime ‘Ahhh, bugün ne kadar güzelim’ dediğimde o gün çok aydınlık ve mutlu geçiyor. Hayatta sürprizler beni korkutmaz, her şeye açığım. Her yeni gün bir armağan diye bakıyor, ‘Yüce Rabbimbize bir gün daha hediye etti’ diyorum.”

İş hayatına bakışı: Öncesinde pek çok projede yer alsa da şöhreti 40 yaşından sonra Paramparça dizisi ile yakaladı. “İşim aynı zamanda hobim, mesleğimi heyecanla ve severek yapıyorum Her oyuncunun kırılma noktaları var. Bundan önceki işlerimde karşılığını aldığıma inanıyorum ama tabii beyaz ekran sinema gibi değil daha çok kitleye ulaşıyor. ‘Yaşamın Kıyısında’daki ‘Yeter’ karakteri de öyleydi, ‘Paramparça’daki ‘Keriman’ da öyle. Aslında farklı karakterleri de canlandırdım ama hayata tutunmaya çalışan, yırtık kadın rolleri geliyor. Kendimi komik de bulurum. Çok komiğim! Türkiye’de bu tarafım biraz geç fark edildi. Hâlbuki 1 yıl kabare yaptım ve o işin çekirdeğini bilirim. Türkiye’de güzel kadınların hiç komedi yanının olmadığına inanılıyor. Zaten kadınlar da kendilerine gülünmesinden zevk almaz genelde! Esprisine değil de kendisine gülündüğünü düşünür, hazmedemez. Biz daha çok sevilmekten, beğenilmekten, cici cici oturmaktan hoşlanıyoruz. Gülmek, güldürmek başka bir kapı açıyor, başka türlü bir kadın imajı çiziyorsun.”

Kariyer planı: Fatih Akın’ın ‘Yaşamın Kıyısında’ filmindeki rolüyle Türkiye’den ilk ödülünü aldı. Sonra Türkiye’deki kariyeri ivme kazandı. “Ödülden sonra, bir heyecan yarattım, ilgi gösterdiler ve küçük küçük dizi rolleri için gelip gittim. Sonra daha uzun süreli geldim. Şimdilik uzun vadeli buradayım. Almanya’da da bir evim var tabii ki ama artık buradayım. Allahtan enternasyonal bir iş yapıyorum, dünyanın her yerinde oynayabilirim ama Türkiye’de olmak istedim. Kendi dilimde oynamaya hasrettim çünkü.Hayatım hiçbir zaman tekdüze olmadı. ‘Bir işin eğitimini alırsın ve hep o işi yaparak hayata devam edersin’ zihniyetinde olmadım. Tüm bu işler zamana yayılarak devam etti. Şiir ve öykü kitapları da yazdım. Seyirci, yüzde 100 kötü karakteri alıp, biraz ‘insana’ dönüştürdüğüm için seviyor beni. Oynadığım rollerden sonra, ‘Sen sokağa çıkma, kendini sokakta koru, peruk tak. Seni döverler’ gibi uyarılar aldım. Ben de, ‘Bu kötüyü iyi oynayacağım’ diyerek, karakteri sevdirip kendimi emniyete aldım ve dayak yemedim.  İlk zamanlar beddua ediyorlardı. Daha sonra ise, ‘Canım Nursel Köse’ye döndüler. Sosyal medyada da ‘Bize kötüyü sevdirdin’ yorumları alıyorum.

Kitap yazmaya nasıl karar verdi? Soytarı Özgürlüğü’  hep yazmak istediği bir kitaptı. “Nursel Köse kimdir? Bu zamana kadar nerededir? gibi ve daha fazla soruların cevapları bu kitapta.  Komedi oyunculuğuna çok önem veren biriyim. Yurt dışı kökenimde de kabera ve stand up yaptım yıllarca. Komedi oyunculuğu çok ciddi bir disiplin ister, hatta ‘Kraliyet disiplini’ denir oyunculukta. O yüzden çok ayrı, özel ve zor bir yolu vardır. O yola nasıl gidilir? Nasıl komedi oyuncusu olunur? Kendime has tecrübelerimden yola çıkarak anlattım. Kitabın arkasında da yazıyor. Mottom; ‘İçindeki çocuk yerine, soytarıyı keşfet. Bazı tabuları kafadan kaldırmalı. Bir oyuncu “Ben bunu oynamam, şunu oynamam” dememeli. Toplumun bize yüklediği korkulardan tamamen arınmalı. Soytarı, işte bunları söylüyor.”

Kaygıları:  Sektörde kadın olmanın zorluğunu yaşadı. Gerek Türkiye’de gerekse Avrupa’da kadınların benzer sorunlarla karşı karşıya olmasını kaygı verici buluyor.” Dünya sinemasında da, Avrupa sinemasında da böyle. 2-3 kadın bir arada bir film yaptığında, ‘Kadın sineması’ deniliyor ve bir şablona sıkıştırılıyor. Ama erkek ordusunun olduğu projeye ise hiçbir damgalama veya kategorize etme yapılmıyor. Pozitif ayrımcılık söz konusu. Kadın-erkek eşitliğinin olmadığı bu dünyada böyle ayrımcılıklar sıkça ortaya çıkıyor.  Kadının meselesi, hayatın ve sanatın her yerinde iki sıfır geriden başlıyor. Bir kadın Avrupa’da dayak yiyorsa polis, ‘Öp eşinin elini, barış’ demiyor da, adamı alıp çıkarıyor. Aslında erkeklerin şiddeti hep olagelmiş. Ailelerden de şiddet geliyor. Bardağı devirdiğinde, annenin terliği fırlatması da şiddet. Anne-baba, çocuğuna attığı tokatın bilincinde değil. O çocuk da ileride eşine tokat atabilir. Şiddeti hazımsamışız. Almanya’da sokakta 2-3 kere dazlaklar tarafından saldırıya uğradım. Kara göz ve kaşım olduğu için etrafımı çevirdiler, tükürüp, tartakladılar. Her seferinde ramak kala Allah yüzüme baktı da, kurtuldum. Çok travma ve korkular yaşadık bir dönem. NSU Cinayetleri, evlerin yakılması, sokakta saldırı ve ölümler çok oldu. Rüyalarıma girdi uzun dönem. Dazlak ve faşiste tahammül edemedim. Almanya’dan soğuma nedenlerimden biridir bu.”

Formunu nasıl koruyor? Hayatı boyunca diyet yapmamış, kan grubuma göre besleniyor. “Spor yapıyorum ama yogacı mogacı değilim. ‘Fitness! Koş, terle, mahvol’culardan da değilim. Asya sporları yapıyorum. Nefesle kendini iyileştirmeyi, forma girmeyi, güçlenmeyi öğrendim.”

Evde ne yapar?  İyi bir ev kadını, mutfakla arası da iyi, yemek yapmayı seviyor. “Yemek repertuarım çok geniş değildir ama çok iyi yaparım. Birkaç yemeğim vardır, salata ve makarna çeşitlerim ünlüdür. İtalyan mutfağını çok seviyorum. Bıraksalar yemeklerden önce ya da sonra pizza yiyebilirim!”

TELEVİZYON DİZİLERİ

2004 – SOKO Köln / Aische Ceman

2005 – Sessiz gece / Aylin

2006 – Köprü / Gazete Patronu Saliha Hanım

2007 – Türkisch für Anfänger (Yeni Başlayanlar için Türkçe)/  Gülcan Süleyman

2007 – Kavak Yelleri / Nur Seven

2007 – Kartallar Yüksek Uçar/  Mebrure

2007 – Die Familienanwältin / Frau Yilmaz

2008 – Tatort /  Immobilienmaklerin

2008 – Großstadtrevier

2008- Kalpsiz Adam / Meliha

2009 – Mordkommission Istanbul / Yelda Akdamar

2009 – Kış Masalı

2010 – Çok Güzel Hareketler Bunlar

2011 – Al Yazmalım / Maryamhan

2012 – Kötü Yol / Bedia

2012 – München 7 / Ayşe Armut

2014 /2017– Paramparça  Keriman Akçatepe

2015-  2015 Kreuzfahrt ins Glück /Leyla Günes

2018/2019 – Avlu / Kudret Öztürk

2019/2020 – Güvercin / Kevsa Cibranoğlu

2021- Arıza / İhtiyar

SİNEMA FİLMLERİ

1988- Yasemin / Emine

2001- Anam / Anam

2003- Une grande fille comme toi / (TV Filmi)

2003- Savannah / Frau Dubonnet  (TV Filmi)

2004 – Kebab Connection / Hatice, Ibos Mutter

2005 – Eine andere Liga / Hayats Chefin

2007- Yaşamın Kıyısında / Yeter Öztürk

2009 – 7 Avlu / Zarife

2010 – Ayrılık / Gül

2011-  Kardelen / Hatice

2011 – 72. Koğuş / Kuru Nedime

2011- Merhaba / Aunt Mine

2011- Anduni / Fremde Heimat

2012 – Dedeler En İyisini Bilir /Makbule (Kısa Film)

2012- Gassal (Kısa Film)

2013 – 300 Worte Deutsch / Aunt Damla

2014 – Kuzu / Safiye

2015-Unterm Radar  / Amira (TV Filmi)

2015- İçimde Akan Nehşr/ Suna

2016 -Kaçma Birader: Taksim Yolcusu Kalmasın/ Züleyha

2016- Propaganda 2

2017- 2017 Die Hölle/ Hande

2017- Ein Fisch namens Liebe / Fatma Ciller (TV Filmi)

2018- Eski Köye Yeni Adet

2019- Ölü Yatırım/ Nurhayat

2021-  Hilal, Feza and Other Planets (post-production)/ Bas Hemsire

2021 Dilberay Küçük Dev Kadin (completed)

RADYO TİYATROSU

1996 – Die Ameisenfrau

1998 – Der Schlangenbrunnen

2008 – Der verbannte Vogel

2009 – Sürgün Kusu

KİTAPLARI

1996 – Der Liebe zum Trotz / Sevdaya İnat – Şiir

1997 – Hafızamda Oturuyorsun – Şiir

2000 – Ütopya – Şiir

2000 – WDR – Şiir, Öykü

2018 – Soytarı Özgürlüğü / Kitap

ÖDÜLLERİ

2007 – 44. Antalya Altın Portakal Film Festivali/ En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu / Yaşamın Kıyısında

2007 -19. Ankara Uluslararası Film Festivali/ Yaşamın Kıyısında

2007 – 1. Yeşilçam Ödülleri/ En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu / Yaşamın Kıyısında

2010 – Safranbolu Film Festivali/ Onur Ödülü

2010 –Datça Film Festivali/  Onur Ödülü

2014 -51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali/  Yardımcı Rolde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü