TelevizyonGazetesi.com / Detay- Bugüne kadar aralarında Kaybedenler Kulübü, Ezel, Dudaktan Kalbe, Bozkır ve Dedemin İnsanları’nın da aralarında bulunduğu pek çok başarılı yapımda rol alan Yiğit Özşener, şu günlerde yeni projesi Cezailer ile adından söz ettiriyor.
Dijital platform Gain’de yayınlanan Cezailer dizisindeki performansıyla adından söz ettiren yetenekli oyuncu, Ayşe Arman’a verdiği röportajda, heyecanını şu sözlerle anlattı; “Kendim için yeni bir şey denedim. Daha doğrusu, deneme imkânı buldum. Çok gelmiyor böyle farklı işler. Gittikçe her şey aynılaştı, çekilen diziler, senaryolar… Ben de mümkün olduğu kadar iş seçmeye çalışıyorum. Cezailer’in senaryosunu okuyunca, ‘Sonucu ne olursa olsun, kesinlikle içinde olmalıyım!’ dedim.
Bir kere, gençlerle çalışmak istiyordum. Uzun zamandır aklımda vardı bu. Değişik hikayeler, değişik teknikler beni heyecanlandırıyor. Ben Gül Oğuz’la çalıştım, şimdi de 32 yaşındaki oğlu Murat Can’la çalışıyorum. Çok güzel bir şey bu! Bir de iki kadın-bir erkek aşk hikayesi bulmak kolay ya da iki erkek-bir kadın… Ama böyle ters köşe işleri bulmak kolay değil. Olduğunda da bence yapmak gerekiyor. Çok iyi bir ekip. Kafalar genç, dinamik. Ne yaptıklarını, nereye gitmek istediklerini biliyorlar, bu yolculuğa seni de katıyorlar. Çok severek çektik. Umarım seyirci de sever.”
Psikiyatri tarihinin belki de en çarpıcı deneylerinden biri olan “Rosenhan Deneyi”ni tekrarlayan bir psikiyatrist Mert Güngel’in yaşadıklarını konu alan dizide ‘Mert’ karakterini canlandıran Yiğit Özşener, “İnsana dokunan karakterleri canlandırmaya uğraşıyorum. Senaryo marifetiyle bir şey yapan değil de kendi zaafına yenilen ya da kendi aklını kullanıp bir şeyler yapan roller… Yani senaryo yaptırdı diye yapmayan, hep belirsizlik ve gerilim unsurunu getiren roller tercihim” şeklinde konuştu.
Cezailer’in ‘Normal nedir, normal kimdir?’ kavramını sorguladığını belirten oyuncu; “Aslında buraları kurcalayan bir iş. Ana teması böyle. Biz hep sorunları olan insanlara anormalmiş muamelesi yapıyoruz ya, sanki biz normalmişiz gibi. Normal ne ki? Bence ötekileştirme, ayrıştırma, hayatın her alanına sirayet ediyor. Belli insanlar, ellerindeki gücü kullanarak bazı insanları ötekileştiriyor. Ben de bu ötekileştirmenin, narsistik kişilik bozukluğundan kaynaklandığını düşünenlerdenim mesela. Öyle birinin de normal olduğunu söyleyemeyiz yani! O zaman biri bana söylesin, kim normal kim değil?” sözleriyle de dikkat çekti.
Kendisinin de obsesif bir kişilik olduğunu belirten Yiğit Özşener, “Çünkü oyunculuk obsesiflik gerektiriyor. O derinleşme başka türlü olamıyor. Tekst, her ne kadar yetkin olsa da benim ona oyuncu olarak bir şey katabilmem icap ediyor. Yoksa memur gibi ben o lafları söyleyip, giderim. Yapamıyorum ben onu” açıklamasını yaptı.