Aras Aydın’la ‘Oğlan Bizim Kız Bizim’…
Televizyonun toplumsal etkisinin her geçen gün daha da artması, sinema dünyamızın bir dönem iyiden iyiye gerilemesine yol açmıştı. Bu da doğal olarak sektörün yanı sıra ‘oyuncu’ açısından da darboğaz yaratmıştı. Neyse ki, her biri sinema filmi uzunluğunda diziler üretmek akıl edildi de hem bu darboğaz aşıldı… Hem de ‘Dizi çekimiyle zaten her hafta bir film yapmış kadar oluyoruz. Öyleyse arada sinema için de bir şeyler çıkartalım’ mantığı işlevselleştirilerek beyazperdemize çeşni türetilmeye başlandı. İyi mi oldu, yoksa kötü mü? Gücü olanın ekranda yer bulup tutunduğu, senaryoların ‘özgünlük’ kavramından giderek uzaklaştığı gerçeğinde bunun değerlendirmesini bir yana bırakıyorum. Ne demişler, ‘Su akar yolunu bulur’… Dizi-sinema-senaryo dengesinde de durum aynı!