Devrim Özkan, 2 Eylül 1998 tarihinde Muğla’da doğmuştur. Türk dizi ve sinema oyuncusu.
Adı: Devrim Özkan
Doğum Tarihi: 2 Eylül 1998
Doğum Yeri: Muğla
Boyu: 1.68 m.
Kilosu: 52 kilo
Burcu: Başak
Göz Rengi: Yeşil
Kardeşleri: Bir ablası var.
Instagram: https://www.instagram.com/devrimozkan/
Evcil Hayvanları: Köpeği ve kedisi var.
Ailesi: Muğla’da orta halli bir ailenin 2. çocuğu olarak dünyaya geldi. Annesi ev hanımı, babası emekli kepçe operatörü, ablası ise bankacı. Çocukluğunu ve eğitim hayatını Milas’da geçirdi.
Çocukluk yılları: Çocukluğu sokaklarda oyun oynayarak geçti. Ablası da kendisi de çocukluklarından itibaren sporla iç içe büyüdü. “Babam ve annemin hem oğulları hem kızlarıydık. Güzel bir mahalle kültürü, komşuluk ilişkileri, samimiyet, zor-iyi şartlar. Bunların hepsi şu anki karakterimi oluşturan şeyler. Sokaklarda istop oynadığım günlere bir dakikalığına bile dönmek güzel olurdu. Milli judocuyum. Hayatım o dönemde tamamen spordu. İlkokulda arada bir tiyatro yapardım hayatımın bir yerinde hep vardı tiyatro ama kariyerimi judodan devam ettirecektim. Lisede gerçekten tiyatroyla tanıştığım zaman yedi yıllık spor hayatımı kenara atıp ‘Ben oyuncu olacağım’ dediğim zamanı hiç unutmam. Böylece oyuncu olmaya karar verdim ve bunun için çalışmaya başladım.”
Eğitim hayatı: Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Bodrum Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Oyunculuk Ana Sanat Dalı’nda eğitimini sürdürmektedir.
Hayatının dönüm noktası: Okula ara verip İstanbul’a taşınma kararı alması hayatının dönüm noktası oldu. “Sınava girdim, kazandım. Sonra şu anki menajerim Nuray’la (Saygınöz) tanıştık. Sektöre eğitimimi tamamlayıp, sonra başlamak istiyordum. Ama şartlar öyle gelişmedi. Ailemden gizli sayısız deneme çekimine girdim. En sonunda ilk işim ‘Rüya’ oldu ama ailem daha 18 yaşındayken okulu bırakıp, İstanbul’a gelmemi desteklemedi. Fakat ben hayallerimden vazgeçmedim ve bir sırt çantasıyla tek başıma İstanbul’a yerleştim. Bu konuda mütevazi olamıyorum, biraz cesaretli bir insanımdır. Baş edebileceğimi düşündüm. İstanbul’a geldiğimde tek arkadaşım yoktu, kimseyi tanımıyordum. Zaten ilk bir iki ayım vapurlarda geçti. İstanbul’u tanımak için sokaklarda kayboldum, insanlarla tanıştım. Ama yine yalnızdım. Zaten yalnız olmayı çok severim. Sonra bir kedi sahiplendim. Burada onunla birlikte büyüdüm diyebilirim.”
Oyunculuğa ilk adım: Televizyon macerasına, ‘Rüya’ dizisinde canlandırdığı ‘İpek’ karakteriyle başladı.
Hangi proje ile parladı? ‘Vatanım Sensin’ dizisinde canlandırdığı ‘Havva’ karakteri ile dikkatleri üzerine çekti.
Düşünce yapısı: 3. Projesinde başrol üstlendi. Bunu şans olarak görse de kendi şansını kendisinin yarattığını düşünüyor. “Ben şansın bir anda geldiğine inanan biri değilim. İnsan kendi şansını kendi yaratır. Ben de şansımı kendim yarattım. Bu yolda elimden geleni yaptım, yapıyorum da. Yaptığımız işte elbette dış görünüş ve aura çok önemli. Ama sonuçta bir tane güzel insan yok. Güzeli güzel yapan ve projeye dahil olmasını hak ettirecek başka şeyler olmalı. Şöhret ve para kalıcı şeyler değil. Tabii ki insana getirdikleri kadar götürdükleri de var. İşin içinde sanat varsa kalıcılık da vardır. O yüzden şöhret değil, sanat yapmalı.”
Sette nasıl birisi? Başrol sorumluluğu üzerinde baskı hissetmesine neden oluyor. “Daha çok küçükken ve yolun başındayken böyle bir sorumluluk almak, büyük bir inanç ve azim istiyor. Tabii ki yükümü, elimden ne gelirse onu yaparak hafifletmeye çalışıyorum. Çünkü çalıştığım insanlar nerdeyse benim yaşım kadar iş yapmışlar. Onların altında kalmamalısın. Tecrübeli insanların bir adımı, benim 10 adımım. O yüzden bu sorumluluğu en iyi şekilde üstlenmeye çalışıyorum.”
Aşka bakışı: “Aşkı insanlar sadece iki insan arasındaki duygu olarak algılıyorlar. Bence aşk, her şey. Ulaşmak istediğin şeyler, annen, inancın, bakarken huzur bulduğun tablo, köpeğin, olmak istediğin yer, sevgilin. Ama kadın-erkek ilişkisi olarak bakarsak, daha önce aşık olmadım. O yüzden benim için yaşamadan bilemeyeceğim bir şey.”
Hayata bakışı: Eğlenmeyi, düşünmeden deli dolu yaşamayı seviyor. Plan yapmayı sevmiyor. “Sektöre çok genç yaşta başlayan biri olarak ilk başlarda karakterimin değişebileceğinden biraz korkuyordum. Ama şu an öyle bir korkum yok! Tek korkum, yersiz şöhret olan insanların arasına girmek. İşimde iyiysem, şöhret o zaman gelsin. ‘İyi’ diye bahsedildiği için. Yaptığım işle anılmak isterim, gerisi umurumda değil. Tabii ki mesleğimi yaparken çok fazla zorlukla karşılaştım. Beni çok fazla zorladığı, ağlattığı, içime kapattığı zamanlar oldu. Ama böyle zamanlarda kendime hep neden başladığımı hatırlatırım. ‘Ne için bu kadar savaştım?’ diye sorar yoluma devam ederim. Çünkü cevabını zaten biliyorumdur. Hayatı hissetmek için bazen böyle zamanları yaşamak bile önemli.”
İş hayatına bakışı: Oyunculuğun en çok, yeni bir soru sorma ve yeni bir cevap arama halini seviyor. “Biraz Devrim’e ara verip başka biri olma düşüncesi, dinlenmeme yardımcı oluyor. Hayata karşı bu da beni dinç tutuyor. Beni her anlamda besleyip hayatın her adımına hazırlıyor. Ben iyi-kötü eleştiri almayı çok severim. Bu da göremediğim şeyleri bana gösteriyor. Tiyatroyla büyüdüğüm için kamera önündeki hıza biraz daha alışmam lazım sanırım. Çünkü tiyatroda çalışıyorsun, çalışıyorsun, çalışıyorsun ve oynuyorsun, bitiyor. Seni durduran bir şey yok sahnede. Ama kamera önü öyle değil. Her şey daha minimal daha hızlı olmalı. 3-2-1 dendiğinde kendi karakterini kenara atabilmen lazım. Buna alışıyorum zaten her gün sette olduğum için de idman yapıyorum sürekli. Bir diğer mevzu ise evet senaryoda belli bir sıra var ama biz kesinlikle o sırada çekmiyoruz. Hepsi karışık oluyor. Diyelim duraklama Sahne 102 sonra sahne 3 sonra sahne 72. Böyle olunca öncesinde ne yaşandı sonrasında ne oluyordu. Duygu devamlılığı çok önemli.”
Kariyer planı: Kariyerinde, rehavete kapılmadan kalıcı olmaya çalışmayı hedefliyor. “Hedeflediğim nokta, kendini beğendirip sevdiremezsin belki ama örneğin Çetin Tekindor gibi bir üstaddan bir tebrik almak isterim. Ve dünya çapında bir şeyler yapmak istiyorum tabi ki. Onun dışında birikim yapıyorum, insan, para, eğitim, kültür. Aklınıza ne gelirse. Çünkü kalbimizi, ruhumuzu ve bedenimizi ne beslerse o kadar iyi bir enstrümana sahip oluruz.”
Rol modeli: Çetin Tekindor, Zerrin Tekindor ve Haluk Bilginer çok beğendiği oyuncular.
Sosyal medya ile arası nasıl? Sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor. “Günümüzde sosyal medyanın önemi çok büyük. Ve göz önünden bir iş yapıyorsak sosyal medya aracılığıyla iletişim kurmak da çok güzel. İş için özel hayatlarımız için güzel bir mecra. Ben de aktif olarak kullanıyorum.”
TELEVİZYON DİZİLERİ
2020- Ramo/ Nehir
2019/2020 – Vuslat / Feride Çağlar
2017/2018 – Vatanım Sensin / Havva
2017 – Rüya / İpek Giray