Milliyet Blog yazarlarından Anibal Güleroğlu, atv’nin 13 Eylül Perşembe akşamı ekrana getirdiği Bir Zamanlar Çukurova dizisiyle ilgili bir analiz yazısı kaleme aldı.
Bizim Hikaye’nin ardından hem tüm kişiler hem de AB grubunda ikinci sırada yer alarak iyi bir reyting elde eden Bir Zamanlar Çukurova dizisi genel olarak beğenildi.
Güleroğlu, dizide Kara Sevda esintileri bulduğunu yazdı. Yazara göre en çok da “Hanımın Çiftliği” dizisiyle bir örtüşme vardı.
İşte Anibal Güleroğlu’nun analiz yazısı:
Bir Zamanlar Çukurova’da Bulduklarımız
Aniden değişen hava durumuyla sonbaharın ayak seslerini hissettiğimiz, okulların açılmasıyla iyiden iyiye kış moduna bürünmeye başladığımız Eylül ayını yarılarken Show’un ‘Keşke Hiç Büyümeseydik’ demesinin ardından gelen, eskisinden yenisine, dizi atakları sezonun tam gaz başladığının habercisi oldu. Nasıl ki ATV’nin dizi hamlesi de ‘Bir Zamanlar Çukurova’…
Erken kalkan yol alır mantığının ne oranda doğru olduğunu ‘Bizim Hikâye’nin bulunduğu Perşembe akışının zorlu rekabet ortamında test etmek istercesine varlık gösteren… Kadrosunda; Vahide Perçin (Hünkâr Yaman), Uğur Güneş (Yılmaz), Murat Ünalmış (Demir Yaman), Hilal Altınbilek (Züleyha), Bülent Polat (Gaffur), Turgay Aydın (Sabahattin), Selin Yeninci (Saniye), Sibel Taşçıoğlu (Şermin), Selin Genç (Gülten), Polen Emre (Fadik), Mustafa Açılan (Veli), Serpil Tamur (Haminne) gibi isimlerin yer aldığı ve oyuncu isimlerinden ziyade içerikle vuruculuk sergileme iddiasını baştan hissettiren dizide neler bulduğumuza gelince…
BİR ZAMANLAR ÇUKUROVA’NIN KONU HARMANI
Yıldız Tunç’un senaryosu ve Faruk Teber’in yönetmenliğiyle ekrana taşınan dizi, Tims&B Productions yapımı bir iş. Yöresi ve dönemselliğiyle ilgimi çekmeyi başaran diziden ilk etap beklentim, kendine has bir Çukurova işi olmasıydı… Lakin dizi ortaya çıktıkça maalesef bu beklentim bir kez daha hayale dönüştü. Dizicilerin uyarlama yapma, uymazsa oradan buradan esinlenme merakına yine ve yeniden tanık oldum zira.
İsmiyle, Bir Zamanlar Anadolu’da filmini çağrıştıran yeni ATV dizisinde bölümler ilerledikçe bu benzeşme olumsuzluklarının ne kadarına rastlayacağız bilemem ama… Şu aşamada Days Of Heaven (O Güzel Günler) isimli filmin yerli versiyonu şeklinde görülen, hatta ‘Kara Sevda’ya bile benzetilen yapımın, özgün Adana öyküsü izleme hevesimi kursağımda bıraktığı aşikâr.
Dahası… Başlangıç itibariyle, daha iyi şartlarda çalışabilmek için güneye giden Bill ve Abby’nin kendilerini kardeş olarak tanıttıkları çiftlik sahibine evlilik oyunu oynamalarıyla gelişen ‘O Güzel Günler’in tadını da yakalamak pek mümkün olamadı doğrusu.
Esasen izleyiciyi İstanbul’dan alıp 70’li yılların Adana atmosferine götüren ‘Bir Zamanlar Çukurova’ dizisinin içeriği, yalan noktasında filmle denkleşse bile, konu gelişimi ve çatışma yaratma hususunda ‘O Güzel Günler’ filminden farklı bir yol izlemekte. Dolayısıyla iki yapımı özdeşleştirmek abes olur.
Şöyle ki; Para meraklısı olmayan Yılmaz’ın evlilik planları yaptığı Züleyha için elini kana bulamasıyla kaçak durumuna düşen ikilinin geldikleri Adana’da kendilerini kardeş gibi tanıtmaları, tıpkı orijinalinde olduğu gibi bu aşkın yaşanamamasındaki en önemli faktör. Ancak hepsi bu kadar. Tabii bir de işe koyuldukları çiftliğin sahibi Demir’in Züleyha’ya karşı gelişecek duyguları var, ‘O Güzel Günler’deki toprak sahibi misali! Lakin burada asıl katalizör apayrı… Züleyha’nın ‘kardeş’ yalanıyla cesaretlenecek olan Demir’in tutkusuna ilave bir başka tutku, Yaman Çiftliği’nin hanım ağası Hünkâr’ın kişiliğinden kaynaklı. Kocasından kalan toprakları canını dişine takarak koruyup ‘Aile demek toprak demektir’ felsefesiyle hareket eden bir anne olan Hünkâr’ın yegâne arzusu, her ne şekilde olursa olsun Demir’in mutlak bir çocuk sahibi olması… İşte konu harmanında benzeşmelerle yürüyen dizinin bize has çatışmacılık fitilini ateşleyecek olan da bu arzu!
Anlayacağınız diziyi sadece ‘O Güzel Günler’in uyarlaması olarak görmek… Halim selim bir karaktere sahip olan tok gözlü Yılmaz’ın, toprak sahibinin ölümcül hastalığa sahip olduğunu öğrenerek Abby’nin onunla evlenmesini zenginliğe giden yol şeklinde kullanmak isteyen Bill gibi davranmasını beklemek fazlasıyla yersiz. Hele hele ‘Kara Sevda’yla benzeşmesinden bahsetmek tam manasız.
Dizinin konu harmanında hal böyleyken, 70’leri yaşayanlarla sohbet edip o yıllara dair deneyim edinerek rollerine adapte olduklarını söyleyen ve dönem dizisinin hakkını vermeye çalışan oyuncuların karakterlerindeki derinlik, içerikteki yaratıcılık olayına bakacak olursak…
YENİ ‘HANIMIN ÇİFTLİĞİ’ HAYIRLI OLSUN…
Trende dramatik bir açılış yapıp ‘İkimiz bir fidanın güller açan dalıyız’ diyerek iki gün öncesine giden ‘Bir Zamanlar Çukurova’, Yılmaz’ın kız isteme hevesini kursağında bırakan üvey abi Veli’nin serseriliğini, sinema salonundaki aşk duygusallığına bağlayarak karakterlerini tanıtmaya başladı bize. Bu evrede gördük ki, karakterler de içerik de aslında hiç yabancı değildi izleyiciye.
Öyle ki; Yeşilçam filmlerine öykünerek kötülüğün tohumunu atan içerik, Veli’nin kumar borcuna karşı Züleyha’yı isteyen kumarhane sahibinin tehdidini devreye soktuğunda konunun arkası da çorap söküğü gibi geliverdi.
Alışılmışın aksine ‘iyi yenge’ olarak karşımıza getirilen Gülsüm’le fark yaratan senaryo, bu noktadan sonra da eski yerli filmlerin klasik yolunu izledi. Adı çıkmış kadın Nigar Abla… Pis pis sırıtan patron Naci… Kumarın pençesine düşmenin cezasını ailesine ödetmeye kalkan Veli… Yüzünde gülücüklerle hoplayıp zıplayan saf aile kızı Züleyha… Ve sevdiğini tecavüzden kurtarmak için elini kana bulayan jönümüz Yılmaz.
İçeriğin İstanbul ayağındaki karakterlerin derinliğini Yeşilçam’dan ilhamla yaratan dizinin yerli bakış açısıyla oluşturduğu bu tablonun kuşkusuz ‘O Güzel Günler’ ile uzak yakın ilgisi bulunmamakta. İki yapım arasındaki ‘yalan’ benzeşmesiyse, iyiliksever ustanın verdiği parayla Adana’ya yol yapan akışın devamında.
Seyhan’da Şeref Yağcı’yı bulması tembihlenen Yılmaz’ın trende parasını kaptırmasıyla kadere ağlarını ördürten senaryo, Adana’nın dönem görselliğinin ve insan manzarasının hakkını verirken Yamanlar Çiftliği’ne giden yolu da asker arkadaşı Kâhya Gaffur ile açıverdi. Tabii bu süreçte yeni dizinin aslında Orhan Kemal imzalı ‘Hanımın Çiftliği’nin versiyonu olduğunu da açık seçik koydu ortaya. Nasıl derseniz…
Başlangıçtaki İstanbul kısmını bir yana bırakırsak, gelişim itibariyle fazlasıyla ‘Hanımın Çiftliği’ni andıran yapımda karakterler de birbiriyle aynı gibi… Terzi olmakla birlikte çapada çalışmaya başlayan Züleyha, Güllü’nün; Berlin’de eğitim gören ve yenilikçi fikirleri olan Demir, Muzaffer Bey’in; Çabucak şoförlüğe terfi eden motor ustası Yılmaz da Kemal’in muadili konumunda. Çiftliğin geleceği için kaygılanan Hünkâr Hanım’ın, Halide’nin bilgiç vasıflarını üstlendiği senaryoda Kâhya Gaffur’un karakteri de fırıldak berber Reşit ile fazlaca benzeşmekte…
Kısacası şimdilik yapacağımız yorum, sadece konunun değil, karakterlerin derinliğinin kökünde de ‘Hanımın Çiftliği’nin yol haritasının izlenmiş olduğu yönünde. Özgün derinlik ortaya koymak için çok uğraşmak istemeyen yeni moda dizicilik kafası, uyarlamalardan uyarlama çıkartma akılcılığı olsa gerek!
SONUÇTA; Ünlülük derecesiyle değerlendirilip peşin hükme kurban edilmemesi gereken oyuncuların rollerinde sırıtmadığı ve başarılı oldukları… ‘Hanımın Çiftliği’nde de görev alan Faruk Teber’in yönetmenliğinden dolayı dönem dizisi olmanın hakkının verildiği ve diğer işle aynı atmosferin hissedildiği… Çiftlik ağalarının Çukurova’nın tek hâkimi olma hevesinin ve şehir kulübü söyleminin eksik edilmediği ‘Bir Zamanlar Çukurova’ dizisi güzel olmakla birlikte özgünlük sunamayan, yenilikçilikten hayli uzak bir iş. Çünkü özünde pek çok benzerlik ve merak dozunu düşüren konu harmanı mevcut… Ağırlık da ‘Hanımın Çiftliği’nden yana. Dolayısıyla ATV’nin yeni dizisinde bulduğumuz benzeşmelere bakarak ‘Yeni Hanımın Çiftliği hayırlı olsun’ diyebiliriz rahatlıkla.
Anibal GÜLEROĞLU – Milliyet Blog