– Türkler Arap kültürüne yakınlık konusunda hassas olabiliyor…
Emin olun aynısı Araplar için de geçerli. Biliyorsunuz pembe diziler aslında dünyada bir trend. Türk yapımcılar küresel formatı yerelleştirme konusunda çok başarılı. Kendi kültürel alanlarını yarattılar, öyle ki kendi coğrafyalarının ötesine geçtiler. Uzun lafın kısası, Türklük, artık onu nasıl ifade ediyorsanız, Arap seyirciyle bir uyum yakaladı.
– Dizileri en çok hangi profil izliyor?
Mesela görüştüğüm Batı eğitimli, iyi gelir grubundan gelen gençler, kendi istekleriyle izlemiyor. Daha çok pasif izleyici. Yani evde anneleri izliyor, onlar da diziye maruz kalıyor. İzleyici kitlesi daha çok kadınlar, özellikle ev kadınları. Yeni bir araştırma yapıyorum. Burada gördüğüm sonuçlara göre, Arapça eğitim alanlar Türk yapımları daha çok izliyor.
– Müslümanlığın ne kadar etkisi var?
Hayli fazla. Dizilerde Müslüman ve modern bir toplumun resmedilmesi izleyiciye çok çekici geliyor. Gerçi dizilerde dini motifler çok baskın değil. Namazı mesela cenazede görüyorsunuz, başörtüsünü genellikle yaşlılar takıyor. Son yıllarda görünürlüğü arttı ama… Fakat kısıtlı motifler bile bir yakınlık yaratıyor. Bir de Türk dizileri ne kadar liberal olsa da hep muhafazakâr bir sosyal çerçevede ilerliyor. Batı yapımlarında kürtaj hiç de kötü bir şey değil. Türk dizilerindeyse kürtaj seçeneği orada fakat sonunda karakterler hep muhafazakâr tercih yapıyor yani “Kürtaj olmayacağım” diyor. Araplar da bunu çok seviyor.
– Peki ya laiklik? Araştırmanızda bazı katılımcıların sık sık laik kimliğe vurgu yaptığını gördüm.
Evet önemli bir unsur. Türkiye kesinlikle modern, Doğu ve Batı değerlerini harmanlayan bir ülke olarak görülüyor. Model bir ülke olarak da görüyorlar. Fakat asıl önemli olan unsurlardan biri dizilerde resmedilen sosyal ilişkiler, örneğin muhafazakâr aile yapısı. Farklı jenerasyondan fertler bir arada yaşıyor mesela. Bir yandan Arap kadınlar, güçlü kadın karakterleri de çok seviyor. Kadınların erkeklerle eşit, ayaklarının üzerinde duran, güçlü karakterler olması onları etkiliyor. Müslüman bir toplumda güçlü kadın karakterler olması Arap izleyici için farklı bir şey.
– Araştırmanızda Arap erkeklerin, kadınların Türk dizisi izlemesini bir tür zayıflık olarak gördüğünü belirtmişsiniz…
2008 gibi Gümüş dizisi buralarda çok popüler oldu. Dizideki erkek ve kadın karakter arasındaki büyük aşk, eşiyle sürekli ilgilenen romantik erkek karakteri Arap kadınların dünyasında bir pencere açtı. Eşlerinin kendilerine aynı şekilde muamele etmesini istediler. Artık Türk dizileri neredeyse “romantizm” kelimesiyle eşanlamlı.
– Erkekler memnun değil galiba…
(Gülüyor) Kesinlikle. Gümüş yayınlandıktan sonra boşanmaların arttığını hepimiz gördük. Kadınlar eşlerinin Kıvanç Tatlıtuğ karakteri gibi olmasını istiyor. Tüm bunların yanında dizilerinizde aktörlük kalitesi ve yapımlar çok iyi. İstanbul’un en iyi mekânları kullanılıyor. Körfez’de yaşayan ve etrafı çölle kaplı, yılın çoğunu çok sıcak havada geçiren biri için deniz, orman görmek çok egzotik. Eskiden zengin Araplar manzara görmek için Los Angeles’a giderdi ama artık Türkiye var.
Yumuşak güç olarak Türk dizileri
– 15-18 arasında, yüksek gelir grubundan gençler katıldı.
– Gençlere Muhteşem Yüzyıl gibi dizilerden bölümler izletildi.
– “Türkiye hakkında ne düşünüyordunuz, fikriniz değişti mi?” gibi sorular yöneltildi.
Katarlı erkek katılımcı: Biz Katarlılar genellikle İngiltere ya da Fransa’ya gidiyoruz. Çoğumuzun orada evi var. Ama Türkiye’yi keşfettik. Hem çok güzel hem de orada Doğu ve Batı’ya dair her şey var. Türkiye’de alışverişe bayılıyoruz, bazı akrabalarım ev de aldı.
Filistinli/Kanadalı erkek katılımcı: Türkiye sizi gururlandırıyor. İstanbul bir Müslüman şehri gibi, Türklerin tarihten gelen başarılarını gösteriyor. Ama bir yandan da laiklik var, sanırım bu daha derin bir kimlik. Türkiye’ye has bir şey. Orada Müslüman olmak iyi hissettiriyor.