Oyuncu Birsen Berrak Tüzünataç’ın, sinema oyuncusu Şahan Gökbakar ile evinin terasında yakınlaşma anlarının televizyon kanalında yayınlaması hakkında Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptığı bireysel başvurunun kararı Resmi Gazete’de yayımlandı.
Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanan Anayasa Mahkemesi kararında, sinema ve televizyon oyuncusu Birsen Berrak Tüzünataç’ın 14 Temmuz 2010 tarihinde İstanbul Kabataş’ta bulunan evinin terasında oyuncu Şahan Gökbakar’la yakınlaştığı anların özel bir televizyon kanalının magazin ekibi tarafından gizlice görüntülendiği ve söz konusu görüntülerin “Türkiye’nin Recep İvedik’i ile Berrak Tüzünataç’ın çok gizli aşk ilişkisinin ortaya çıkarıldığı” teması ile ekranda yayınlandığı bildirildi.
BALKONDAKİLERİN ŞAHAN VE BERRAK OLDUĞUNU GÖRÜNCE…
Tüzünataç’ın söz konusu kanala 23 Temmuz 2010 tarihinde kamuoyunda tanınan bir sanatçının şeref ve itibarının zedelendiği gerekçesiyle İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açtığı, yayın tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte 50 bin TL manevi tazminata karar verilmesini talep ettiği bildirildi. Yayımlanan karara göre; mahkeme Tüzünataç’ın başvurusunu 7 Şubat 2013 tarihinde şahsın sanat dünyasında tanınmış bir kişi olması nedeniyle magazin basınının ilgisini cezp ettiği ve haberin gerçeği yansıttığını belirterek reddetti. Mahkeme ayrıca davalı magazin ekibinin Şahan Gökbakar’ı takibi sırasında tesadüfen olayı gördüğü ve balkondaki kişilerin Gökbakar ile Tüzünataç olduğunun fark edilmesi üzerine çekime devam edildiği yönündeki savunmasının aksinin ispat edilemediğini de belirtti. Mahkemenin bu kararı, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 15 Nisan 2014 tarihli kararıyla onanırken; karar düzelme istemi de Dairenin 22 Ekim 2014 tarihli kararı ile reddedildi. Bunun üzerine Tüzünataç, 22 Aralık 2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu. 5 Ekim 2017 tarihinde yapılan toplantıda incelenen başvurunun değerlendirmesinde; açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerektiği, basın yayın kuruluşlarının kamuya mal olmuş kişilerle ilgili ve bu haberin ilgili kişinin belli ölçüde özel hayatına ilişkin bulunmasının doğal olduğu ancak kamuya mal olmuş kişilerin de daha dar da olsa bir mahrem hakkına sahip olduklarının unutulmamasının gerektiği ve özel hayata saygı hakkı ile basın özgürlüğü arasındaki makul dengenin gözetilmesinin gerektiği vurgulandı.
“ŞİKAYET ETME HAKKI OLAMAZ”
Tüzünataç ile Gökbakar’ın 6’ıncı kattaki bir evin terasındaki yakınlaşma anlarının dışarıdan görülebilmesi nedeniyle mahremiyetin sınırlı kalabileceği ve buların belli ölçüde alenileşebileceğinin izahtan uzak olduğu bildirildi. Kişinin başkaları tarafından görülebileceğini bilerek mahrem alanında kalması gereken aktivitelerini terasa taşıması durumunda bunların başkaları tarafından görülebileceğinden şikayet etme hakkının olamayacağı aktarıldı. Tüzünataç’ın, evinin terasının sokaktan görülemeyeceğini ve bu görüntülerin yüksek bir yerden yakınlaştırma yöntemiyle çekildiği yönündeki iddiaları hakkında da Mahkemenin söz konusu görüntülerin sokaktan çekildiği sonucuna vardığı hatırlatıldı. Belli bir hayran kitlesine sahip Şahan Gökbakar’la Berrak Tüzünataç arasındaki yaşanan yakınlaşmayı muhabirin haber yapmasının anlaşılabilir bir durum olduğu, söz konusu görüntülerin kayıt altına alınmasının kişilik hakların yönünden hassasiyet taşısa da görüntülerin sokaktan çekilmiş olmasının ve görüntüdeki kişilerin sanatçı kişiliği dikkate alındığında basın özgürlüğünün içinde kaldığı değerlendirildi. Yapılan değerlendirmeler ışığında Anayasanın 20’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan pozitif yükümlülüklere uyulduğu ve başvurucunun özel hayatının korunması hakkı ile davalının basın özgürlüğü arasında makul bir dengenin gözetildiği sonucuna varıldı.
“YARGILAMA GİDERLERİ BAŞVURUCUNUN ÜZERİNE BIRAKILACAK”
Açıklanan gerekçelerle; özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna, Anayasanın 17’inci maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması hakkının ihlal edilmediğine, yargılama giderlerinin başvurucunun üzerine bırakılmasına karar verildi.