Bekir Aksoy, 18 Mart 1969 tarihinde Ankara’da doğmuştur. Türk dizi, sinema ve tiyatro oyuncusu.
Adı: Bekir Aksoy
Doğum Tarihi: 18 Mart 1969
Doğum Yeri: Ankara
Boyu: 1.87 m.
Kilosu: 78 kilo
Burcu: Balık
Göz Rengi: Açık Kahverengi
Saç Rengi: Siyah
Babası: Metin Aksoy
Eşi: Nazife Oğlakçıoğlu
Çocuğu: Asil Aksoy, Emir Berk
Kardeşleri: Ablası var
Instagram: https://www.instagram.com/bekiraksoy/
Ailesi: Babası emniyet mensubu, bir ablası var. 2019 yılında kendisi gibi oyuncu Nazife Oğlakçıoğlu ile evlendi. Manken Derya Çavuşoğlu ile olan İlk evliliğinden Emir Berk adında bir oğlu ikinci evliliğinden ise Asil adında bir oğlu var.
Eğitim hayatı: Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’ndan mezun oldu.
Oyunculuğa nasıl başladı? Oyunculukla aslında hiçbir bağı yoktu. Konservatuvarın kontorbas bölümünde okuyan ablasının teşvikiyle oyuncu olmaya karar verdi. “Ben aslında üniversite başka bölüm düşünüyordum, futbol oynuyordum falan. Sonra ablam bir gün dedi ki “Oyunculuğu denemek ister misin?” Annemle beraber konuştuk’ iyi deneyeyim’ dedim aslında çok yeteneğim olduğunu düşünmüyordum hiç denemedik çünkü. Sonraablam ‘yapabiliryorsun’ dedi, yok yapamıyorum, saçma oluyor ‘falan dedim. ‘Olur olmaz’ derken konservatuar sınavlarına girdim, kazandım, devam ettim Mimar Sinan Üniversitesi’nde okudum. Sonra ilk olarak okuldayken tiyatro çalışmalarına başlamıştım. Devlet tiyatrosunda Damdaki Kemancı diye bi oyun vardı onunla başladım. Cüneyt Gökçer’le rahmetli oldu çok iyi bir aktördü ve o tiyatroda birçok önemli isimlerle çalıştım Haluk Kurdoğlu, Zafer Ergin, Deniz Gökçer, Serpil Tamur, Kenan Işık sonrasında Dormen Tiyatrosu, Gülriz Sururi Tiyatrosu hep çok önemli aktörlerle çalıştım.
Oyunculuğa ilk adım: Televizyon macerasına, 1993 yılında ‘Yaz Evi’ dizisiyle başladı.
Hangi proje ile parladı? ‘Doktorlar’ dizisinde canlandırdığı ‘Dr. Suat Birtan’ karakteri ile dikkatleri üzerine çekti.
Düşünce yapısı: Sanatçı olmanın ve sanat dünyasında bir marka olmanın, kişinin kültürel ve entelektüel birikimiyle, yaratıcılığıyla ve onu geliştirmesiyle bağlantı olduğunu düşünüyor. ”Kültürel birikim ben gazete okuyorum demekle olacak bir iş değil. Kaldı ki onu bile yapmayanı var. Şöhretle marka olunur mu derseniz, o da olmaz. Televolelere, magazin programlarına çıka çıka isim yaparsınız. Bir süre korursunuz o ismi. Sonra yaşınız ilerler ya da başka insanlar çıkar ortaya, unutulmaya başlarsınız. Bir şirketin kurumsallaşması, marka yaratması için nasıl şartsa bu da öyle. Kaliteli ve kalıcı şeyler yaparsanız marka olabilirsiniz.”
İlk sinema filmi: Ziya Öztan / Abdülhamit Düşerken
Hayata bakışı: Kalitesiz, utanacağı işlerde yer almayı istemiyor. “Çok tekli f alıyorum ama seçici davranıyorum sanırım ben yeterince profesyonel değilim. Profesyonelliğin gereği işini yapıp karşılığında para almaktır. Ben biraz daha duygusalım. Utanacağım, sıkılacağım işler yapmak istemiyorum” Bana kimse ‘elinde silahla karizmatiksin’ demesin. Dışarı çıktığımda kimseye, ‘Vay ne güzel mafya babası olmuşsun’ ya da ‘elinde silahla amma da karizmatik duruyorsun’ dedirtmeyeyim istiyorum. Doktorlar dizisini de tam olarak bu nedenle kabul etmiştim. Dedim ki, ‘herkes can alıyor, biz can vereceğiz, insanlara hayat vermek için uğrşacağız dizide.’“
İş hayatına bakışı: Televizyon ve tiyatronun ikisinin de ayrı ayrı önemli olduğu görüşünde. “Oyunculuk oyunculuktur. Birinde kanlı canlı direkt insanlara ulaşıyorsun. Diğerinde de insanların direkt evine girebiliyorsun onların misafiri oluyorsun. Tanınırlığımızı sağlayan şey bizim insanlarla bağımızı güçlendiren, kuvvetlendiren, biranda da samimiyeti yaratan şey televizyon. O yüzden TV oyunculuğu da çok değerli. Tiyatro da oraya gelen insanlara direkt temas edebiliyorsun hem duygularına hem yüreklerine hem gözlerine bu fiziksel temas da başka bir şey yaratıyor. Başka bir sanatsal güç yaratıyor ikisi de önemli bence.”
Kariyer planı: Türkiye’de çok önemli işler başaran karakterlere hayat vermek istiyor. “Her karakter yeni bir macera. Karakter yaratmak diye Stanislavskiy’in bir kitabı vardır. Her oynadığın rolle bir karakter yakalıyorsun tabi klasik Sheakspeare oyunları dışında Türkiye’de de çok önemli işler yapmış karakterleri oynamak isterdim. Evet gerçekten Atatürk’ün hayatını oynamak isterdim. Nazım Hikmet’i, Mevlana’yı, Yunus Emre’yi oynamak isterdim. Bunun haricinde yurt dışında Türkiye’yi temsil edebileceğim iyi bir sinema filminde oynamak isterim tabii ki.”
Baba olmak hayatını nasıl etkiledi: İki tane oğlu var ve onlardan sürekli yeni bir şeyler öğrendiğini söylüyor. “Aslında ben onlara bir şey öğretmiyorum onlardan öğreniyorum her şeyi. Ben sadece bir görev üstlendim şuanda hayata hazırlıyoruz biz aracıyız kendi bildiğim doğruları sadece anlatarak ama asla sen bunu yapacaksın diyerek değil de anlatarak ifade ederek büyütmeye çalışıyorum. Baba olunca, sabrı öğrendim, iyi insan olmayı öğrendim, daha adaletli olmayı öğreniyorsun mesala gelecek kaygısı yaşamıyorsun çünkü onlar benim geleceğim artık. O yüzden ne olacağını sormuyorsun sadece anı yaşıyorsun.
Oyuncu olmak isteyenlere ne önerir? Oyuncu olmak isteyenlerin öncelikle yetenekli olmaları gerektiğini düşünüyor. “Muhakkak yetenekleri varsa devam etsinler boşa çaba harcarlarsa hayatları kararır bu işte. Şöhret olmak önemli değil ünlü olmak önemli değil. Önemli olan işini iyi yapıp, insan olabilmek. Çünkü bu işi kaldırabilmekte kolay bir şey değil. Psikolojik ve mental olarak hem yorucu hem de insan kendini ünlü hissettiği zaman başka insanların dışında ve yukarısında görüyor kendini. Bir kere mütevazi olsunlar, insan olmayı öğrensinler onun dışında oyuncu olmak çok zor bir şey değil sadece emek versinler varsa yetenekleri bir gün ortaya çıkacaktır ama emeksiz yemek olmaz muhakkak bu işe emek harcamaları lazım. Bol bol okumaları, gezmeleri, film izlemeleri, insanlarla direkt temas kurmaları gerek, çünkü bizim işimiz gözlem yapmaktır. Bunu yapabildikleri sürece başarılı olurlar diye düşünüyorum.”
Kaygıları: Reyting kaygısının dizilerdeki kalitenin önüne geçmesinden endişe duyuyor. “Ekranlardaki dizi fırtınası bir sektör yarattı, tıpkı bir şirket gibi, iş yapan, para kazandıran diziler ekranlarda kalıyor, diğerleri eleniyor. Televizyonda kaliteden çok reytinge endeksli hareket edildiği için sorun yaşanmakta. Bununla birlikte, gerçek başarıyı, kalitesinden ödün vermeden yayınlanan diziler elde ediyor. Kalitesi de düşünülerek yapılan işlerin, hem zamanla halk tarafından sahiplenildiği hem de yıllarca varlığını sürdürdüğünü görüyoruz. Mesela, ‘İkinci Bahar’ ve ‘Süper Baba’ böyle dizilerdi. İlk başlarda düşük reytinglerle ilerleyen, ama zamanla sahiplenilen ve bir sonraki bölümü iple çekilir hale gelen dizilerdi. Bugün tekrarı yayınlansa yine izlenecek çalışmalar bunlar.”
TELEVİZYON DİZİLERİ
2020- Akrep / Fikret
2015- Aşk Zamanı
2013 – Salih Kuşu/ Kubilay
2012 – Hayatımın Rolü
2011 – Yahşi Cazibe
2010 – Türk Malı/ Gökhan Toparlak
2010 – İpucu Kriminal / Program Sunucusu
2006/2008- Doktorlar/ Suat Birtan
2004 – Kadirşinas
2004 – Omuz Omuza/ Ali
2003 – Ömerçip/ Önder
2000 – Bir Demet Yerli Film
1999- Kurtlar Sofrası
1999 – Bize Ne Oldu
1997 – Sakin Kasabanın Kadını/ Can
1997 – Yasemin
1996 – Nefes Alamıyorum
1995 – Çiçek Taksi/ Kenan Atak
1993 – Zirvedekiler
1993 – Yaz Evi
SİNEMA FİLMLERİ
2018- Şef/ Hüsnü
2018- Enes Batur Hayal mi Gerçek mi? / Baba
2003 – Abdülhamit Düşerken
2005 – Aşkları Ege de Kaldı/ Akın- Ahmet
2000 – Ağlayan Kadın (TV Filmi)
TİYATRO OYUNLARI
2012 – Sanat / Tiyatro Gerçek
2010 – Ay Tedirginliği / Duru Tiyatro
2008 – Koca Bir Aşk Çığlığı / Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu
2007 – Antiloplar/ Aksanat Prodüksion Tiyatrosu
2004 – Fernado Krapp Bana Mektup Yazmış / Aksanat Prodüksion Tiyatrosu
1998 – Helen Helen / Kent Oyuncuları
1995 – Ver Elini Broadway / Kent Oyuncuları
1992 – Çok Uzak Fazla Yakın/ Kent Oyuncuları
1992 – Sokak Kızı İrma / Gülriz Sururi – Engin CezzarTiyatrosu
1991 – Uşak Ne Gördü / Dormen Tiyatrosu
1989 – Yolun Yarısı : Kemal Uzun / Dormen Tiyatrosu
1988 – Damdaki Kemancı / İstanbul Devlet Tiyatrosu
1986 – Tohum Ve Toprak / İstanbul Devlet Tiyatrosu
ÖDÜLLERİ
2009 – 13. Afife Tiyatro Ödülleri /Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Müzikal ya da Komedi Erkek Oyuncusu/ Koca Bir Aşk Çığlığı