Hem kısa sürede bölümü yetiştirmeye çalışmak, ister istemez pek çok hatayı getirirken aynı zamanda kaliteyi de düşürmeye devam ediyor.
İnsanların uyumadan, çok zor koşullarda çalışmasının yanı sıra ekrana yansıyan ve aceleye getirilmiş sahneler de eleştiri konusu oluyor.
Star dediğimiz, oyunculuğuna, performanslarına güvendiğimiz kişiler de eleştirilerin kurbanı oluyor. Yorgun bir şekilde bölüm bitirmeye çalışan teknik ekip gibi, kamera önünde olan insanlar da gereken özeni göstermekte zorlanıyorlar.
Mesut Yar, yazısında “Oyunculuklar da ağırlıklı olarak berbatlaşmış. Haftada 120 dakika dizi çeken aktör ve aktrislerden mucize bekleniyor. Senaristlerin devreleri yanmış, set ekipleri canından bezmiş. Neyi bekliyoruz?” diyerek tüm TV kritik yazarlarına bir çağrı yaptı.
Aslında dizileri en yakından takip eden, kimi zaman yapımcının, kimi zaman kanalın, kimi zaman da izleyenlerin gözünden pek çok konuyu masaya yatıran isimlere yaptığı çağrıda, durumun vehametine dikkat çekti ve elini taşın altına koyma zamanının geldiğine işaret ederek şöyle söyledi:
“Gelin bu meseleyi TV kritik yazarları olarak masaya yatıralım. Çıkardığımız tespitleri yayıncılarla paylaşalım. O masada usta oyuncular da olsun…Gelin bu içi boş senaryolarla, altı boş oyunculuklarla dolu dizi dünyasına bir parmak kaldıralım. Kimse bir şeyleri düzeltme niyetinde değil; gelin biz hep birlikte “Kral çıplak” diyelim. Var mısınız; Sina, Mustafa, Ali ağabey, Sinan, Oya, Yüksel ve hatta Cengiz; var mısınız?”
Mesut Yar’ın yaptığı bu çağrıya diğer TV kritik yazarları nasıl bir yanıt verecek hep birlikte izleyeceğiz ama aynı zamanda izleyenlerin düşüncelerini de masaya koyabilmeleri açısından atılacak bu adım önem taşıyor.
Dizi izlemeyi seven bir toplum olarak dizi izlemeye de devam etmek isteyebiliriz ama kaliteli iş istemek de herkesin hakkı.
Ve artık izleyici o kadar doydu ki aynı konulara, hikayeler, artık yeni bir şeyler yapmanın, bir adım öne geçebilmenin, izleyenlere gerçek ters köşelerle farklı yolculuklar yaptırmanın zamanı geldi gibi duruyor.