Kadın dizisinde Arif rolünü canlandıran Feyyaz Duman, kısa sürede dizi sayesinde isimini geniş kitlelere duyurdu.
Dizide Özge Özpirinçci’nin canlandırdığı Bahar karakterine aşık olan ve hem haif kişiliği hem de yardımseverliği ile dizi izleyicilerinin kahramanı olan Feyyaz Duman, sinema ile değil de diziler sayesinde tanınmaktan pek de memnun olmadığını belirtti.
İlk kez uzun soluklu bir projede izlediğimiz Feyyaz Duman, aslında festivallerden aldığı ödüllerle çok bilinen bir isimdi.
Milliyet’e konuşan Feyyaz Duman, “Yurt dışında festivale gittiğim zaman tanınıyorum. Orada yabancılık çekmiyorum. Türkiye’de ise insanlar beni bilmiyor. Dizilerde oynamayınca, televizyon için ‘no name’siniz” dedi.
İşte röportajdan önemli bölümler:
KADIN DİZİSİ TÜM BÖLÜM VİDEOLARI İÇİN TIKLAYINIZ
Mardin’den İstanbul’a geldiğinde tek kelime Türkçe bilmeyen Duman’ın röportajından detaylar:
– İstanbul’a geldiğinizde tek kelime Türkçe bilmiyordunuz. Eğitim serüveniniz nasıl geçti?
Altı yaşında İstanbul’a geldim, hiç Türkçe bilmiyordum. Direkt okula başladığım için entegrasyon sorunu yaşamadım. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi İstanbul’da tamamladım. 16 yaşında tiyatro ve sinema oyunculuğuna başladım. Üniversite bittikten sonra da eğitim için yurt dışına gittim.
– Amerika macerası nasıl geçti?
Çok zordu. Hem ekonomik hem de dil anlamında zorlandım. İlk gittiğimde hiç İngilizce bilmiyordum. Bir yandan dil ve tiyatro eğitimi alıp, diğer yandan da fabrikada çalışmaya başladım. Böylece İngilizcem gelişti.
– Sinemada başrol oynarken neden Amerika’ya gitmeyi tercih ettiniz?
Kocaeli Üniversitesi’nde yüksek lisansı kazandım ama İngilizce sınavını geçemedim. Altı ay İngilizce öğrenmek için Amerika’ya gittim. Ama geri döndüğümde sınavı yine geçemedim, altı ay yetmemişti. Beş yıllık öğrenci vizem varken Amerika’ya dönmeye karar verdim. Eğitimim esnasında birçok tiyatro ve film projelerinde yer aldım.
– Yaşadıklarınızı senaryolaştırmayı düşünüyor musunuz?
Mardin, İstanbul ve yurt dışı geçmişim var. ‘Dinlerin ve dillerin diyarı’ Mardin’de doğdum. İstanbul da birçok kültürün harmanladığı bir şehir. Dünyanın küçük bir kopyası olan New York’ta beş yılım geçti. Aslında herkesin geçmişinde çok hikaye var ama bunu anlatabilmek önemli… İleride tabii ki senaryolaştırmak istiyorum. Hayatımın sonuna kadar çok sevdiğim oyunculuğu bırakmayacağım, fakat hikayelerimi de ilerleyen yıllarda çekebilirim.
– Mardin’e gidiyor musunuz?
Fırsat buldukça gidiyorum, hiç kopmadım. İnsanlar memleketlerinden kopmasın!
– Dünyanın en önemli festivallerinden ödüller aldınız. Bu sizi nasıl motive ediyor?
Festivalde beş kişilik jüri karar veriyor. Sektörde binlerce kişiyiz, ödül sadece oradaki jüriye kalmış. O biraz da sizin şansınız. Yani ödül aldığınızda, yaptığınız işte tescilli olmuyorsunuz. Öyle olsaydı Oscar alan herkesin yaptığı işi artık bırakması gerekirdi. Ama ödüller beni motive etti ve umudumu artırdı.