Masalımızın aslında “kötü”lüğü şüphe götüren, hatta “cadı”lığı da şüphe götüren İz’i, tüm şüphelerini koca bavuluna koyarak kendini sonunda Marsilya’ya götürdü. Şüphelerinin bir kısmını da açık uçlu bir uçak biletine dönüştürüp Ömer’de bırakmayı ihmal etmeden tabi… Geldiğinden beri şüphe kıvılcımları ile aklımı alevlendiren İz’e, Ömer’le Defne’nin bozulmuş kimyası üzerinde gösterdiği katalizör etkisi için teşekkür edip hayırlı yolculuklar dileyebiliriz sanki. Her ne kadar “Biz İz’le Ömer’iz” hikayesini kolay kolay bitirmeyeceğini bilsek de, bu hikayenin belli bir bölümü kapadığımızı görmemek için en az Defne’nin bazı halleri kadar seme olmamız gerek sanırım.
Sevgili Koray, teşekkürler! Sen şu ‘seme’yi bizim dilimize doladın ya, bankadaki hiç bitmeyen paran bir ömür daha bitmesin inşallah! Çünkü ne zaman Defne’yi bir kaşık suda boğma kıvamına gelsem, “Seme Defne!” deyip koltuktan düşüyorum, sinir minir kalmıyor zaar. Ömer’in ‘caaanım’ misafirliğini yine semelikte çığır açan bir yanlış anlama buhranıyla çocuğun burnundan getirebildin ya, sana kocaman bir pes be Defocum! Ve “Kovulmaktan beter olmak” deyimi de meğer senin için yazılmış be Ömüş! Zaten maşallah, haftalardır kaderin yemediğin tekmesi tokadı kalmamasına rağmen, büst gibi dimdik ve sağlam durmaya katiyen ara filan yok senin bünyede. Fiziksel ve spiritüel diyetin ne ise, bilmek istiyorum. (Veya kalsın bilmek istemiyorum sanırım…!%#&!?/%& Sistem hatası! Mavi ekran! Reset!)