Geçtiğimiz hafta, usta oyuncu Erdal Özyağcılar, “Dizi sektörünün gidişatı çok kötü, neden siz televizyon yazarları bir araya gelip, fikirlerinizi ve önerilerinizi ortakça açıklamıyorsunuz?” önerisinde bulundu. Posta yazarı Mesut Yar da “TV sektörü batıyor mu?” başlıklı bir yazı yazıp, hepimize çağrı yaptı. “Gelin bu meseleyi TV kritik yazarları olarak masaya yatıralım. Çıkardığımız tespitleri yayıncılarla paylaşalım. O masada usta oyuncular da olsun… Hep birlikte ‘Kral çıplak’ diyelim.”
Milliyet’ten Ali Eyüboğlu, Sina Koloğlu ve bana, Sabah’tan Yüksel Aytuğ, Habertürk’ten Mustafa Doğan, Vatan’dan Oya Doğan, Hürriyet’ten Cengiz Semercioğlu’naydı bu çağrı.
Dizi sektörünün bindiği dalı kestiğini, freni patlamış gibi yokuş aşağı gittiğini, her zaman yazıyoruz aslında. 10 diziden yedisi ilk dört bölümde yayından kalkıyor, hiçbir projesi batmamış starlar şok başarısızlıklar yaşıyor, aylarca süren emekler, milyonlarca liralar çöpe gidiyor. Övündüğümüz yurt dışı satışları düşüyor.
Kral, biliyor mu?
Zaman zaman yukarıda adı geçen televizyon yazarları olarak çeşitli vesilelerle bir araya geldiğimizde bu konuları konuşuyoruz ve benzer fikirlere sahip olduğumuzu görüyoruz. Ve hatta yapımcılarla ve kanal yöneticileriyle bir arada olduğumuzda da. O zaman herkes bu fikirdeyse, neden yaşanıyor bu sorunlar? Herkes ne yapılması gerektiğini biliyor ama neden yapmıyor?
Çünkü yıllardır yapılan uyarılara kulak asılmadığı için her geçen gün kaosa yaklaşan bir süreç yaşadık. Yanlış kararlarda ısrar edildikçe, başarısız olundu, başarısız olundukça doğru karar verilemedi. Herkes özgüvenini kaybetti, kaybettikçe hata yaptı. Başkasının taklidini yaparak. Star isimlere güvenerek, uyarlamalara başvurarak, bu özgüvensizliği bastırıp kendini garantiye almaya çalıştı. Klişe hikayelere sığınarak riskten kaçabileceğini sandı. Yine olmadı.